AKP'nin Doğu Türkistan sevdası: Türkiye cihadı Çin'e nasıl taşıdı?

Türkiye’nin, sınır komşusu Suriye’ye ve Kuzey Afrika’da Libya’ya yönelik cihatçı otoyolunun merkezinde durduğu artık herkesin bildiği bir sır. Ancak Türkiye’nin cihatçı transferindeki az bilinen rolü de su yüzüne çıkmaya başladı: Uygurlar ve Çin.

Erman Çete

Editörün notu: Bu yazı, haftalık soL Dergisi'nin 1-7 Mart 2015 tarihli 30. sayısında yayımlanmıştır.


Tüm dünyadan Irak ve Suriye’ye “cihat” için gitmek isteyen yabancı militanların, Türkiye üzerinden bu ülkelere geçtikleri neredeyse bütün hatlarıyla artık biliniyor. AKP hükümeti, Suriye’de Beşar Esad, Irak’ta da Nuri Maliki yönetimini devirmek için “sınırların ortadan kalkmasına” müsade etti; Türkiye’nin dört bir yanında Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ve Nusra Cephesi hücreleri kuruldu, bu hücreler Irak ve Suriye’ye şimdilik yüzlerce “cihatçı” gönderdi.

soL Dergisi’nin 29. sayısında, IŞİD’in Irak ve Suriye’deki nüfuzunun gerilemeye başladığına, örgütün Kuzey Afrika ve uzak Asya’ya doğru yayılma eğilimi gösterdiğini anlatmıştık. IŞİD, Pasifik’e ve Hint Okyanusu’na doğru yayılırken, yine tanıdık bir destekçisi var: Türkiye!

KUNMİNG KATLİAMI'NIN FAİLLERİNİN TÜRKİYE BAĞLANTISI
Geçen sene Mart ayında, Çin’in Yunnan eyaletinin Kunming kentinde bir tren istasyonuna düzenlenen saldırıda 33 kişi ölmüş, 133 kişi de yaralanmıştı. Uygurların de yoğunlukla yaşadığı Şincan bölgesinden olduğu tahmin edilen saldırganlar, katliamın ardından Endonezya’ya kaçmışlardı. İki hafta önce, 9 kişi olduğu tespit edilen çetenin 4 üyesi Endonezya polisi tarafından yakalandı. Kalanlardan 3’ü ormana, 2’si ise Malezya’ya kaçmayı başardı.

Şüpheliler, Endonezya’nın Poso kentine, Myanmar, güney Tayland ve Malezya güzergahını izleyerek geldiler. İşin ilginç yanı, şüpheliler Malezya’dan Endonezya’ya Türk pasaportuyla ve sığınma talep eden kimseler kılığıyla geçtiler.

 

Endonezya Ulusal Terörle Mücadele Teşkilatı’ndan Saut Usman, 4 zanlıyı sorgularken zorluk çektiklerini, çünkü katliam şüphelilerin birbirleriyle çelişen ifadeler verdiklerini söyledi. İlk başta Şincan’dan geldiklerini kabul eden şüpheliler, daha sonra ifadelerinden vazgeçerek, Türkiye’deki bir şehirden geldiklerini söylediler.

SAHTE 'TC PASAPORTU' ÇETESİ
Dahası var. Geçtiğimiz Ocak ayında, Çin, 10 Türk vatandaşını gözaltına aldığını duyurdu. Polise göre bu Türkler, Şincan kökenli Uygurlara sahte pasaport ayarlıyordu. Kasım ayında da, sahte Türk pasaportlarıyla Çin’den ayrılmaya çalışan 11 kişi gözaltına alınmıştı. Ekim ayında ise, Malezyalı yetkililer, Kuala Lumpur’da 155 Uygur’u yakalıyordu. Bu kişilerin üzerinde de sahte Türk pasaportları vardı.

3 Şubat tarihinde, El Cezire, Türkiye’deki Uygur mültecileriyle yaptığı mülakatları yayımladı. Çin’den ayrıldıktan sonra 3 aylık bir yolculuğun ardından Malezya’ya gelen Çin vatandaşı Uygur, 9 ay bu ülkede kaldıktan sonra havaalanında sahte pasaport taşıdığı tespit edilince gözaltına alınıp hapse atılıdı. Hamile olan eşi hapishanede doğururken, ismini vermek istemeyen Uygur, Malezya’daki Türk büyükelçiliğinden yardım istedi. Büyükelçilik yardım çağrısını karşılıksız bırakmadı: Uygur ailesi, 4 ay İstanbul’da kaldı, sonra Kayseri’ye yerleştirildi.

