Türkiye'de insan hakları denince: Savaş, işkence, iş cinayeti, şiddet, biber gazı, faili meçhul..

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 64. yıl dönümü olması sebebiyle Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği ortak açıklamada bulundu. Açıklamada Türkiye'de yaşanan pek çok insan hakkı ihlalinden bahsedildi.

1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmesinden bugüne her yıl 10 - 17 Aralık tarihleri Dünya İnsan Hakları Haftası olarak kabul ediliyor. Bu sebeple İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı ortak bir açıklamada bulundu. Değerlendirmeler arasında Evrensel Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzenin hala kurulamamış olduğu da belirtildi.

Açıklamada öne çıkan satır başları şöyle:

Füze kalkanı projesi bölgesel savaşların yaşanma ihtimalini arttırdı
"2012 yılında da 11 Eylül 2001 saldırılarının sonrasında geliştirilen güvenlik eksenli politikaların uygulanmaya devam ettirilmesi sonucu hak ve özgürlükler 'terör' bahanesi ile kısıtlanmaya çalışılmış, dünyadaki militarist ve otoriter yönetim anlayışları güçlenmiştir. Bunun yanı sıra NATO’nun yeni strateji belgesi ve geliştirmeye çalıştığı füze kalkanı projesi bölgesel savaşların yaşanma ihtimalini artırmıştır."

Sosyal haklar tasfiye edildi
"Neo liberalizmin etkisiyle uluslararası sermayenin küreselleşme politikalarının yol açtığı ağır ekonomik kriz tüm dünyayı etkilemeye devam etmiştir. Bu nedenle 2012 yılında dünya halkları derinleşen işsizlik, açlık ve yoksullukla birlikte artan yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve nefret söyleminin öne çıktığı hak ihlallerine maruz kalmıştır. 2012 yılında birçok ülkede adeta uluslararası sermayenin el koyduğu ve teknokrat hükümetler eliyle yönettiği yeni bir yönetim biçimine geçilmiş, milyonlarca insanın ekonomik ve sosyal hakları sermayenin insafına terk edilmiştir."

"Kapitalizmin aşırı ve kontrolsüz üretiminin etkisiyle küresel ısınma dünyanın ekolojik dengesini bozmuş, insanlığı doğanın büyük gücüyle baş etmesi gibi ciddi bir sorunla karşı karşıya bırakmıştır. 2012 yılında dünyanın değişik bölgelerinde yaşanan deprem, sel, kuraklık vb doğal afetlerin ardından yüz binlerce insan kendi kaderleri ile baş başa bırakılmış, başta barınma, beslenme, sağlık, mülkiyet, iş ve eğitim hakkı olmak üzere pek çok hak ihlaline maruz kalmıştır."

"2012 yılına Türkiye açısından baktığımızda Kürt sorunu, Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi genel sorununun en önemli halkası olmayı sürdürdü. Diyalog ve çözüm süreçlerinde yaşanan tıkanma şiddet ve çatışma ortamının tırmanmasına, dolayısıyla da yaşam hakkı ihlallerinde kaygı verici bir artışa yola açtı."

Açıklamada Başbakan'ın, kaldırılmasının üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen, ölüm cezasını hatırlatmasına dikkat çekilerek insan hakları savunucularının ölüm cezasının geri getirilmesine izin vermeyecekleri vurgulandı.

Yargının tarafsız ve bağımsız olmadığının kanıtı: Uludere
"Uludere-Roboski’de 19’u çocuk yaşta olan 34 yurttaşımızın savaş uçaklarından atılan bombalar ile katledilmesi olayı üzerinden bir yıl geçmesine karşın hala sorumluları ortaya çıkarılamadığı ve adalet tesis edilemediği için bu olayın yüreklerdeki acısı bütün yakıcılığı ile sürmekte, vicdanları rahatsız etmektedir. Bu katliamda sorumluların ortaya çıkarılamaması, yargının tarafsız ve bağımsız olmadığının da adeta kanıtı olmuştur."

