Utku Kalı dava sürecinde yaşadıklarını anlattı

İstanbul NHKM'de bu akşam Utku Kalı davası konuşuldu. Kalı dava sürecinde başına gelenleri ve karşılaştığı haksızlıkları anlattı.

Neslihan Koçaslan - soL

İstanbul Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde bu akşam Utku Kalı davası konuşuldu. Etkinlikte Utku Kalı'nın yanı sıra Kalı'nın avukatları Ceren Kalı, Özgür Urfa, Selin Yılmaz ve gazeteci Elif Örnek konuştu.

11 Mayıs'ta 52 kişi Reyhanlı'da hayatını kaybetti. Bir yandan Suriye'ye müdahale dayatıldı iktidar tarafından. Çok tartışıldı. RedHack hacker grubu bu saldırının bilindiği, El Kaide tarafından hazırlandığına dair belgeler ortaya çıktı. Belgeler gündem oldu. Belgede yazılanlar yüzünden kimse yargılanmadı. Oysa belgelerde 52 kişinin öldüğü saldırının önceden bilindiği ve engellenmediği yazıyordu. Ancak belgelerin içeriği hiç tartışılmazken belgelerden hemen sonra kimin sızdırdığı tartışılıp soruşturma başlatıldı. Utku Kalı bu iddialarla 6 ay tutuklandı, dava süreci yaşandı.

"Suç olduğunu öğrendikten sonra çıplak aramaya direndim"
Utku Kalı yaşadıklarını, dava sürecinde başına gelenleri ve karşılaştığı haksızlıkları şu sözlerle anlattı:

“Normal vatandaş gibi askere gittim. Gelen bir mesaj yüzünden gözaltına alındım. Gözaltına alındığımda Sivas'a gidince Ceren mesaj atınca öğrendim. Hiç bilmediğim bir şey den göz altına alınmıştım. Yalnızsınız orada. Ceren vasıtası ile öğrendim. Cezaevi jandarmasıydım, ama askeri ceza evini bilmiyordum. Televizyonda gördüm akşam, ‘O asker tutuklandı’ diye haber gördüm tedirgin oldum baya.

İlk zaman direk çıkarım diyordum, Ceren'de gelince rahatlamıştım. Sonrakilerde hayal kurmadım. Düzene alışmaya çalıştım. 6 kişilik koğuşlarda kalıyordum ilk başta. Sonra sıkıştırma, laf atmadan dolayı tek başıma odaya gitmek istediğimi söyledim. Kabul etmediler. Darp olayları oldu, masa atanlar, çakmak atanlar oldu. Savcıyla görüştüm, zorla kabul etti. Ben ilk gördüğümde Reyhanlı patlamasını yapan bu çocuk diyorlardı, sataşıyorlardı. Can güvenliğim yoktu.

Sonra tek kişilik odaya geçtim. Mektuplar geldi Türkiye'nin her yerinden. Çok değerliydi. Hiç tanımadığınız insana mektup yazmak çok değerliydi. O alana alışmak, tek başına alışmak zordu. Uyku problemi yaşadım. Psikolojik tedavi aldım. Ama onu da tam alamadım. Hep kelepçe taktılar, çözmediler. Buraya geldiğiniz için teşekkür ederim, belki bana mektup yazanlar da var aranızda. Çok teşekkürler. Bana resimler yapanlar, holigramlar yollayanlar oldu.

Ceza evinde hep çıplak arandım. İlk defa girmiştim hep öyle sanıyordum. 3 aydan sonra başka bir mücadele verdim. İddianame ne mütalaa ne o zaman öğrendim. Umut hep insanın içinde hep yetişiyor onu unutamıyorsun. Hüseyin Aygün geldi, çok iyi geldi, o da içeri girmiş onları anlattı. Yine çıplak aradılar. Bir gün Milliyet Gazetesi'nde Mücella Yapıcı'nın çıplak arandığını ve bunun suç duyurusu olduğu yazıyordu. Gazeteden kestim, Ceren'e vermek için sakladım. Ceren'e gösterdim, şok oldu. Bunu bize aylardır yapıyorlardı. Suç olduğunu öğrendikten sonra direndim.