UYGURLARIN KAÇIŞINA AKP YARDIM EDİYOR
Ancak Türkiye’nin Çin vatandaşı Uygurlara “yardım”ı transit geçişlerden ibaret değildi. 5 Şubat’ta Hurriyet Daily News’de yer alan bir habere göre, Ocak ayında 500 Uygur Çin’den kaçarak Türkiye’ye yerleşmişti. Uygurların yerleştirildikleri evler, daha önceden polislerin kaldığı lojmanlardı. Ancak bir Uygur mülteci, dikkat çekici bir ayrıntı veriyordu: Kaçışlarına, Türk hükümeti yardım etmişti; ancak ayrıntı veremezdi, çünkü akrabaları da aynı yöntemi kullanarak Şincan’dan kaçmaya çalışıyordu.

Aynı günlerde, 3 Şubat’ta, Anadolu Ajansı da Uygurlu mültecilere ilgi gösteriyordu. Bir Uygur’un anlattıkları ilginçti. Buna göre, Çin’den kaçan Uygurlar, Malezya’ya kaçak yollardan girdikleri için öncelikle bir para cezası ödüyorlardı. Ancak yasadışı olarak giriş yapan Uygurlar, bilerek Malezyalı güvenlik görevlerine kendilerini yakalattırıyorlardı. Çünkü Malezya, bu yasadışı göçmenleri sınırdışı ederken, üzerlerinden çıkan pasaporta bakıyordu ve bu pasaport çok büyük oranda Türkiye’ye ait oluyordu. Uygur mülteci Ezizi, İstanbul’a gelen Uygurların sahte Türk pasaportu taşıdıklarını söylüyordu.

AKP SAHTE PASAPORT İŞİNDE
Los Angeles Times da Kayseri’deki Uygur mültecilerle görüşme imkanı bulan yayın organlarından bir tanesi. Muhammed isimli bir mülteci, Malezya’da 11 ay kaldıktan sonra, sahte Türk pasaportlarıyla bir uçağa binip İstanbul’a gittiklerini, burada kendilerini karşılayan Türk göçmen bürosu yetkililerinin Uygur olduklarını anladıktan sonra pasaportlarına el koyup ülkeye giriş yapmalarına izin verdiklerini anlatıyor.

Çin basınının yarı-resmi yayın organı Global Post’ta çıkan bir makaleye göre, Uygurları Çin’den kaçıran pasaportlar, Türkiye’de “sahteleştiriliyor.” Gerçek Türk pasaportlarını satın alan kaçaklara, Türkiye’den bu gerçek pasaportların bozulmuş ve kişiye uyarlanmış halleri gönderiliyor. Bu durum, Uyguların kaçırılmasında Türk hükümetinin doğrudan sahte pasaport işine girmiş olabileceğini düşündürüyor.

AKP'DEN GERİ ADIM
Ancak Türkiye’nin Uygur politikasında geri adım atmaya başladığı konuşuluyor. Ocak ayında, Tayland’da gözaltında tutulan yüzlerce Şincan Uygur’u açlık grevine başladı. Bunlardan bazıları Türk vatandaşı olduklarını iddia ettiler. Güvenlik şefi ise, Türkiye’den kendilerinin Türk vatandaşı olduğuna dair bir belge gelmesi halinde mültecilerin serbest bırakılacağını söyledi. Buna rağmen, Türkiye kaçaklara hala sahip çıkmış değil.

Bu değişikliğin bir başka göstergesi de, Emniyet Müdürü Celalettin Lekesiz’in Çin’e yaptığı ziyaretti. Lekesiz’le buluşan Çin Kamu Güvenliği Bakanı Guo Şengkun, Doğu Türkistan İslami Hareketi gibi örgütlerin, her iki ülkenin halkının güvenliğine ve istikrarına yönelik tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Şengkun, her iki tarafın da terörle ve insan kaçakçılığı mücadele konusundaki işbirliğini artıracağını söyledi. Lekesiz de, “Türkiye’nin her türlü teröre karşı olduğunu” vurguladı. Lekesiz, Türkiye’nin, Çin’in çıkarlarına zarar verecek örgütlere ya da kişilere asla izin vermeyeceğini savundu.

AKP'NİN DOĞU TÜRKİSTAN SEVDASI
Türkiye’nin Şincan-Doğu Türkistan meselesine ilgisi yeni değil. ABD’de sürgünde yaşayan “Dünya Uygur Kongresi” isimli örgütün başındaki isim Rabiya Kadir, 2009 yılında kamuoyunda adını duyurmuştu. Kadir, Türkiye’den 2 kez vize istediğini ancak destek göremediğini söyleyince, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kadir’in başvurması halinde vize verileceğini söylemişti. Suriye’ye yönelik “cihadın” başlamasının ardından cihat şebekesinin merkezi haline gelen Türkiye, Irak ve Suriye’de Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ile Nusra Cephesi militanlarına yataklık yapıyordu. Bu militanların arasında, Şincan bölgesinde yaşayan Çin vatandaşı Uygurların olduğu da belirtiliyor.