"2012 yılında Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı mücadelesine siyasal iktidar kayıtsız kalmış, özellikle Ortadoğu politikasında anti Kürt-Anti Alevi söylemi bu kesimleri derin bir endişeye sevk etmiştir."

Darbe soruşturmaları iyi de...
Açıklamada 2012 yılında "darbecilere yönelik davalar açılması" ve 12 Eylül döneminde yapılan işkencelerin soruşturulması önemli olarak ifade edilirken "siyasal iktidarın geçmişle yüzleşmeyi mahkeme salonlarının dışına çıkarmak istememesi, insanlığa karşı suçlarda zaman aşımını ortadan kaldırmaması, akıbeti bilinmeyen yüzlerce gözaltında kaybın araştırılmaması, yüzlerce toplu mezarın görmezden gelinmesi, özelikle doksanlı yıllardaki faili meçhul cinayetlerin üzerine kararlılıkla gidilmemesi, BM Kayıplar Sözleşmesine taraf olunmaması, Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargı yetkisinin tanınmaması" siyasal iktidarın geçmişle gerçek bir yüzleşmeden kaçtığı, birkaç dava ve soruşturma ile bu süreci geçiştirmek istediği şeklinde ifade buldu.

Yargısız infazlarda 35, çatışmalarda 425 kişi yaşamını yitirdi
Çeşitli kategorilerde yaşanan ihlallere ilişkin sunulan kimi veriler ise şu şekilde:

"1 Ocak – 30 Eylül 2012 tarihleri arasında çıkan çatışmalarda, 185 asker, polis ve korucu, 224 PKK’li ve 16 sivil olmak üzere 425 kişi yaşamını yitirmiştir. 319 asker, polis ve korucu, 12 militan ve 124 sivil olmak üzere toplam 455 kişi yaralanmıştır. Kara mayınlarının patlaması sonucu 16 kişi yaşamını yitirirken, 37 kişide yaralanmıştır. Meskun mahalde patlatılan bombalar sonucunda 14 kişi yaşamını yitirmiş, 15‘i güvenlik görevlisi, 91’i sivil olmak üzere 106 kişi yaralanmıştır."

"Güvenlik güçlerinin şiddeti sonucu ölümler 2012’de de devam etmiştir. Yılın başından 30 Kasım 2011 tarihine kadar yargısız infaz, dur ihtarı ve rastgele ateş açma sonucu 35 kişi yaşamını yitirmiştir.19 faili meçhul cinayet işlenmiş, cezaevlerinde 13 ü Şanlıurfa Cezaevinde yanarak olmak üzere 69 kişi, gözaltı merkezlerinde ise 9 kişi şüpheli bir biçimde yaşamını yitirmiştir."

"217 kişi aynı yıl içinde işkence gördüğünü belirtti"
"2012 yılında da 'işkenceye sıfır tolerans' söylemi lafta kalmaya devam etmiştir. Kasım ayı sonuna kadar TİHV’e yapılan işkence ve kötü muamele başvuru sayısı 506’dır. 217 kişi aynı yıl içinde işkence gördüğünü belirtmiştir. İHD’nin verilerine göre ise 2012 yılının ilk on ayında işkence gördüğünü belirten kişi sayısı 397’dir. Hala işkence yapanlara resen dava açılmıyor, açılan davalar da çok uzun sürüyor, beraat ya da en asgari cezalar ile sonuçlanıyor."

"Cezaevlerinin izlenmesi ve denetimi için 4681 sayılı kanunla kurulmuş olan ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurulları, yasal kısıtlılık nedeniyle askeri ceza ve tutukevlerinde izleme ve denetim yapamamaktadırlar."

Asker intiharları dikkat çekiyor
"TSK da asker intiharları dikkat çeken bir durumdur. İşkence ve kötü muamelenin yoğunluğu, şikâyet mekanizmalarına ulaşma konusunda yaşanan sıkıntılar ve denetim eksikleri ve baskılar zorunlu askerlik hizmeti yapan kişilerde çaresizlik duygusunun artırarak intihara yol açmaktadır. www.askerhaklari.com sitesinin verilerine göre 1 Ocak - 30 Kasım 2012 tarihleri arasında 44 asker intihar ederken, siteye 62 işkence ve kötü muamele başvurusu yapılmıştır."

