Alman basınındaki SYRIZA tartışmasına komünistler de katıldı

Almanya'nın sosyalist yayın organı Junge Welt'te devam eden SYRIZA tartışmasına Yunanistan Komünist Partisi de katıldı. Komünistler, Avrupa solunun AB illüzyonunu da masaya yatırırken, SYRIZA'nın cunta sonrası Yunan halkına en fazla zarar veren parti olduğunu vurguladılar.

soL - Almanya

Sosyalist günlük gazete Junge Welt'in Yunanistan üzerine hazırladığı dosyanın Thomas Sablowski'ye ait ilk yazısı 18 Temmuz'da yayınlanmıştı. SYRIZA hükümetinin yenilgisini tartışan ''Yenilgi aşaması'' maklesine yanıt 28 Temmuz'da Andreas Wehr'den gelmişti: ''SYRIZA içinde darbe''. Andreas Wehr, Thomas Sablowski ile karşıt pozisyonda olduğunu belirtmişti.

Dosyanın üçüncü yazısı bizzat Almanya'da yaşayan bir Yunan komünistine ait: Thanasis Spasidis. Spasidis'in ''Kötü Avrupa sevinci''başlıklı makalesi Sablowski'nin bıraktığı yerden meseleyi tartışmayı sürdürüyor.

AB İLLÜZYONU VE 'BURUK HÜZÜN'
Thasanis Spasidis, Alman solunun SYRIZA hükümeti konusunda yanılgı içinde olduğunun altını çizerek, AB illüzyonunun hâlâ Avrupa solu içinde etkili olduğu gerçeğini masaya yatırıyor. Alman solunun Yunan Komünist Partisi'nin (KKE) tutumunun kabullenmek istemediğini söylüyor.

"Alman solunun etkili bileşenlerinden olan Sol Parti (Die Linke), sendikalar ve 'eleştirel sosyal bilimciler'in üzerinde mutabık oldukları bir konu var: Avrupa çapında süregiden kemer sıkma politikalarının aşılmasında, 'Yunanistan'daki politik deprem'in 'Avrupa için bir şans' olduğu algısı." diyen Spasidis, bu algının yerini 13 Temmuz'dan beri ''buruk bir hüzne'' bıraktığını söylüyor.

Spasidis, SYRIZA hükümetinin kendisinden önceki hükümetlerin ''yardım programları''ını dahi gölgede bırakan acımasız bir budama ve özelleştirme politikasına onay verdiğini belirtiyor.

Spasidis, "Katma değer vergisi pek çok gıda maddesinde yüzde 10'lık bir artışa neden olurken, emeklilik yaşı yükseltildiği gibi yoksul emeklilere ödenen ek ödenek de tamamen kaldırıldı. Mali komisyon Yunan iş hukukunu ele geçirerek devlet bütçesinin hazırlanmasını hükümet ve parlementonun denetiminden çıkarttı. İşten toplu çıkartmalar kolaylaştırılırken, ülkenin iktisadi bağımlılığı düne göre daha da derinleşmiş oldu" saptamalarında bulundu.

AVRUPA SOLU VE EMPERYALİZM
Spasidis, Sablowski'nin ön açıcı makalesinden hareketle Avrupa emperyalizminin iktidar bileşenini analiz ederek, Avrupa soluna sözü getirmesini olumlu bulduğunu belirterek, ''Avrupa solunun Avrupa'ya entegrasyonunu tartışmaya açmanın son derece kışkırtıcı bir çaba olduğu''nu teslim ediyor.

Sözü geçen makalede Sablowski, 2012'den beri Yunanistan'da sürmekte olan kitlesel protesto hareketlerine dikkat çekmiş, protesto hareketlerinin düzen dışına sarkma eğilimine karşın SYRIZA hükümetinin kitlesel protesto hareketlerini parlamenterizme kanalize ettiğinin altını çizmişti.

PATRONLAR VE SYRIZA
Spasidis, SYRIZA yönetimi ile Yunan büyük sermayesi arasındaki ilişkinin çok daha öncelere dayandığını vurgulayarak, Yunan İşadamları Derneği SEV'in Başkanı Theodoros Fessas'ın 2014 yılı Eylül ayında  özetle şöyle söylediğini aktarıyor: ''Ulusal bir kalkınma planı konusunda Syriz ile hemfikiriz. Bu plan, tüketim ekonomisi üzerinden değil, yatırımlar üzerinden olacaktır.'' 