Hakkımda çok fazla haberler çıkmaya başlayınca, gazete alma özgürlüğümüz engellendi. Para veriyoruz yine de gelmiyordu. Telefon hakları kısıtlandı. Herkese ödül vermişler hem ekstra görüş hem telefon. Bana vermiyorlardı, tutuklulardan öğrendim dilekçe yazdım sonra verdiler.
301 davası vardı hakkımda açılmış, hakaretten dolayı. Bu da kullandığım ilaç bitti. Yazdırdım farklı getirdiler. Doktorla görüşmeye gittim ama benden önce içeri girip konuştu rütbeli. Doktor daha ben konuşmadan kullanabilirsin dedi. Ben şüpheleniyordum, bana zarar da vermek istiyorlar diye düşünüyordum. Daha sonra bir gün yine ellerim kelepçeliydi çok üstme geldiler. Sinir krizi geçirdim. Daha sonra davaya götürdüler yine. Terörden yargılanıyormuşum öğrendim, çok ürkütücüydü.

İlk defa mahkemeye katıldığımda zordu baya. Babamı annemi halamı gördüm. Tanımadık insanlar vardı el sallıyorlardı Çok ilginçti. Çok garipti. Duruşma 8 saat sürdü. Ama ben eşyalarımı bile toplamamıştım. Çünkü umudum gitmişti. İlk tanık konuşunca rahatladım baya. Salıverilmeme karar verdiklerinden sonra herkese sarıldım, çok garip bir duyguydu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, içeride savaş veriyordum, Ceren dışarıda veriyordu bu savaşı çok zordu. Kendimi tutamadım.”

Utku Kalı davayı anlatırken duygusal anlar yaşandı ve Utku gözyaşlarına hakim olamadı.

"Dava ana akım medya ile AKP arasındaki bağı bir kere daha gösterdi"
Utku’yla ilgili haberlerin basında nasıl yer aldığını karşılaştırmalarla anlatan soL Gazetesi muhabiri Elif Örnek ise şöyle konuştu:

“Ben davanın basında nasıl yer aldığına değineceğim. Davanın medyada yansıması ile ana akım medya ile AKP arasındaki bağı bir kere daha gösterdi. Belgelerde El Kaide Nusra ile bağlantılar içeriyordu. Bu belgeler bazı medya organlarında zaten vardı ama yayınlamadılar RedHack yayınlayana kadar. Daha sonra bu belgeleri yayınlamak zorunda kaldılar. Suriye politikası çöktüğü için bunu haber yaptılar böyle düşünüyorum.

Utku Kalı'nın telefonu ile ilgili rapor geldi. Bilirkişi raporunu ben haber yaptım, Utku Kalı ile Erman Paçalı arasında olduğu iddia edilen yazışmalar var diye yaptım. İddia diye yaptım. Çünkü ortada sorun var. Bundan 12 gün sonra DHA, rapor ile silinen konuşmalar ortaya çıktı diye verdi. İddia edilen konuşmalarda DHA’ya belgeler var yayınlamadılar diye bir bölüm var bunu da silmişler tabi ki. Ama raporun sorunlu olduğu, telefonun onun olmadığı belli değildi. Bu belgelerin doğru olduğunu da kabul etmiş olduklarını ancak Reyhanlı katliamını ve ilişkileri örtbas ettiler.

Bazı medya kuruluşları hep olayı yumuşattılar. Suriye'de olanları görmezden geldiler. İktidar ile direk bağı olan medya kuruluşları ise Utku'nun Reyhanlı ile bağını kurup algı dağıttılar. Utku ile ilgili haberlerde hep suçlu olarak yansıtıldı.

