ABD’de 4 Temmuz kutlamaları: Emperyalizmin militarist gösteri ihtiyacı

ABD’nin İngiltere’den bağımsızlığının yıldönümü olan 4 Temmuz kutlamaları bu sene alışılmışın dışında askeri geçit törenleriyle kutlandı. ABD’nin askeri gücünü öne çıkartması bir 'diplomatik araç' olarak kullanılırken, ülkedeki ana akım muhalefetse eleştirilerini törenin maliyeti ve Trump’ın kişiliğine yöneltmekle yetindi.

soL - Emre Uzmay

ABD’nin kuruluş bildirgesi olarak kabul edilen Bağımsızlık Bildirgesi’nin imzalanmasının yıldönümü bu yıl öncekilerden farklı olarak ABD Başkanı Donald Trump’ın talimatıyla bir askeri güç gösterisi halinde kutlandı. Televizyonda yayınlanması için çekilen resmi 4 Temmuz programında ABD’nin ürettiği silahların reklamlarının yapılması ve Lincoln anıtı önünde Trump’ın savaş uçaklarını ve tankları selamlaması 4 Temmuz’a damga vurdu.

ABD Başkanı büyük bir askeri geçit töreni yapmak istediğini Fransa’daki geçit törenlerini gördüğünden beri dillendiriyordu. Törende zırhlı piyade taşıma araçları, tanklar ve diğer askeri araçların dışında savaş helikopterleri, jetler de hazır bulundu.

Kurşun geçirmez camın arkasında 45 dakika konuşan Trump, askeri personelin tören düzeninde doldurduğu alana “Amacımıza sadık kaldığımız sürece, harika tarihimizi hatırladığımız sürece, daha iyi bir gelecek için savaşmayı asla bırakmadığımız sürece o zaman Amerika'nın başaramayacağı hiçbir şey olmayacak, Tanrı orduyu korusun, Tanrı Amerika'yı korusun” sözleriyle seslendi.

GÜÇ GÖSTERİSİNE İÇERİDEN ELEŞTİRİLER (!)

Trump’ın düzenlediği askeri geçit töreni, Demokratlar tarafından genellikle "gereksiz para kaybı" ve "Trump’ın kişisel şovu" olarak eleştirilirken New York Times (NYT) gazetesi Trump’ın her şeye rağmen "siyasal bir konuşma yapmamış" olmasını olumlu olarak yorumladı. NYT, haberi servis ederken Trump’ın genellikle konuşmalarında muhaliflerine yüklendiğini ama 4 Temmuz’da buna değinmediğini vurguladı. NYT’de aynı zamanda askeri başarıları ve orduyu öven ABD Başkanı’nın Vietnam Savaşı sırasında çürük raporu aldığı ve herhangi bir askerlik görevi yapmadığı hatırlatıldı.

Washington Post ise yaptığı haberde geçit töreninin yanında, liberal grupların yaptığı protestolara da yer verirken Trump’ın güç gösterisine dair “Herşeye rağmen milleti birleştiren bağlar öne çıktı” yorumunu yaptı.

Demokrat Parti’den öne çıkan bir isim olan Bernie Sanders ise askeri geçit törenini çok maliyetli olduğu için eleştirdi. Sanders, Trump’a yönelik “İşte otoriterlerin yaptığı bu: Donald Trump 2,5 milyon doları askeri tankları Washington’da gezdirerek kendini yüceltme amacıyla harcadı” yorumunda bulundu.

Ana akım muhalefetten gelen eleştiriler genel olarak "israf", "diktatörlerin törenleri gibi" ve "kişisel şov" sınırlarının dışına çıkmadı. Trump bu eleştirilere, kutlamada oldukları için askeriyenin “çok heyacanlı” olduğu şeklinde yanıt verdi. 

ABD’nin ana akım medyası içinde Trump eleştirileriyle öne çıkan Washington Post ve NYT tören alanının önünde gerçekleşen şiddetli protestolara yer vermedi.

4 Temmuz kutlamaları sırasında Beyaz Saray önünde toplanan Devrimci Komünist Parti adlı grup ABD bayrağı yakarak, ABD’nin dış politikasını protesto etmek istedi. Bayrağı yaktıktan sonra Trump destekçilerinin saldırısına uğrayan grup kolluk güçleri tarafından kelepçelenerek götürüldü.