"Vicdani retçilerin 2012 de AİHM’in 'sivil ölüm' olarak nitelediği ağır muamelelere maruz kalmalarına yol açan uygulamalar devam etmiş, AİHM karaları yine yerine getirilmemiştir."

Toplantı ve Gösteri Yürüşü hakkını kullananlardan 4 kişi hayatını kaybetti, 555 kişi yaralandı
"2012 yılında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü hakkına yönelik yine ciddi müdahaleler olmuştur. Müdahaleler sonucu 4 kişi yaşamını yitirmiş, 555 kişi yaralanmıştır. Ölüm olaylarının tamamı gazın etkisi ya da gaz bombası kapsülünün isabet etmesi sonucu gerçekleşmiştir. Ayrıca bu tür müdahaleler sırasında 6529 kişi gözaltına alınmış, 1831 kişi tutuklanmıştır. Müdahalelerde işkence dâhil her türlü kötü muamele yaşanmıştır. 2012 yılında İHD verilerine göre sadece üç ayrı özel raporda (nevroz, açlık grevleri, 14 Temmuz) belirtilen gösteri hakkı ihlalleri durumun vahametini ortaya koymuştur."

"2012 yılında cezaevlerinde tutulan mahpusların sayısı artmaya devam etmiştir. 31 Mayıs 2012 itibariyle cezaevlerindeki mahpus sayısı 125.100 dür. Mahpusların 35.432 tutuklu, 89.668 hükmen tutuklu ve hükümlüdür. 16.06.2012 tarihinde Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi’nde çıkan yangın sonucu 13 mahpusun ölmesi ve 5’nin de yaralanması aşırı doluluğun bir sonucudur. Çocuk mahpusların sayısı 2091’dir. Bunların 1688 tutuklu, 403’ü hükümlüdür. Cezaevlerinde 253 mahpus ağır hastalıkları nedeni ile tahliye edilmeyi beklemekte, ancak tahliye edilmemektedir."

"12 Eylül 2012’de Kürt siyasi mahpus tarafından tecridin kaldırılması, anadilinde eğitim ve savunma gibi talepler için başlatılan ve Ekim 2012 sonu itibarı ile 780 mahpusun devam ettirdiği süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinin ölümlere yol açmadan 67. gününde Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile sonlandırılması sevindirici olmakla birlikte yetkililerin mahpusların yaşamlarını koruma yükümlülüklerini yerine getirmede gösterdiği isteksizlik ve duyarsızlık kaygı verici olmuştur."

Tutuklu gazeteci sayısı 75, erişime engellenen web sitesi 22536
"Basın Özgürlüğü alanında yaşanan ihlaller 2012’de daha da artmıştır. Halen tutuklu olan gazeteci sayısı 75’dir. Yayını durdurulan gazete ve dergi sayısı ise tespitlerimize göre 17’dir. Ayrıca 564 adet yayına (kitap, takvim, afiş, broşür, poster) el konmuştur. Erişime engellenen web sitesi ise sayısı 22536’dır."

İfade özgürlüğü kapsamında 301 kişiye toplam 908 yıl 2 ay ceza
"2012 yılında ifade özgürlüğü kapsamında 301 kişi hakkında toplam 908 yıl 2 ay 8 gün hapis cezası verilmiştir. 1088 kişinin ise yıl içinde yargılanması devam etmiştir. 5 kişiye toplam 43780 TL para cezası verilmiş olup 50 kişinin yargılanması ise 3. yargı paketi uyarınca ertelenmiştir. Maalesef İfade Özgürlüğü alanında hiçbir iyileştirici adım atılmamıştır. Türk Ceza Kanunu’nun da (TCK) en az 15 maddede düşünceyi ifade özgürlüğünü kısıtlayan ve cezalandıran hükümler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Terörle Mücadele Kanunu başta olmak üzere birçok kanunda ifade özgürlüğünü sınırlayıp cezalandıran hükümler bulunmaktadır."

