Türkiye Suriye'de "uçuşa yasak bölge"yi konuşmaya başladı

Erdoğan ve Obama'nın telefonla Suriye'de "uçuşa yasak bölge" ilanını görüştükleri iddia edildi. İddia doğruysa, Türkiye Suriye'de savaşa kararlı demek. Zira eski "uçuşa yasak bölge" kararları, bu adımın işgal için bir basamak olarak kullanıldığını gösteriyor.

Suriye'de savaş ortamının ısındırılması için atılan adımlar hızlanırken, çok önemli bir bilgi dün Hürriyet gazetesinde yer aldı. Hürriyet gazetesinde Uğur Ergan imzalı haberde Başbakan Erdoğan'ın, ABD Başkanı Obama'yla telefon görüşmesinde Suriye'de "uçuşa yasak bölge" ilanının gündeme gelebileceğini konuştukları bilgisi yer aldı.

Habere göre "İki liderin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın kamuoyuna yaptığı konuşmanın ardından yaptıkları görüşmede, BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Libya için aldığı 1970 ve 1973 numaralı kararların bir benzerinin Suriye için de gündeme gelebileceğini, artık uluslararası toplumun ciddi şekilde konuşmaya başladığını teyit etmeleri, en önemli ayrıntı olarak kayıtlara geçti."

Ne anlama geliyor?
Uçuşa yasak bölge uygulaması, son olarak Libya'da devreye girmişti. Libya'da Kaddafi'nin "katliam yaptığı" gerekçesiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden "uçuşa yasak bölge" kararı çıkarılmış, bu karar kısa sürede önce Fransa, İngiltere ve ABD'nin, ardından NATO ve diğer ülkelerin Libya'ya saldırısı anlamına gelmişti. Suriye'de de bu karar, ülkenin işgal edilmesine uzanan bir sürecin ilk ayağı olacak.

Libya'da nasıl oldu?
Aslına bakılırsa Libya'da alınan ve telefonda Erdoğan ile Obama'nın andığı anlaşılan iki BM kararı, hiç de işgal ya da askeri müdahale kararları değillerdi. Kararlar sivillere zarar verilmesini engelleme görevini dile getiriyor, asker çıkarılmasına karşı çıkıyor, hedefin "rejim değişikliği" olmasını ise kesinlikle men ediyordu.

Ama sonuçta, bunların hepsi yaşandı, yaşanıyor. Zaten tam da bu niteliği sebebiyle, BM'nin bu tip kararları birer "savaş kararı". BM'den alınan "uçuşa yasak bölge" kararı, içeriği ne kadar "hayır" dese bile, söz konusu ülkenin işgali için emperyalizm açısından büyük bir meşruiyet zemini sağlıyor.

Daha önemli örnek: Irak
Suriye örneğine daha benzer bir "uçuşa yasak bölge" örneği ise, 1. Körfez Savaşı. ABD 1991 yılında Irak'ı işgal ettikten sonra, Kuzey Irak'taki bazı Kürt aşiretleri ABD'yle birlikte saf tuttular. Saddam birlikleriyle çatışmalar kızıştıkça, yüz binlerce kişi Türkiye sınırına yığıldı. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Irak'ın kuzeyini "uçuşa yasak bölge" ilan etmişti.

Bu karar, Irak işgalinde kritik öneme sahip oldu. Suriye'de de benzer bir durumun yaşanıp yaşanmayacağı bilinmiyor. Rusya ve Çin, Libya benzeri bir kararı BM Güvenlik Konseyi'nde veto edeceklerini şimdiden açıkladılar. Fakat Türkiye sınırına bir göç dalgası ardından "insani" sebeplerle ülkede tam ya da kısmi uçuşa yasak bölge kararında ne diyeceklerini tam olarak kestirmek mümkün değil.

Türkiye, Suriye'ye müdahale konusunda şimdiye kadar az örneği görülmüş bir inisiyatif almış durumda. Savaşın medya ayağı da her gün yeni provokatif haberlerle örülüyor. Halk, Suriye'ye müdahaleye psikolojik olarak hazırlanıyor. AKP hükümetinin Suriye'ye müdahalede en fazla yaslandığı Müslüman Kardeşler çizgisine yakın duran İHH Vakfı, şimdi de "Suriye halkı acil yardım bekliyor" başlıklı bir kampanya başlattı.

Türkiye'de savaş karşıtı hareketin halen durumun farkına varamamış olması, Irak işgali gibi önceki örneklerle kıyaslandığında, büyük bir handikap olarak değerlendirilebilir.

(soL - Dış Haberler)