Yargılanması gerekirken yargılayanlar: Ya Çiller'in ağlattığı analar ne olacak?

Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, eski başbakanlardan Tansu Çiller'i dinledi. Çiller'in Yeniköy'deki yalısında gerçekleşen görüşmede, sorulan sorular karşısında Çiller'in göz yaşlarına hakim olamadığı ve "ben de anayım, bunları yapabileceğimi nasıl düşünürsünüz" dediği ifade edildi.

28 Şubat soruşturması kapsamında Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu'na ifade veren Çiller, bugünkü görüşmede göz yaşlarına hakim olamadı ve "ben de anayım, bunları yapabileceğime nasıl inanırsınız" dedi. Eski başbakanlardan Tansu Çiller'in Yeniköy'deki yalısında gerçekleşen görüşmeye katılmak için talepte bulunan BDP milletvekilleri Pervin Buldan, Gültan Kışanak ve Sırrı Sakık'ın talepleri, Çiller tarafından reddedildi. Çiller, talepleri geri çevirmesinin gerekçesi olarak "evinin müsait olmamasını" öne sürdü.

Ancak Komisyon üyesi BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, talepleri karşılanmayan Buldan, Kışanak ve Sakık'ın sorularını Çiller'e ileteceğini bildirmişti. Bugün gerçekleşen görüşmeden ayrılırken gazetecilerin sorularını yanıtlayan Önder, Çiller'in görüşmede sorulan sorular karşısında duygulandığını ve göz yaşlarına hakim olamadığını belirtti. "Ben de bir anayım, bunları yapabileceğimi nasıl düşünürsünüz" dediği aktarılan Çiller'in, sorulan sorulara "masum" olduğu yönünde ifadelerle cevap verdiği ileri sürüldü.

Bu nasıl masumiyet?
Oysa Tansu Çiller, döneminin kirli savaş operasyonlarında faal rol almış bir siyasetçi olarak tanınıyor. 1994'te DEP milletvekillerinin Meclis'ten yaka paça alınarak tutuklanmaları öncesinde, DEP'li milletvekillerini kastederek "bu gölgeyi Meclis'in üzerinden kaldıracağız" diyen Çiller, başbakanlığı sürecinde Kürt siyasetçilere yönelik kirli operasyonlarla hatırlanıyor.

Çiller'in yüzleşmekten kaçındığı Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan'ın katledilmesi, yine Çiller yıllarında Adana milletvekili Murat Bozlak'ın silahlı saldırıya uğraması, Çiller'in "Özgür Gündem gazetesine yönelik etkin önlemler alınması" talimatını içeren bir gizli belgeden hemen sonra Özgür Gündem gazetesinin bombalanması da Çiller iktidarının önemli olayları olarak hafızalarda yer etmiş durumda.

Ayrıca Çiller basına yaptığı bir açıklamada "elimizde Kürt iş adamlarının listesi var" demiş, bunun ardından ise bazı Kürt iş adamları faili meçhul cinayetler sonucu öldürülmüştü.

Çiller'e Refah Partisi ile kurduğu koalisyon hakkında da sorular yöneltildi. Refah Partisi ile hiçbir biçimde koalisyon kurmayacağını açıklamasına rağmen, sonradan gelişen süreçte iki partinin koalisyon ortağı olmaları sayesinde, RP iktidara taşınmıştı. İktidara yerleşen Refah Partisi, böylece hakkında verilen mal varlığının araştırılması önergesinden kurtulmuş oldu.

Çiller, aynı zamanda bin 500 yüz Kürt köyünün boşaltılması, Gazi mahallesi katliamı, Sivas katliamı gibi olaylarda da sorumluluğu bulunan bir siyasetçi. Dönemin Genelkurmay başkanı Doğan Güreş'in "o tak diye emrediyor, ben şak diye yapıyorum" sözleriyle ifade ettiği yakınlıkları, Çiller'in zamanında kirli savaşta oynadığı rolü göstermek açısından hala akıllarda. Meclis kürsüsünde "bu millet için kurşun atan da, yiyen de şereflidir" sözleriyle devlet içindeki çete-mafya örgütlenmesine açıkça destek çıkan Çiller'in, bugün yaşananlar konusunda bir kastının olmadığını ve masumiyetini ileri sürmesi hiç inandırıcı değil.

Yargılanması gerekirken yargılayanlar
Çiller'in bu sorular karşısında göz yaşlarını tutamaması, medyada eski başbakana yönelik acıma duygularını da hareket geçirdi. Çiller'in "ben de bir anayım" sözlerinin altının çizildiği haberlerde, Çiller'in "derin devlet" tarafından kullanıldığı ve esasında masum olduğu yönünde bir algı yaratıldı. Oysa Çiller'in derin devlet tarafından kullanılması bir yana, derin devletin Çiller ile sıkı fıkı bir ilişki içinde olduğunu söylemek mümkün.

Türkiye'de birçok suça bulaşmış eli kanlı bir yapılanmanın açık açık savunuculuğu üstlenmekten çekinmemesinden de anlaşılacağı gibi, Çiller, komisyon tarafından kendisine yöneltilen sorularda da dile getirilen birçok suçun faili durumundadır. Bunların yanı sıra, Türkiye emekçilerine yönelik en büyük saldırılardan biri olan 4 Nisan kararlarının ya da ülkenin sömürgeleştirilmesinde büyük bir adım olarak değerlendirilen Gümrük Birliği anlaşmasının altında imzası bulunan biri olarak da, Çiller'in masumiyetini ileri sürmesinin inandırıcı bulunması imkansız görünüyor.

AKP'nin gösterişli şovlarından birine dönüşen Darbeleri Araştırma Komisyonu'na verdiği ifade ile Çiller, AKP'nin niyetinin darbelerle hesaplaşmak değil, geçmişin tüm suçlarını aklamak ya da sola yıkmak olduğunu bir kez daha teyit etmiş oldu. Komisyon'un bizzat araştırdığını iddia ettiği suçların önde gelen bir sorumlusu olan Çiller'i sanık olarak değil de, tanık olarak dinlemesi de bunu gösterir nitelikte.

Oysa darbelerle ve halka karşı işlenmiş suçlarla samimi biçimde hesaplaşmak yönündeki bir karar, ancak Çiller gibilerinin yargılanmasıyla mümkün olabilir. Zira bugün "ben de anayım" sözleriyle göz yaşları döken Çiller'in ağlattığı binlerce ana hala göz yaşı dökmeye devam ediyor. Medya ise, yargılanması gerekenlerin yargıladığı bir düzeni haklılaştırmak adına, Çiller'in göz yaşlarına acımayı öne çıkarıyor.

(soL - Haber Merkezi)