Alman ana akım medyasında 9 Kasım anmaları

"Aşırılık teorisi, 9 Kasım 'anma'sında bir kez daha suçüstü yakalandı. Demokrasi diye bir yeşil alan yok. Devrim ve karşı-devrim var."

Tevfik Taş

9 Kasım Alman tarihinde önemli bir tarihi ifade ediyor. Bundan 79 yıl önce Yahudi yurttaşlara yönelik saldırıların başladığı ve tarihe ''Kristal Gece'' diye geçen 1938 katliamı ile, 28 yıl önce Berlin Duvarı'nın kaldırılması aynı tarihe denk geliyor.

Ana akım medya, faşist Kristal Gece ile Alman Demokratik Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti sınırını belirleyen Berlin Duvarı'nı aynı kefeye koyarak, bir taşla iki kuş avlama kurnazlığına başvuruyor.

Faşizme de komünizme de ''eşit mesafede'' durdukları iddiası üzerine inşa edilen bu tutum, ''aşırılık teorisi'' üzerinden kendisini tanımlarken, ''merkez'' vurgusunu öne çıkartıyor. Buna göre merkez, 'demokrasi'dir. Demokrasi ise, sistemlerüstü, sınıflarüstüdür!

***

Anti-komünizm gazına basma ihtiyacı duyan Alman sermayesi, denetimi altında tuttuğu medyayı her geçen gün daha fazla göreve davet ediyor. Almanya tarihinin faşizan geçmişi ile hesaplaşmadan kaçmak mümkün olmadığı için, bu geçmişi şanlı sosyalist kazanımlar ile ''eşleme'' çabasına girildi.

Hitler'den mi söz ediliyor? Yanına bir Stalin biyografisi eklemekte yarar var!

1 Eylül Polonya'nın işgali anması mı var; Sovyetler Birliği'nin Baltık ülkelerini nasıl 'işgal' ettikleri üzerine destanlar döktürülür.

Nazi toplama kampları üzerine bir anma mı var; Gulag 'mezalimi' üzerine ağlamaklı bir yazı dizisi eklemek şarttır.

Nazilerin Yahudi kıyımları mi söz konusu edilir; Bolşevikler de Orta Asya halklarına az çektirmemişlerdir...

KPD'nin kapatılması mı söz konusu olmuştur; 17 Hazıran 1953'e atıf yapmak adettendir artık.

Bu örnekleri uzatmak mümkün...

***

Soğuk Savaş'ın talihsiz kuramcılarından Hannah Arendt'in ''Totalitarizm Teorisi''ne göre, sınıfların ve sistemlerin ötesinde potansiyel bir totalitarizm alanı varlığını korumaktadır.

Bu alan, kapitalizmin de sosyalizmin de ötesindedir. Her ölümlü düzen, her ölümlü sınıf bu alanın çekim alanına kapılma tehtidi altındadır. Bunun için demokrasi denilen sınıflarüstü alan iyi korunmalı, totalitarizme kapılmamalıdır.

Aşırılıklar teorisi diye de anılan totalitarizm teorisi, dün olduğu gibi bugün de faşizmi komünizm ile eş değerleyerek, en hafif deyimle, onu temize çıkartma çabası olmaktan öte gidemiyor.

Ana fikri, 'faşizm kötüdür ama komünizm de kötüdür' olan bu tutumun tarihsel pratiği, kapitalist/emperyalist düzenin meşrulaştırılmasından ibarettir.

***

Bugün 9 Kasım.

Yahudilerin kırımını sistematize eden Holocaust'un ilk adımları 1938'de bugün atılmıştı. Burjuva siyaseti bugüne karşılık olarak aradı aradı 1989 karşı-devriminden bir kareyi, çarpıtarak önümüze koydu.

Efsaneye göre, 9 Kasım 1989'da Berlin Duvarı halk tarafından yıkılmıştı. 7 Kasım'da dönemin Merkez Komite'sinin aldığı ''seyahat serbestisi kararı''nın esamesi dahi okunmamaktadır.

Doğru mu yapılmıştı?

Asla!

Ancak, 48 sınır kapısının seyahat serbestisine açılması kararına onay veren Egon Krenz, ''Güz 1989'' adlı anılarında, Helmut Kohl'ün teşekkürünü kayıt altına almıştı.

Anti-faşist Berlin Duvarı'na saldıran gürûh, tüm bu güvence üzerine sosyalizmin yağmasına girişmişti. ''Barışçıl devrim'' dedikleri süreç bu yolla başlamıştı.

Yani ortada iki farklı 9 Kasım yok!

Birincisi, Yahudi yurttaşlara saldırarak faşizm için düşman imgesi yaratmak içindi. Diğeri ise, sosyalizmin Alman toprağından sökülüp atılması konusunda son kalenin de düşürülmesi...

Aşırılık teorisi, 9 Kasım 'anma'sında bir kez daha suçüstü yakalandı. Demokrasi diye bir yeşil alan yok.

Devrim ve karşı-devrim var.