ABD’NİN GÜÇ GÖSTERİSİ İHTİYACI

Trump’ın bu askeri geçit töreni konusunda gelen eleştirilerin bir kısmı Bernie Sanders’ın dillendirdiği "otokrat" söylemiyle benzerlik taşıyor. 4 Temmuz kutlamalarına yönelik eleştirilerin azımsanamayacak bir kısmı askeri törenin "diktatörlere yakışır" veya "Rusya’nın askeri törenleri gibi" ibarelerini taşıdı. Kimi yorumlarsa Trump’ın konuşmasının değil, askeri gücün bu kadar dışavurulduğu bir törenin veya 4 Temmuz kutlamalarının siyasallaştırılmasının ABD’nin kuruluş ilkeleriyle ve temsil etmesi gereken demokrasiyle çeliştiği yönündeydi. 

ABD’nin uluslarası alanda güç gösterisi yapması ve diplomatik ilişkileri bunun üzerinden kurmaya çalışması Trump döneminde başlayan bir özellik değil. Benzer bir şekilde ABD’nin silahlı kuvvetlerini bir yaptırım aracı olarak kullanması da yeni bir şey değil. Trump’a yönelik eleştirilerin kökenindeyse militarizmi yeri geldiğinde kullanıyor olması değil, bunu açıkça yapıyor olması yatıyor. Trump’ın 2016 seçimlerindeki rakibi Hilary Clinton, 4 Temmuz törenine dair, “Bizim güçlü bir ulusal savunmaya ihtiyacımız var, fakat bir başkanın vatanperverliğini göstermek için geçit töreninde ordunun yanında durmaması gerekli” yorumunda bulunmuştu. ABD’nin silahlanıyor olması, ordusunu kuvvetlendiriyor olması ve yeri geldiğinde askeri harekatlar düzenliyor olması eleştirilmezken, Donald Trump’ın bunu açıkça göstererek yapması ABD kamuoyunda yankı buldu.

ABD Başkanı açık bir şekilde ordusunun gücünü ve ülkesinin silah kapasitesini gizlemeden bir diplomatik araç olarak kullanmaktan çekinmiyor. Geçtiğimiz sene Suudi Arabistan’a silah satışı görüşmelerini bizzat yürütüp kameralar karşısında sattığı silahları göstererek övündüğünde de Trump’a yönelik benzer eleştiriler gelmişti ancak bu eleştiriler silah satışına değil bunu gösterme ihtiyacı duymasına yöneltilmişti.

Trump askeri törene dair birkaç gün önce, “İnanılmaz ekipmanlar, yepyeni askeri teçhizatlar törende gözler önüne serilecek” sözlerini kullanmıştı. ABD Başkanının silahlarını tanıtarak, onları dünyaya göstererek vermek istediği mesajı sunması eleştirilerin kökeninde yatıyor.

ASKERLERİN YANINDA DURMAYAN BAŞKAN MODELİ

Önceki dönem ABD Başkanlığı yapan Barack Obama’yla Trump’ın günümüzde çizdiği dış politika biçimi karşılaştırıldığında “vatanperverliğini göstermek için ordunun yanında durmasına gerek olmayan” başkan modeli çıkabiliyor. ABD’deki muhalefetin özlediği, askeri operasyonları canlı yayında büyük ekranda seyreden, bir cevap üretmesi gerektiğinde masa altından beyzbol sopası gösteren bir başkan modeliydi, sopa yerine askerlerini ve tanklarını gösteren bir otokrat değil.

Obama döneminde özlenen güç göstermeye ihtiyaç duymadan uluslarası ilişkilerini hizada tutabiliyor olması. Trump’ın dönemindeyse müttefiklerini hizada tutmayı beceremeyen, Türkiye’nin Rusya’yla silah anlaşması yapmasını engelleyemeyen, İran’la nükleer anlaşmadan çıkarak ilişkilerin yumuşamasını engelleyen, bu sıkışmışlığı da silahlarını sergileyerek çözen bir başkan modeli oluştu.