ANALİZ I İngiltere Başbakanı'nın işi daha da zorlaştı: Anlaşma meclisten geçmeyebilir

Dün akşam Muhafazakar Partinin parlamento grubu oylamayı yaptı ve 200 oy May lehine seçerken 117 vekil güvensizlik oyu verdi. May en azından 1 yıl genel kurul tehdidinden kurtulmuş oldu. Ancak bu sahte bir zafer. May koltuğunu koruyor ama yaklaşık 70 kişilik bir muhalefet beklentisinin çok üstünde bir güvensizlik oyunun kullanılması May açısından ciddi bir tehdit. Bu oylama aynı zamanda May’in…

Eren Korkmaz

Britanya’nın AB’den ayrılma sürecinde yaşanan gelişmeler çözülmek bir yana daha da derinleşen bir krizi açığa çıkarıyor. Britanya bu krizde yalnız değil, ancak Batılı emperyalist güçler arasında en dengesiz durumda olduğu görülüyor. ABD’de Trump üzerinden devam eden siyasi krize Almanya’da Merkel’in otoritesini yitirerek parti liderliğinden ayrılmak zorunda kalması ve Fransa’da halkın Macron’un politikalarına karşı isyanı eklense de siyasi krizin farklı yansımalarına İtalya, İspanya, Hollanda, Belçika ve İsveç’teki son yıllardaki gelişmeler de katkı sunuyor. Dolayısıyla Britanya’daki krizi bu ülkeye özgü bir sorun olarak görmek yeterli değil, daha geniş bir perspektif dahilinde Batılı emperyalist güçlerin kendi içlerindeki siyasi ve ekonomik gelişmeler dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekiyor.

Theresa May’in Avrupa Birliği’le üzerinde anlaştığı ayrılık anlaşma taslağına dair meclisin 11 Aralık tarihinde oylama yapması ve bir karar vermesi gerekiyordu. Ancak Theresa May oylamayı kaybedeceğini anlayınca son dakikada seçimi erteledi. 11 Aralık sabahı dahi oylama gündemdeyken öğle saatlerinde Ocak ayına erteleme kararı alındı. Oylama için son tarih 21 Ocak. Bu May için ciddi bir prestij kaybı ve yenilgi anlamına geliyor ama May artık bu tür yenilgiler konusunda şerbetli sayılır.

May açıklamasında parlamentonun ve Muhafazakar Partisi içindeki vekillerin kaygılarını anladığını ve bazı konularda netleşme olması, belirsizliklerin kalkması için çaba göstereceğini söyledi. AB ise yeni bir müzakere sürecine başlamayacaklarını ancak bazı konularda daha net açıklamalarla anlaşmanın geliştirilebileceğini belirttiler.

Burada en temel konu İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasındaki sınır konusu. Britanya taslak anlaşmada 31 Aralık 2020’ye kadar AB kurallarına uymaya söz veriyor ve bu süre zarfında AB ile Britanya arasında yeni bir ticari anlaşmanın yapılması hedefleniyor. Şayet bu süre dahilinde anlaşma olmazsa Britanya tamamen AB’den ayrılmış olacak, ancak Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasında belirgin bir sınırın olmaması ve serbest geçişin sağlanması için gümrükler İrlanda sınırında değil İngiltere’de kurulacak. Buna “backstop” deniliyor.

Bunun yasal bir nedeni var. Kuzey İrlanda’da taraflar arasında ateşkesi sağlayan Hayırlı Cuma Anlaşması AB’nin sunduğu sınırsız geçiş hakkına dayanıyordu. Bu açıdan bağımsızlık yanlıları fiili olarak İrlanda Cumhuriyeti ile bütünleşirken Britanya yanlıları da Birleşik Krallık içinde kalmayı garanti altına alıyorlardı. Bu anlaşma Britanya ve İrlanda Cumhuriyeti açısından bağlayıcı bir anlaşma olduğu için AB’den çıktıktan sonra da sınırın yeniden kurulması anlaşmanın ihlali anlamına gelecek. Theresa May geçiş sürecinde anlaşma olmaması halinde K. İrlanda’da AB kurallarının süresiz devam etmesine engel olmak ve en azından geçici bir süre konması için AB’yi ikna etmeye çalışacak.

Anlaşmanın ertelenmesi üzerine Muhafazakar Parti içinde sert Brexit yanlıları harekete geçti ve şart olan 48 güvensizlik mektubunu parti yönetimine sunarak parti içinde May’i devirip yeni bir lider seçim sürecini hedefledi. Dün akşam Muhafazakar Partinin parlamento grubu oylamayı yaptı ve 200 oy May lehine seçerken 117 vekil güvensizlik oyu verdi. May en azından 1 yıl genel kurul tehdidinden kurtulmuş oldu.

Ancak bu sahte bir zafer. May koltuğunu koruyor ama yaklaşık 70 kişilik bir muhalefet beklentisinin çok üstünde bir güvensizlik oyunun kullanılması May açısından ciddi bir tehdit. Bu oylama aynı zamanda May’in meclis genelinde anlaşma taslağını onaylatamayacağını senaryosunu güçlendirmiş oldu. Parti içi muhalifler ve diğer partiler birleştiğinde May’in anlaşmayı geçirmesi mümkün değil. May’in son umudu AB’yi ikna ederek, en azından K. İrlanda sınırı konusunda yeni bir adım atarak anlaşmaya desteği arttırmak olacak.

Britanya’daki toplumsal mücadele açısından ele alındığında ise radikal siyasal hareketlerin dahi İşçi Partisi içinde erimesinin getirdiği dezavantajı görmek gerekiyor. Yıllardır ekonomik ve siyasi bir kriz içinde debelenen ve ayakta kalmakta zorlanan, oldukça zayıf bir hükümet varken sistemi sarsacak bir toplumsal hareketin henüz olmaması hem May açısından hem de sistem geneli açısından en şanslı oldukları konu. Bu şansın nereye kadar yeteceğini Avrupa’da düzenin bu zayıflıkları karşısında kendi gücünü fark edebilen halk kitleleri belirleyecek.