TKP MK üyesi Kemal Okuyan 1 Mayıs ile ilgili sorularımızı yanıtladı

TKP Merkez Komite üyesi Kemal Okuyan TKP'nin 1 Mayıs'ta Kadıköy'de düzenleyeceği "REDDEDİYORUZ" mitingine ilişkin sorularımızı yanıtladı.

1 Mayıs'ta Kadıköy'de düzenlenen REDDEDİYORUZ mitingine katılacağını açıklayan TKP'nin bu kararına dair MK üyesi Kemal Okuyan sorularımızı yanıtladı...

Türkiye Komünist Partisi, yıllarca Taksim'in 1 Mayıs'a açılması için mücadele etti, ardından üç yıldır Taksim'deki kutlamaların parçası oldu. Bu yıl neden ayrı bir kutlama?

Önce partimizin 1 Mayıs politikasını genel olarak açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Her zaman tek, devrimci ve kitlesel 1 Mayıs hedefi ile hareket ettik. Tekin anlamı şuydu: Tüm Türkiye'de tek bir kutlama yapılsın! 1980 öncesinde böyleydi, şimdi ulaşım imkanları gelişti ama sendikaların iddiası zayıfladı! "1 Mayıs her yerde" diye bir şey icat edildi. Belki katılımı artırıyor ama enerji vermeyen, değersiz bir sürü küçük 1 Mayıs düzenleniyor. Oysa, 1 Mayıs Türkiye işçi sınıfının birleşik gücünü gösterdiği bir gün olabilir ve gerçekten çok etkili bir sonuç alınabilirdi.

Önce partimizin 1 Mayıs politikasını genel olarak açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Her zaman tek, devrimci ve kitlesel 1 Mayıs hedefi ile hareket ettik.

Ama TKP de farklı yerlerde kutlamalara katılmaya başladı...

Bu konuda yalnız kalınca ve neredeyse Türkiye'nin her yerinde kutlama yapılınca, herkesi İstanbul'a çağırmak bir noktadan sonra anlamsızlaştı. Aslında DİSK'e ve bazı siyasi örgütlere "hiç değilse birkaç yerde kutlansın" diye çağrı yaptık, bu da olmadı. Geçtiğimiz yıl ilk kez yedi ayrı ildeki kutlamalara bölgesel olarak katıldık. Ancak bizim için "tek, devrimci, kitlesel 1 Mayıs" politikası hâlâ geçerli bir hedef.

Devrimci derken?

Bakın, 1 Mayıs'ta herkes "birlik" diyor. İçeriksiz birlik olur mu? Birlik yalnızca yan yana gelmek değildir. Ortak bir irade sergilemektir. Liberaller, milliyetçiler ve sosyalistler söz gelimi… Hangi güncel konuda anlaşıyor? "1 Mayıs birleştirsin" deniyor da, işçi sınıfı kimliği yol geçen hanı mı? İşçi sınıfının kürsüsü renksiz mi olmak zorunda? Mücadele günü deniyor. Ne için mücadele edilecek? Bu dürüst değil, samimi değil. Ondan sonra kimse kürsüyü dinlemiyor. Açıkçası ben de dinlemiyorum, çünkü kürsü de kendini ciddiye almıyor.

1 Mayıs'ta herkes "birlik" diyor. İçeriksiz birlik olur mu? Birlik yalnızca yan yana gelmek değildir. Ortak bir irade sergilemektir. Liberaller, milliyetçiler ve sosyalistler söz gelimi… Hangi güncel konuda anlaşıyor? "1 Mayıs birleştirsin" deniyor da, işçi sınıfı kimliği yol geçen hanı mı?

Yine de 1 Mayıs'ta çok çeşitli kesimlerin bir araya gelmesi anlamlı değil mi?

Çeşitliliğe itirazımız yok. Onları bir araya getiren, toplum tarafından algılanan bir ortaklık varsa, ne güzel. Gün gelir, 1 Mayıs'ı kutlamak tek amaç olur, yani bu da bir içerik haline gelir. Herkes birleşir iktidara karşı, bunu anlarım. Ama Türkiye bu noktada değil, bu kadar gerilemedik.

O halde herkes kendi 1 Mayısı'nı mı kutlasın?