Sol Gazetesi ve benim gazeteci olarak davaya bakışımız, belgelerin kimin sızdırdığıyla hiç ilgilenmedik. Belgeleri sızdıran da önemli bir iş yaptı açıkçası cesaret veriyor. Belgelerin kimi sızdırıp sızdırmadığı önemli değil, kamu yararı yapmıştır. Utku'nun sızdırıp sızdırmamasının haber değeri yok. Belgeler doğru ise öyle gözüküyor. Bu sanık sandalyesinde Reyhanı Katliamını yapanlar oturmalıydı, yargılanmalıydı diyoruz. Suriye politikalarını yanlış buluyoruz. Utkunun ceza almadan cezalandırılması, işkenceler, psikolojik yaşadıkları. Bunlar AKP'nin kirli ilişkilerini ortaya çıkaranlara sopa göstermesidir.”

"Herkes hukuki güvenlikten yoksun"
Utku'nun avukatı ve ablası Ceren Kalı ise gözaltı sürecinde yaşanan hukuksuzluklara değindi. Kalı getirilen delillerin incelenmesindeki usulsüzlükleri anlattı ve delillerin nasıl şüpheli olduğunu örneklerle gösterdi. Delillerin oradan oraya nasıl gittiğini, imajlarının nasıl alındığını bilinmediğini söyleyen Kalı, delillere sehven bir sürü şey yüklendiğinden bu ülkede yıllardır tutuklu olanların olduğunu ve bu yüzden delilleri kabul etmediklerini söyledi. Kalı sürecin çok hızlı ilerlediğini, 2 ayda her şeyi hazırladıklarını, Utku'ya sanki gelsin de bir an önce ceza versinler gibi tavırları olduğunu ve herkesin hukuki güvenlikten yoksun olduğunu, her an herkesin başına gelebileceğini belirtti.

"Tanık ifadeleri davanın kurgu olduğunu gözler önüne serdi"
Utku'nun diğer avukatlarından Selin Yılmaz sürecin aşırı hızlı ilerlediğini, oradan oraya sürekli gönderilmenin tahliyeyi geciktirdiğini anlattı. Hazırlanan iddianame yok hükmünde olmasına rağmen, bunu yapmayan savcılar tarafından hazırlandığını anlatan Yılmaz, duruşmalarda içeriği sivil polisleri doldurduklarını, bir sürü konuyla uğraştıklarını, yaşananları anlattı. Yılmaz tanık ifadelerinin davanın nasıl kurgu olduğunu, ezberletilmiş olduğunu gözler önüne serdiğini söyledi.

"Davanın seyri, Suriye politikasıyla örtüşüyordu"
Utku’nun avukatlarından Özgür Urfa davanın siyasi bir dava olduğunu şu ifadelerle açıkladı:

“Reyhanlı saldırısı Suriye'ye yönelik kışkırtmaydı, boşa çıkmasının ardından intikam için açılan soruşturmaydı. Bu siyasi davanın diğer siyasi davalardan farkı var, siyasi davalarda kişilerin mensubu oldukları örgütler ve yargılanmaları olur böyle bir durum yok. Bilirkişi raporunun hepsi hükümetin Suriye politikalarını anlatıyor, övgüler. Rapor tamamen Suriye değerlendirmeleriydi. Bakan daha hiç bir şey gelmeden telefonu biliyoruz dedi, kurgu olduğu belli. Davanın seyri, Suriye politikasıyla örtüşüyordu. Gerilim arttığında duruşmada ona göre gidiyordu.

Belgeler gerçek olduğu için bu katliamı yapanlar yargılansın, göz yumanlar yargılansın diyoruz. Bir gün sonra Reyhanlı iddianamesi hazırlanıyor. Belgeler sızıyor. Böyle bir durum olamaz. Bundan önce bir sürü belge sızdırıldı ancak hiç birinden kimse yargılanmadı. Çünkü hepsi hükümetin işine yarar belgelerdi. Ancak ilk defa hükümetin aleyhine bir belge sızdı bundan Utku 25 yıldan yargılanıyor. Bu da siyasi olduğunun göstergesi. Davalarda tutuksuz yargılanma başlayınca davaya ilgi azalıyor, oysa daha karar verilmedi.”