2015 referandumundan hemen önce patronlar derneği başkanı SYRIZA'ya olan desteğini, ''Yunan işadamlarını öncü derneği olarak biz, hükümetin yaynıda yer alıyoruz.''

Yunan TÜSİAD'ının politik tercihleri ile ''solcu'' SYRIZA hükümetinin tercihleri arasındaki benzerliğe şaşırmamak gerektiğinin altını çizen Spasidis, ''Bu ve benzeri açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, SYRIZA hükümeti bırakın kapitalist mülkiyet ilişkilerini değiştirmeyi, mevcut iktisat politikalaraının köşe taşlarına da hiç dokunmak istemiyor'' saptamasında bulunuyor.

KAOS VE 'AŞIRILAR' SÖYLEMİ
SYRIZA'nın sermayeye "hep istikrar faktörü vaadi''nde bulunduğunu belirten Spasidis, ''kaos'' ve ''aşırılar'' söyleminin ''sağlıklı bir iktisadi atmosfer'' için kullanıldığını söyleyerek, ''rüşvetçi partiler'' söylemi ile ''kendi farkı''nı işaret eden SYRIZA'nın, sermayenin yüreğine su serptiğini vurguluyor.

Ve ekliyor: ''SYRIZA kendi içinde tutarlı davranarak, sendikaları sınıf savaşına doğru etkilemek yerine, tam da tersini yapıyor. Toplu işten çıkarmalar kolaylaştırılırken, maaşlarda indirime imza atılıp, taşeron işçiliğe onay verildi. Örneğin, akaryakıt şirketi ELPE ve onun araştırma şirketi Asprofos SYRIZA ile anlaşarak işletmelerine yeni alınan işçiler için yüzde 10 az maaş ve angarya çalışma koşullarınına onay verdi. Bir başka örnek, süpermarketler zinciri Veropoulos ile yapılan anaşmada yüzde 10-12 oranında maaş indirimi üzerine anlaşıldı. Atina Metro'sunda bu oran yüzde 35'e ulaştı!''

MİLİTAN İŞÇİ SENDİKACILIĞINA KARŞI MÜCADELE
SYRIZA'nın sınıf sendikacılığı yapan PAME'ye karşı amansız mücadele verdiğini söyleyen Spasidis, burjuva partileri ile ortak listeler hazırlamaktan, bildik grev kırıcılığına dek pek çok metodun uygulandığını belirtiyor.

Amaçlarının PAME'yi zayıflatmak olduğunu söyleyerek, en son 2011 ve 2012 yılllarındaki Asporopyrgos çelik işçileri grevininde yapılanları örnek gösteriyor.

ÇİPRAS VE DEMAGOJİ
Emperyalistler arasındaki çelişkilerden ''yararlanma'' söylemini sosyal demogoji olarak niteleyen Spasidis, Çipras'ın ''radikal sol'' iddiasının aslı astarı olmadığını vurguluyor.

Atina'nın aylardır oynadığı bu gölge oyununun demogojiden öte bir anlamı olmadığını belirterek, ''SYRIZA, sermaye ile emek, ilericilik ile gericilik arasındaki ilişkide askeri diktatörlük sonrası Yunan hükümetlerinin yaptığı tahribattan çok daha fazlasının yaptığı''nı söylüyor. Ve ekliyor: ''Yunan komünistleri programlarına ihanet etmemek için yığınlara karşı da mücadele vermek zorunda kaldılar.''

SYRIZA VE SOL PARTİ BENZERLİĞİ
Syriza ve Sol Parti'nin önerdiği ''gerçekçi politika''nın sömürü ilişkilerini tasfiye şöyle dursun, yumuşatarak daha da kalıcı kılınmak istendiğini belirten Spasidis, ''Keynesçi reform politikalarının Syriza ya da Sol Parti tarafından önerilmesi, sistemin daha iyi işleyebilmesi içindir'' ifadesinde bulunuyor.

Spasidis şöyle bitiriyor: ''Buna karşın, Yunanistan Komünist Partisi, anti-tekel ve anti-kapitalist ittifak politikasını öneriyor. Üzerinde tartışmaya değeceği çok açık.''