AKP'nin Afrika ikilemi: Ne Cemaat'le, ne Cemaat'siz...

Türkiye, AKP döneminde Afrika ile olan ilişkilerinde yeni bir döneme girdi. Ama bu ilişkilerin en büyük taşıyıcısı Fethullah Gülen Cemaati'ydi ve şimdi, AKP ile Cemaat arasındaki gerginlik Afrika'daki durumu da etkileyecek.

Çeviri: Utku Çakır

Türkiye'nin Afrika'ya dönük politikası önümüzdeki yıllarda ne kadar başarılı olacak? Bu soruya verilecek yanıt, Ankara'nın -küresel bir güç olma- stratejik hedefine yönelik bir gösterge olacak. Bu çerçevede, Türkiye'nin, Çin, Brezilya ve Hindistan gibi devletlerle aynı kulvarda aktif olarak peşinden koştuğu, Afrika kıtasının “fethi” önemli bir yer tutuyor.

Ankara'nın son başarısı, Türkiye'nin bütün kıtanın partneri olduğunun su yüzüne çıktığı ve 2014 Kasım ayının sonunda düzenlenen 2. Türkiye – Afrika Ortaklık Zirvesi'nde gerçekleşti. Taraflar, 2019'a kadar sürecek olan Ortak Eylem Planı'nı imzaladılar ve ilişkilerinin stratejik işbirliği düzeyine yükseltilmesini onayladılar.

Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye'nin Afrika'daki başarısı etkileyici. Türk dış politikası açısından, uluslararası toplumun odağında Ortadoğu bulunurken, Ankara, siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel çevre açısından iletişimi arttırarak, bütün yönleri ile Afrika kıtasının “içlerine kadar ilerledi.”

TÜRKİYE'NİN AFRİKA PERFORMANSI
Türkiye, Afrika kıtasındaki diplomatik varlığını hızla genişletiyor. Son beş yıl içerisinde, 27 yeni Türk büyükelçiliği açıldı (böylece, kıtadaki toplam büyükelçilik sayısı 39'a çıkmış oldu). Karşılığında, Ankara'daki Afrikalı diplomatik temsilci sayısı 16'dan 30'a yükseldi. Üst düzeyde yürütülen karşılıklı ziyaretler yoğunlaştı.

Son on yılda, Türkiye'nin Afrika ülkeleri ile olan ticaret kapasitesi 5.5 milyar dolardan 20 milyar dolara yükseldi. Afrika'daki Türk yatırımları 6 milyar dolara ulaştı. Ticari ve ekonomik işbirliğine ve iş konseyleri oluşturulmasına dönük düzinelerce uluslararası anlaşma imzalandı. Türkiye ve Afrika arasındaki uçuş bağlantıları, rekor bir hızla gelişiyor. Şu anda, Türk Havayolları'nın, Afrika'daki 28 ülkenin çeşitli şehirlerine 46 doğrudan uçuğu bulunuyor.

Ayrıca, Afrika kıtası ile ilişkilerde insani yardım boyutu, Ankara'nın dikkatinden kaçmadı. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), en yoksul ülkelere hibe yardımı sağlamak üzere, 11 Afrika ülkesinde temsilcilik açtı. Ev sahibi ülkenin masraflarını karşıladığı yüzlerce Afrikalı öğrenci, Türkiye'de üniversite eğitimi aldı ya da almaya devam ediyor.

'FETİHİN' ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Bütün bunlar, Türk yöneticilerinin, dış politika açısından Afrika'yı, başarılı ve gelecek vaat eden bir yönelim olarak kabul etmelerini sağlıyor.

Aynı zamanda, son dönemlerde, Türkiye – Afrika ilişkilerinde, Türkiye'nin bütün tutkusuna ve politik isteğine karşın, Afrika'nın “fethi”nin kolay olmadığını gösteren kimi “beklenmedik tehlikeler” de ortaya çıktı.