Temel konularda aynı doğrultuyu işaret edenler, ortak irade göstersin. Bu yapıldığında bazı kesimlerin ne 1 Mayıs düzenleyecek hali ne de niyeti olduğu da görülecektir. 1 Mayıs neredeyse bir mecburiyet caddesine dönüştü! Böyle bir eylemden heyecan duyulur mu?

Yeniden 1 Mayıs ve Taksim konusuna dönelim. Yıllarca Taksim'deki 1 Mayısların önemli bir aktörü olan TKP neden bu yıl aynı tavrı sergilemiyor?

Alan tartışmasının öne çıkmasına her zaman karşı çıktık. Bir örnek vereyim. 2009'da 15 Nisan tarihinde DİSK ve KESK yönetimlerine bir mektup yollamıştık. İşte o mektuptan bölümler: "Türkiye işçi sınıfı açısından son derece zor ve kritik bir dönemden geçiyoruz. Sermayenin emeğe saldırılarına karşı, gericiliğe ve emperyalizme karşı emekçilerin kitlesel tepkisini ortaya koymak için 1 Mayıs özel olanaklar sunmaktadır. Bu olanağı değerlendirmek yerine, konuyu medya üzerinden süren bir 'alan tartışması'na indirgemek 'Taksim kararlılığı'na gölge düşürmektedir. Geçtiğimiz yıl 1 Mayıs’ı geniş işçi kitlelerine maletmek konusunda hep beraber başarısız olduk. Bu yıl kalan az zamanın yine alan tartışmaları ile geçmesinden kaygı duyuyoruz." (…) "AKP hükümeti ve valilik, Taksim alanında sınırlı bir kutlamaya izin verilebileceğini ısrarla vurgulamaktadır. Bu sınırın 5-6 bin, hatta 10 bine çekilebileceğini geçtiğimiz yıllarda polis yetkilileri çeşitli vesilelerle açıklamışlardı. Onların bütün derdi, Taksim’de yüz binlerin toplandığı bir gösteridir, bunun altından kalkamayacaklarını, bunun sermaye açısından büyük yenilgi olduğunu bilirler. Onlar cephesinde durum budur. Bizim cephemizde durum nedir? Neden Taksim’de ısrar ederken, güçlü siyasal kampanyalarla işçi ve emekçileri 1 Mayıs’a çağırmıyoruz? Neden Türkiye’nin her bir noktasından Taksim’e doğru yola çıkıp, hükümetin oyununu bozmuyoruz? Bunu anlayamıyoruz. 'Taksim’den başka yerde kutlama yapmayız' diye ilan edenlerin hiç değilse 'Taksim’de 1 Mayıs hakkını kazanıncaya kadar başka hiçbir kentte kutlama yapmıyoruz' demesini bekleriz." (…) "TKP 1 Mayıs-Taksim politikasını gerçekten güçlendirecek adımlar atılmadığı takdirde, 1 Mayıs günü DİSK ve KESK’le birlikte hareket etmeyecektir."

1 Mayıs'ın bir alan tartışmasına kilitlenmesine her zaman itiraz ettik. Zaten böyle bir şey olabilir mi? 1 Mayıs'lar uzun süre Çağlayan ve Kadıköy'de kutlandı. Neredeyse herkes bu mitinglere katıldı. Yanlış mı yapıldı?

Bu mektubun etkisi oldu mu?

