Türkiye'nin en büyük şirketi Kamu Hastaneleri Birliği'nin patronları da hazır işçileri de

Piyasaya dayalı sağlık sisteminin iki önemli ayağı Kamu Hastaneleri Birliği (KHB) ve tam gün yasası adım adım hayata geçiriliyor. KHB ile sağlık özel sektöre devrediliyor, tam gün yasası ile de burada çalışacak işgücü hazırlanıyor.

Kamu Hastaneleri Birliği yasası ile adımları atılan sağlıkta piyasacı dönüşüm tam gün yasasının hayata geçirilmesiyle sürüyor. KHB ile hastaneler özel sektöre devredilirken tam gün yasası yoluyla büyük hastane zincirlerine, özelleştirilme yolundaki üniversite ve devlet hastanelerine ucuz iş gücü sağlanması planlanıyor.

Tam gün yasası: Niteliksiz sağlık hizmeti, ucuz iş gücü
Tam gün yasası ile birlikte özellikle üniversite ve eğitim ve araştırma hastanelerinin nitelikli sağlık hizmeti sunması, eğitim ve araştırmaların niteliğinin yükseltmesi gibi başlıca hedefleri ortadan kaldırılarak bir işletme anlayışıyla, yani kâr mantığı ile çalışması dayatılıyor. Güçlendirilen performans uygulaması ile doktorların daha çok çalıştığı ve bunun da hastaların daha rahat hizmet alması anlamına geldiği iddia edilirken, hekimlerin iş yükünün kölelik koşullarına getirilmesi sağlık hizmetinin kalitesinde büyük bir düşüşe yol açıyor. Performans başına ödeme ile özellikle tıp fakültelerinin tıbbi araştırma, eğitim ve kaliteli tedavi hizmeti anlayışının yok edilerek hastaların müşteri yerine konduğu bir sağlık sistemi oluşturuluyor. Bu süreçte koruyucu sağlık hizmetleri alanı da piyasa mantığına göre dönüştürülerek, daraltılıyor.

Türkiye’nin en büyük şirketinin CEO’ları hazır
Sağlık çalışanlarının ucuz iş gücü, hastanelerin ise birer işletme haline getirildiği sağlık sisteminin yeni patronları belli oldu. Mart ayında hayata geçirilmesi planlanan Kamu Hastaneleri Birliği’nin düzenlemeleri yapıldı. Sağlık Bakanlığı 81 ilde toplam 847 kamu hastanesini bölgelere ayırarak birleştirdi. Ayrıca Bakanlık bu hastaneleri yönetecek 100 kişilik CEO listesi hazırlayarak Başbakanlığa sundu. 40 milyarı bulan bütçesi ile Türkiye’nin en büyük şirketi haline getirilen Kamu Hastaneleri Birliği’ni kimin yöneteceğine dair hazırlanan listeden Tayyip Erdoğan tarafından seçilen adayların atamaları yapıldı.

İstanbul’da da 54 ayrı kamu hastanesi birleştirilerek 5 bölgeye ayrıldı. Düzenlemeye göre İstanbul “Anadolu Kuzey, Anadolu Güney, Fatih, Beyoğlu, Bakırköy” şeklinde 5’e ayrılacak. Ortalama 4 milyar liralık bütçeye sahip bu hastanelerin 5’e bölünmesi halinde atanacak CEO’lar kişi başı 1 milyar liralık bir bütçeyi idare edecek. Atanacak CEO’lar tamamen kendi kadrolarını oluşturacaklar. Bu dönüşümle Türkiye genelinde 2 bin 860 personel yeniden atanacak. CEO’lar tarafından seçilen bu kişiler daha önce kamu kadrosunda yer alsa da sözleşmeli olarak işe başlayacak. İstanbul için adı geçen isimlerden Şuayip Birinci, Güven Bektemur, M. Hamza Müslümanoğlu, Yavuz Baştuğ ve Cihangir Tayfur genel sekreter olarak atandı. Ankara için Serdar Mercan ve Doğan Akdoğan, İzmir için ise Ali Rıza Odabaş ve Abdulkadir Ünsal atandı.

Yunus Söylet’ten inciler
Yeni düzenleme ile birlikte en fazla mağduriyeti yaşayan üniversite hastaneleri çalışanları ise istifa ediyor. Yalnızca İstanbul Üniversitesi’nde 570 akademisyenin istifa etmesi üzerine İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’ten "çözüm" önerisi geldi.

Söylet, basın mensuplarına yaptığı açıklamada 300 öğretim görevlisinin işinden ayrıldığını 270 tanesinin de ücretsiz izne çıktığını belirterek Başbakan’a çözüm önerisi sunduğunu dile getirdi. Rektörlük dönemi boyunca istikrarlı biçimde üniversiteyi piyasalaştırmaya yönelik icraatlar gerçekleştiren Söylet’in akademisyen isyanlarına getirdiği çözüm önerisi "esnek çalışma" oldu. Söylet getirdiği "esnek çalışma" modelini şu sözlerle anlattı:

"Muayenehaneler de sistemin içine alınsın. Tamamlayıcı sağlık sigortası gibi üçüncü taraf denetim mekanizmaları hepsi kayıt altına alınsın. Bütün işler döner sermaye üzerinden yapılsın. Denetleme yetkisi üçüncü tarafta olsun. Maliye'nin yanı sıra indirekt olarak sigorta şirketleri denetlesin."

Prof. Dr. Taner Gören :"Üniversiteler bilim yuvasıdır, ticari düşünceyle yönetilemez"
Yunus Söylet’in bu sözlerine karşı açıklama yapan İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Göen, Söylet’in bilimi ve üniversiteleri ticaret alanı olarak gören düşüncelerini şu sözlerle eleştirdi:

"Türkiye'de 10 bin öğretim üyesi var. Siz bu kadroyu çalıştırıyorsunuz ve emeklerinin karşılığını vermiyorsunuz ve bu insanlara nasıl yeterince para verebilirsinizin çaresini arıyorsunuz. Gidişat, üniversiteleri özel işletmeler haline dönüşmesi çizgisinde sürüyor. İstanbul Üniversitesi gibi en eski, en köklü bir bilim yuvasında görev yapan öğretim üyelerine yeterince bir istihdam politikası uygulayamadığı için oradan ayrılmak zorunda kalıyorlar, öğrenci yetişmesi ve bilimsel çalışmalar aksıyor. Üniversite rektörü, 'Bunun çaresini muayenehaneleri hastane içerisine taşıyarak bulabiliriz' gibi çözüm arayışına giriyor. Üniversitemde öğrencime ders veren ancak hasta bakamayan bir öğretim üyesi durumundayım. Zamanında yine devlet tarafından muayenehane açmak zorunda bırakıldım. Şimdi yine muayenehanemi kapatıp üniversiteye dönsem son derece düşük bir maaşla çalışacağım. Böyle bir şey olur mu? Öğretim üyesini bu şekilde düşünmeye iten bir sistem kabul edilemez. Bu durumu ticari çizgiden çıkartmak gerekiyor. Bu öneri, parayla hasta ilişkisini resmileştirir. Ticari işletmeler haline dönüşen üniversiteler oluşturulmaya çalışılıyor. Bu yanlıştır."

(soL - Haber Merkezi)