Potansiyel olarak Türkiye – Afrika ilişkilerinde “en zayıf bağlantı”, işbirliğinin “lokomotifi”nin ekonomik olmaktan öte siyasi olması. Türk iş adamları, az gelişmiş Afrika ülkelerinde, ticari işletmeciliğin zorluklarından, maliyetlerinden ve risklerinden korkuyorlar. Bu bağlamda, Türk yöneticiler, Türkiye ve Afrika ticareti arasındaki ilişkilerin gelişebilmesi için özel düzenlemelerin oluşturulmasını sağlayarak, Türk şirketlerinin Afrika'daki faaliyetlerini teşvik etmek zorunda kalıyor.

AFRİKA'DAKİ TÜRKİYE: FETHULLAHÇILAR!
Çoğu - Türkiye'de etkili olan “Cemaat”in ve dünya çapındaki eğitim kurumları ağının kurucusu olan - Fethullah Gülen cemaatine bağlı girişimciler tarafından Afrika ülkelerinde açılan Türk okullarının kaderinin ne olacağına ilişkin soru işaretleri var. Afrika'daki özel Türk okulları, Türk topluluğu için değil, daha çok yerel halk için tasarlanmış durumda ve Türkiye'nin Afrika kıtasına dönük “kültürel sızma”yı hayata geçiriyorlar. Mevcutta, Afrika'daki 34 ülke, Ankara'nın stratejik beklentilerini karşılayan, 60 Türk okulu açmış durumda.

Ancak, Türkiye'de “Cemaat” okullarına dönük baskı ile birlikte, Türk hükümeti ve ABD'de ikamet eden Fethullah Gülen arasında keskin bir anlaşmazlık patlak verdi. Bu durumda, Ankara zor bir tercih ile, Gülen'in Afrika'daki “okul imparatorluğunu” devralmak ya da güçlü bir “kültürel silahı” ideolojik rakibine terk etmek konusunda tercihte bulunmak gibi zorlu bir işi çözmek ile karşı karşıya kaldı.

AFRİKA'DAN ANKARA'YA 'KAZIK'
2014 Ekim'inde, Türkiye'yi tatsız bir olay bekliyordu. “Afrika siyaseti”ndeki bütün kazanımlarına karşın, Ankara, 2015-2016 dönemi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi olmayan üyesi olmak için verdiği mücadelede, Afrika'nın desteğini almayı başaramadı. 2009 yılında Ankara'nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne katılmasına olanak sağlayan kritik etmen, kesinlikle, Türkiye'nin üyeliği için oy veren çok sayıdaki Afrika devletiydi. Ankara'nın, (Birleşmiş Milletler ve G-20 zirvesi dahil olmak üzere) uluslararası forumlarda “Afrika'nın sesi” olarak hareket etme ve “Afrikalıların kendileri tarafından önerilen Afrikalı çözümler” fikrini destekleme çabaları da, (Ankara'ya) yardımcı olmadı.

Türkiye'nin başarısızlığı, Ankara'nın Suriye siyasetine dair kimi Afrika ülkelerinin hayal kırıklığı ile ilişkiliydi. Birçok ülke tarafından bölgenin iç işlerine doğrudan müdahale olarak görülen, Türkiye'nin, mevcut cumhurbaşkanı Beşar Esad'a karşı silahlı muhalefeti desteklemesinden söz ediyoruz.

Türkiye, önümüzdeki süreçte önemi artacak olan modern dünyanın “periferi”sine dönük beklentilerini açığa çıkarmış durumda ve “Afrika kıtası için savaş”ın aktif bir parçası. Hatta, Türkiye'deki yetkililer, (Türkiye'yi), “Afro-Avrasya ülkesi” olarak adlandırıyorlar. Ankara, Afrika ile dört düzeyde işbirliğinin yürütüldüğünü iddia ediyor: çift taraflı, bölgesel, kıtasal ve küresel işbirliği. Ancak, bölgesel ve küresel etmenlerin, gelişmekte olan Türkiye-Afrika ilişkilerini kesintiye uğratabileceği, Ankara'yı zorlu ikilemler ile karşı karşıya bırakabileceği de çok açık. 


Kaynak: Irina Svistunova, New Eastern Outlook, 17 Aralık 2014, http://journal-neo.org/2014/12/17/rus-turtsiya-i-ee-afrikanskaya-dilemma/