Almanya'da 'liberal' cami: 'Müslüman Luther' neyi reforme ediyor?

Almanya'da açılan "liberal cami"nin amatör imamı ve etrafında kopan tartışmalar, bizi sermaye düzeni ile din arasındaki ilişkilere bir kez daha bakmaya zorluyor.

Tevfik Taş

Geçen hafta Berlin'de ilginç bir cami açılışı yapıldı. ''İbni Rüşd – Göthe Camii'' adındaki bu caminin en ilginç özelliği açılış yapanların kendilerini ''liberal İslam'' olarak tanımlamalarıydı.

Bu camide kadın ve erkek birlikte namaz kılabilecekleri gibi, başörtüsü ya da türban takma zorunluluğu da bulunmuyor. Başka inanç gruplarından insanların da rahatlıkla ibadet etmelerinin olanaklı olduğu camide, mazhep farkı bulunmuyor ve imamı da kadın.

Henüz kendi yerleri olmadığı için Berlin'in Moabit semtindeki Protestan St. Johannis kilisesinin yan binasında hizmet verecekelerini açıklayıp, açılışı da bu mekânda yaptılar.

Kurucusu ise tanınmış Türkiye kökenli Alman yurttaşı bir avukat, Seyran Ateş.

Caminin açılışına pek çok tepki geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ''FETÖ'cü bağlantıların ürünü'' suçlamalarından, Mısır müftülüğünün Facebook hesabından ''Liberal camiye hayır'' kampanyasına, kurucu başkanı Seyran Ateş'in yobazlar tarafından ölümle tehdit edilme çağrılarına kadar pek çok çevreden tepki aldı bu cami projesi.

Junge Welt gazetesinden Nick Brauns bugün yayımlanan yazısında, ''Ankara liberal camiyi tehdit ediyor'' başlığını kullandı.

AKP VE DİYANET'E KIZIP 'LİBERAL İSLAM'A DESTEK VERİLİYOR

Çok belli ki, AKP diyanet camileri üzerinden denetleyip kumanda ettiği kitleye başka bir girdinin yapılmasını istemiyor. 

AKP medyası ve yobaz çevrelerin İbni Rüşd – Göthe Cami projesine ateş püskürüyor olmalarından haraketle 'liberal İslam'a sahip çıkma' refleksleri gösteren önemli bir toplamın olduğunu da belirtmek gerekiyor. 

En başta Alman devletinin ''Almanya tipi İslam'' yaratma arayışının ürünü olarak ortaya çıkan Alman İslam Konferansı bu projenin en etkin destekçileri arasınada yer alıyor. Liberter/sol eğilimli Seyran Ateş'in bu projeye angaje olmasında Alman İslam Konferansı'nın etkisi büyüktür. 

'Liberal İslam'a sahip çıkmak gerekir' diyenlerin içinde kendisini özgürlükçü ve sol olarak adlandıranların oranının hiç de az olmadığının altı çizilmelidir.

AMAÇ DİNİ DİNLE TERBİYE ETME

"Gerici İslam'a karşı reforme edilmiş İslam" fikrini savunan proje sahipleri, dinsel gericiliğin radikalleşerek kök salmasına yanıt olarak bir türlü ayakları üzerine dikeltilemeyen aydınlanmacılığa ve onun laik girdilerine destek vermek yerine dini dinle terbiye etme yöntemine başvurmaya karar verdiler.

Seyran Ateş, bir vakitler Aydınlanma değerlerine sahip çıkmaktan söz edip ve kadın haklarını savunup Hatun Sürücü'nün eşi tarafından öldürülmesine şiddetle tepki verdiğinde ne kadar saygı değer bir tutum aldıysa, Alman devletinin özel çıkarları üzerine şekillendirilmiş "Alman İslamı"na tav olup, ''Müslüman Luther'' diye kendisine gaz verilerek yapay dinci projelerin figürü olduğunda ise bir o kadar kınanmayı hak etmektedir.

