Britanya'nın Avrupa Birliği'nden çıkış ("Brexit") kararı almasının ardından, Brexit'in savunucularının ne önerdiği de tartışılıyor.

Brexit'i soldan savunanlar, AB'den çıkılmasını, Britanya'nın Ortadoğu'da Körfez monarşileri ile değil, IŞİD'le mücadele edenlerle ittifak kurmasını savunuyor.

Ancak çıkışın önemli sağcı figürlerinin Ortadoğu politikası karmakarışık.

Örneğin, Brexit kampanyasının tanındık yüzlerinden eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson, daha önceleri AB'nin Avrupa kıtasına onyıllar boyunca barış getirdiğini savunurken, şimdi bu fikri "tamamen düzmece" olarak nitelendiriyor.

Johnson Ortadoğu'da Britanya'nın Körfez monarşileri ile daha yakın ilişkiler kurması gerektiğini savunuyor, hatta Londra'nın "8. Emirlik" hâline geldiğini söylüyor.

Johnson'ın, Körfez'in İngiltere'ye yönelik yatırımları için "aracı" olduğu da söyleniyor. Johnson, zengin Araplar ve devletleri tarafından finanse edilen uçuşlar yapıyor, onların lüks otellerinde kalıyor.

Suriye ve Rusya konusunda ise Johnson, iki ülke ile uzlaşmacı bir yaklaşımı savunuyor. Eski başkan, Suriye ordusunun Palmira'yı IŞİD'den kurtarması üzerine "Bravo Esad" demişti.

Johnson, 2003'teki Irak işgalinin de hararetli bir destekçisiydi.

MICHAEL GOVE
Brexit kampanyasının sağcı figürlerinden Michael Gove da, 2003 Irak İşgali'ni destekleyen Muhafazakarlardan.

Adalet Bakanı olan Gove, işgalin Irak'a barış ve demokrasi götüreceğini iddia etmiş, 5 yıl sonraki değerlendirmesinde de işgalin Britanya dış politika başarısı olduğunu savunmuştu.

Siyasal İslam'ı "komünizm ve nazizme yakın bir tehdit" olarak nitelendiren Gove, 2013 yılında İngiltere parlamentosunda oylanan ve Beşar Esad'a yönelik askeri müdahaleyi savunan tasarının lehine oy kullanmıştı.

Gove, İsrail'e yönelik Boykot, Yatırımları Geri Çekme, Yaptırım (BDS) hareketini de "anti-Semitik" ilân ederek buna karşı harekete geçme çağrısı yapmıştı.