'Arap NATO'su' mümkün mü?

Medya'da sıkça dillendirilen 'Arap NATO'su' iddialarına ilişkin Reuters'da yer alan analiz yazısında, olası ittifak ülkelerinin iç çelişkileri bulunduğu ve 'ortak düşman' İran'a karşı atacakları somut adım konusunda hemfikir olmadıklarının altı çizildi.

Dış Haberler

ABD Başkanı Donald Trump’ın “İran’la iş yapan ABD ile iş yapamaz”  sözleri ile “gururla” duyurduğu İran’a yönelik yaptırımların ardından yeni yaptırımlar gündeme gelmeye devam ediyor. ABD ve müttefiklerinin İran'ın direncini kırmaya yönelik müdahaleleri ise yalnızca ekonomik basınç ile sürdürülmüyor.

ARAP NATO'SU HABERLERİ ARTIYOR

Körfez İşbirliği Konseyi üyelerinin (Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Kuveyt, Katar ve Umman) bir süredir yeni bir “güvenlik ittifakı” oluşturma çabaları da “Arap NATO’su” başlığıyla sıkça medyaya yansıyor. İran’ın bölgedeki etkisini “kırmak” istediklerini her fırsatta dile getiren Mısır ve Ürdün başta olmak üzere körfez ülkelerinin de dahil olduğu grubun Ortadoğu Stratejik İttifakı (MESA) gibi çeşitli girişimleri de bulunuyor.

‘SOVYET DÜŞMANLIĞI İLE İRAN  KARŞITLIĞI BİR DEĞİL’

Bugün Reuters’da Maysam Behravesh imzasıyla yayınlanan analiz yazısında ABD’nin bu yöndeki girişimleri değerlendirilirken, bunların İran’ı “frenlemek” için yetersiz kaldığının altı çizildi. “Arap NATO’su” adlandırmasının yapısal olarak kusurlu ve gelecek açısında da parlak görünmediğini belirten yazı, Trump yönetiminin tıpkı NATO’nun Sovyetler Birliği düşmanlarını bir araya getirdiği gibi Sünni ülkeleri İran’a karşı birleştiremeyeceğini çünkü bu ülkelerin İran’la ilişkilerin nasıl sürdürüleceği konusunda hemfikir olmadıklarına dikkat çekiyor.

‘HEM DOST HEM DÜŞMAN’

ABD ile İran’ın daha önceden uzlaştığı nükleer anlaşmasına Umman’ın aracı olmasına karşın Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’in sert bir biçimde anlaşmanın karşısında yer aldığı hatırlatılıyor. Geçtiğimiz yaz Katar ile diplomatik ve ticari ilişkileri kopma noktasına getiren körfez ülkeleri “krizi” gibi olayların etkisini yitirmediğini hatırlatan analiz, “krizin” taraflarından Suudi Arabistan’ın ABD’nin en büyük silah alıcılarından olduğunu ve Katar’da da bölgenin en büyük ABD üssünün bulunduğunu belirtiyor.

ABD’NİN SİLAH SATIŞI İÇİN KATALİZÖR

Söz konusu “askeri ittifakının” ABD’nin bu ülkelere silah satışı için bir katolizör işlevine de sahip olduğu belirtilerek Suudi Prensi Salman’ın ABD Başkanı’nın Riyad ziyaretinin ardından 110 milyar dolarlık devasa bir silah anlaşmasını imzaladığı hatırlatılıyor.

‘İTTİFAK GÖRÜNTÜSÜ VERMEKTEN UZAKLAR’

Olası ittifakın İran ile somut olarak nasıl “karşı karşıya geleceğinin” de belirsizliğini koruduğunu belirten yazı, bunun Ortadoğu’yu kapsayan bir  füze savunma kalkanı oluşturabileceğini öne sürüyor. Potansiyel ülkeler arasındaki iç çelişkiler ve “yükün paylaşımı” üzerine politik birliğin sağlanmasını mümkün görmeyen analiz, bu sorun çözülmedikçe Trump yönetiminin “Arap NATO’su” planlarına olasılık vermiyor. Söz konusu ülkelerin henüz tam anlamıyla bir ittifak görüntüsü vermekten uzak olduğunun altı çiziliyor.