İslamcılar İslam'ı reforme edemiyor, ben bunu yapacağım diye yola çıkıp, ''bir kaç aylık din eğitimi''nden sonra kadın imamlığa soyunmak olsa olsa güldürmeyen bir fıkra olabilir. İş böyle olunca da yobazın karikatürize ettiği hedefi olmak kaçınılmaz oluyor.

FETHULLAHÇI 'HİZMET' HAREKETİ PROJENİN FİKİR AKRABASI

Sözü geçen caminin açılışından kısa bir süre önce ''tesadüfen'' orada olduğunu açıkladığı Ercan Karakoyun'un bu süreçte ne gibi bir rol oynadığına bakmak gerekiyor.

Eski kankalar birbirine girince pislikler ortaya daha da açık saçık yayıldı. AKP – Gülen koalisyonun bozulmasının etkileri Almanya'da da şiddetle hissediliyor. Erdoğan ile Merkel arasındaki gerilimin en etkili unsurlarından birisi de hiç kuşkusuz Fethullah Gülen hareketinin Almanya'daki faaliyetlerinin geldiği boyuttur. 

Bu konu bağlamında Fethullah Gülen cemaatinin Almanya'daki faaliyetlerini yürürttüğü açığa çıkmış Ercan Karakoyun'dan söz etmeden geçmek olmaz.

Ercan Karakoyun, ''Hizmet'' hareketinin Almanya ayağını korrdine eden ''Dialoge und Bildung Stiftung'' vakfının başkanlığını yürütüyor. Ayıca, ''Forum für Interkulturelle Dialog (FID)'' adındaki derneğin de kurucuları arasında. Bunun dışında Ercan Karakoyun, dinler arası diyalog propagandası yapan ''Fontäne'' dergisinin de yazar kadrosu içinde yer alıyor.

''Fontäne'' dergisinde sıkça Göthe ve İslam üzerine yazılar yayımlanıyor. Lessing'in ''Bilge Nathan'' eserine atfen, dinler arası diyalog ve değişim mesajı verilmeye çalışılıyor.

Seyran Ateş cami açılışına gelen tepkilerden sonra NDR kanalından Andrea Schwyzer'in 21 Haziran'da kendisiyle yaptığı röportajda, kendisine gelen pek çok eleştiri ve tepkiyi ön gördüğünü ancak ''Fethullah Gülen hareketi ile ilişkilendirilmesi''ni hesaplamadığını söylüyor.  Oysa bu ifade gerçeği hiç de yansıtmıyor.

Dinler arası diyalog fikrine sabitlenmiş bir yaklaşımın elbetteki yolu ''Hizmet'' hareketi ile de bir şekilde kesişecektir. Bunda şaşılacak bir şey yok. Seyran Hanım'ın da yolu hizmetçilerle kesişmiş olabilir. Düşünsel akrabalık kesin olarak açıktır. Kaldı ki, her liberal gibi Seyran Ateş de zamanında Fethullah Gülen hareketini ''reformcu bir sivil toplum hareketi'' olarak gördüğünü pek çok kez beyan etmişti.

'BİR SONRAKİ CAMİYİ FREİBURG'DA AÇACAĞIZ'

NDR'deki röportajında, ''Yalnızca teröristler Müslümanlar diye ortalıkta görünmektedirler. Ya da ortodoks veya gelenekçiler. Modern, barışçı İslam görünürlük kazanmıyor'' ifadelerine yer veriyor. Ve yeni müjdeli haberi veriyor: ''Bir sonraki camiyi Freiburg'da açacağız.''