Açıklamada belirtilen, İHD MYK üyeleri Muharrem Erbey, Osman İşçi ve Ali Tanrıverdi’nin de aralarında olduğu 15 İHD yöneticisinin tutuklu bulunması insan haklarının durumunu özetleyen bir diğer olay.

Ağır ceza mahkemelerinde adil yargılanma ihlalleri devam ediyor
"2012 yılında adil yargılanma hakkı ihlalleri devam etmiştir. 2012 yılında CMK 250-251-252. Maddelerle görevli ve yetkili ağır ceza mahkemelerinin kamuoyunun tepkisi ile kapatılması karşısında, bunların yerine toplam 11 bölgede TMK 10. Madde ile görevli ve yetkili ağır ceza mahkemelerinin kurulması adil yargılanma önündeki en büyük engeli oluşturmaya devam etmektedir. Bunun yanı sıra Ceza Muhakemesi Kanunundaki kolay tutuklama sebeplerinin varlığı, gizli tanıklıkla ilgili hükümler, telefon dinleme ve teknik takip uygulamaları, düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engeller ve adli kolluğun bulunmayışı, anadilde savunma yapılmamasını adil yargılanma hakkı önündeki önemli engeller olarak sıralayabiliriz."

"KCK operasyonlarıyla yürütülen siyasi, hukuki ve idari baskı devam etmekte, uzun tutukluluk süreleri göze çarpmaktadır. 2012 yılının ilk 11 ayında bu kapsamda 2194 kişi gözaltına alınırken 912 kişi tutuklanmıştır. Bu sayılar geçen yıl 2047 gözaltı, 836 tutuklama şeklinde olmuştur."

2012'de 216 kadın öldürüldü
"İHD’nin verilerine göre 2012 yılının ilk 10 ayında toplam 216 kadın öldürülmüş, 96 kadın yaralı olarak kurtulmuş ve 519 kadın şiddet, taciz ve tecavüze maruz kalmıştır."

"2012 yılın ilk 11 ayında nefret cinayetleri sonucu en az 8 trans, 1 gay birey yaşamını yitirmiştir."

2012 yılının ilk 11 ayında 815 işçi hayatını kaybetti, 3184 işçi yaralandı
"İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin raporuna göre 2012 yılının ilk 11 ayında tüm iş alanlarında iş kazaları/cinayetleri sonucu en az 815 işçi yaşamını yitirdi, 3184 işçi de yaralandı."

"İnsan ticareti yapan kaçakçıların güvensiz araçlar ile gerçekleştirdikleri geçişler sırasında toplu ölümler gerçekleşmiştir. 2012 Eylül’ünde İzmir'in Menderes ilçesi Ahmetbeyli Köyü sahillerinde çoğunluğu kadın ve çocuk olan 63 mülteci boğularak yaşamını yitirmiştir."

"Ülkelerine geri gönderilmek üzere özgürlüklerinden mahrum bırakılan göçmenlerin tutulduğu alıkonma merkezlerinde de ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Kötü fiziki koşullara sahip bu merkezlerde sığınmacıların zorunlu ve insani ihtiyaçları karşılanamamaktadır. Geri gönderme merkezlerinin hukuki statüsünü düzenleyen bir yasa henüz çıkarılmamıştır."

"Suriye’deki iç savaştan kaçanlar için sınıra yakın yerlerde kurulmuş olan 'mülteci kampları' insan hakları örgütlerinin ve bağımsız gözlemcilerin denetimine kapalıdır. Hükümet yetkilileri bu bağımsız kurumların ısrarlı başvurularını her defasında geri çevirerek bu yerleri şeffaf olmayan bir yöntemle yönetmeye devam etmektedir."

Açıklamanın sonunda bu karamsar tabloya karşın "kişisel, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, dayanışma ve topluluk hakları için mücadele eden halkların, işçi ve emekçi sınıfının, ezilen, sömürülen ve ötekileştirilen kesimlerin ve bireylerin mücadelesi sürdükçe umutlarımız da sürecektir" denildi.

(soL- Haber Merkezi)