Seyran Hanım'ın sorunu, AKP medyasının ya da Diyanet'in 'sen FÖTÖ'cüsün' saldırılarına yanıt verirken Fethullah Gülen örgütlülüğü ile "FETÖ" adına kodlanmış Erdoğancı saldırı arasındaki ayrımı gözetmeden 'hayır' demesindedir. Oysa Seyran Ateş ne kadar "FETÖcü"yse Tayyip Erdoğan'da bir o kadar "FETÖ'cü" değil midir? Benzer ideolojik kaynaklardan beslendikleri, aralarında yalnızca çıkar çatışması olduğu yeterince ayan beyan ortaya çıkmamış mıdır?

Seyran Ateş, dinsel gericilikte dolaylı koalisyon ortağı olmuştur; ister bilerek ister bilmeyerek...

AYDINLANMA DİNİ KAMUSAL/SİYASAL HAYATTAN SÖKÜP ATMAK İSTEDİ; ŞİMDİ YAPILAN 'İHTİYACA GÖRE DİN' İCÂT ETMEKTİR

Aydınlanmanın kamusal/siyasal alanı dinin boyunduruğundan kurtarma vurgusu, bu idealleri ortaya atanların sınıfsal konumları gereği çark ederek, işçi sınıfının bayrağına dahil oldu. Seyran Ateş ve bilcümle 'dinde reform' talebini dile getirenlerin anlamak istemediği asıl mesele budur: Din bir 'cehalet' olgusu değil, sınıfsal bağı güçlü bir siyasal enstrümandır. Ve modern olduğu iddia edilen burjuvazi tarafından sosyalist aydınlanmaya karşı kullanılmaktadır.

Almanya'da 70'li yıllardan beri uygulanagelen ''çokkültürlüklük'' politikalarına karşı çıkan Seyran Ateş, ''Çokkültürlülük Yanlıgısı'' diye kitap yazmıştı. 

Çokkültülülüğün yanlış ve yanılsatan bir politik yönelim olduğu kesinlikle doğrudur. Toplumsal  'kimik'lere kamu adına ilerici müdahaleleri esirgeyip, inkâr ettiği için yanılsatıcı ve yanlıştı. Çokkültürlülük politikası, iddiasının tam aksine kapsayıcı, öne çekici değil dolaylı bir dışlayıcılıktı.

ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK'E KARŞI ALTERNATİF: DÜZENE SADAKAT VE YENİ BİR DİN

Bugün Fransa'daki, Belçika'daki, Hollanda'daki, Avusturya ve Almanya'daki ''Müslüman azınlıklar'' çıkmazının sığınmacılık ile yeni bir boyuta taşınması tam da bu çokkültürlük teorisiye ilgilidir. 

Peki, Seyran Hanım'ın çözümü nedir?

Alternatif cami açıp, amatör olarak kadın imamlık yapmak!

Bir de piyasanın emek üzerindeki diktatörlüğüne hiç aldırış etmeden, mevcut düzeni kutsal ilan eden ''Anayasa yurtseverliği''ne (Verfassungspatriotismus) kayıtsız şartsız bağlılık talebi... 

Liberter solculuktan camide imamlığa giden süreçte dini, sınıf siyasetinin bir unsuru olarak görememek ya da görmek istememek kadar, provokatif adım atmanın kişisel kariyeri cilalayan baştan çıkartıcı etkisini de unutmamak gerekiyor.

Der Spiegel'den Anna Reimann Seyran Ateş için ''Müslüman Luther'' nitelemesinde bulunmuştu. Bu nitelemenin Alman devleti ve liberterler arasında karşılık bulduğu kesin olarak görülmektedir. 

Luther 16. yüzyılda yükselen Alman burjuvazisinin ideoloğuydu. Şimdiki Alman sermayesi başı İslami aidiyetten gelen göçmenler ile dertte olduğu için, 'ihtiyaca göre din' formülü çerçevesinde 'yeni' bir Luther'e gereksinim duymuş olabilir. Amatör imam Seyran Ateş'in Luther kadar burjuvaziye hizmet edemeyeceği pek yakında ortaya çıkacaktır.