Kısmen… Bakın 2007-2009 arasında, AKP'nin Taksim yasağını aşmak için sürdürülen mücadelede TKP, DİSK yönetimine her konuda yardımcı olmaya çalıştı. Birbirimizi eleştirdiğimiz oldu, sendikaların kimseye sormadan "Taksim" açıklaması yapmasını çok eleştirdik örneğin. Çünkü sendikaların izin verilmeyen bir mitinge getirebileceği "kararlı unsur" sayısı ne yazık ki çok az. O durumda, siz siyasi oluşumlara güvenerek adım atıyorsunuz. O zaman oturup görüşmek zorundasınız. Tamam zorluklar oldu ama yine de bir diyalog kurduk, en azından hazırlıkları birlikte yaptık. Şunu unutmamak gerekiyor, TKP 1 Mayıs'ın kitlesel ve tek kutlanmasında ısrar etti 2007-2009 arasında. 2007 yılında değişik kentlerden gelenlerle birlikte 20 bin kişi İstanbul ve civarında TKP ile birlikte hareket ediyordu. Bunu şu nedenle söylüyorum. Büyük sayılar, sorumluluğu büyük, her açıdan. Siyasi açıdan da… Bir anlamı olması gerekiyor. O gün gözaltına alınan ve yaralanan TKP'lilerin sayısına bakarsanız tabloyu anlarsınız. Daha sonra da devam etti bu ama her defasında DİSK yönetimi ile bazı ayrıntıları görüşme olanağımız oldu. Her konuda değil ama bazı başlıklarda sonuç aldık. Özetle, 1 Mayıs'ın bir alan tartışmasına kilitlenmesine her zaman itiraz ettik. Zaten böyle bir şey olabilir mi? 1 Mayıs'lar uzun süre Çağlayan ve Kadıköy'de kutlandı. Neredeyse herkes bu mitinglere katıldı. Yanlış mı yapıldı? 1996 yılında biz bazı sendikalar ve siyasi yapıların "1 Mayıs'ı Taksim'de kutlayalım" kararlılığını ciddiye aldık ve "Taksim'deyiz" dedik, dediğimizi de yaptık. Söz verenlerin hiçbiri gelmedi! Evet, kitlesel 1 Mayıs değildi bu ama 100-150 kişilik bir eylem de değildi. Sonra tercihimizi kitlesel 1 Mayıs'lardan yana yaptık ve diğer alanlardaki mitinglere katıldık.

Biz kürsüden AKP'ye omuz verenleri, sermayeye hizmet edenleri, “akil insanları” dinlemek istemiyoruz!

Bu yıla gelirsek, "ayrı kutlama"nın temelinde ne var?

Türkiye çok özel bir dönemden geçiyor. Böyle bir dönemde yaptığınız her eylemin, her etkinliğin bir anlamı olmalı, işçi sınıfı hareketine güç vermeli. Peki ne oldu? Türk-İş tuttu Taksim mitingi için başvurdu. O sırada DİSK kendi iç meseleleriyle uğraşıyordu. Türk-İş'in içinde birçok dostumuz var, diri sendikalar da var. Ama Türk-İş yönetiminin hali ortada. AKP'nin kontrol ettiği bir konfederasyondan söz ediyoruz. Bizim bu yönetimle ortak irademiz filan yok. Onlarla aynı 1 Mayıs'a sahip değiliz. Bu kadar net. Türk-İş yönetiminin hesabını anladık. Ve bir önlem olarak zaten Kadıköy için başvuru yapmaya karar verdik.

Taksim'deki inşaatın durumu bu kararı etkilemedi mi?

Şöyle etkiledi. Biz 1 Mayıs'ın kitlesel olması, en azından bunun için çaba harcanması gerektiğini düşünüyoruz. Açık, net hedeflerle, insanları katarak... Bu yıl Taksim'in buna uygun olmadığını herkes biliyor. Herkes biliyor da kimse bunu söyleyemiyor. Kiminle konuşsak "haklısınız" diyor, sonra "Taksim"!

Türkiye çok özel bir dönemden geçiyor. Böyle bir dönemde yaptığınız her eylemin, her etkinliğin bir anlamı olmalı, işçi sınıfı hareketine güç vermeli.

Soruyorum, Türk-İş, hatta diğer sendikalar Taksim'in "dönüşümü" konusunda ne yaptılar? Bunu yapmadılar, şimdi inatla Taksim diyorlar. Bu haliyle de Taksim'de miting yapılır, hükümetin yasağının arkasında bu "alan" tartışmasının işine gelmesi var. Böyle oyalayacaklar. İşin gerçeği miting yapılır ama iyi bir miting, büyük bir miting yapılmaz, yapılamaz. Ama "ayrı kutlama" konusundaki irademizin Taksim'in haliyle ilgisi sınırlı. Biz kürsüden AKP'ye omuz verenleri, sermayeye hizmet edenleri, “akil insanları” dinlemek istemiyoruz!

Peki TKP bu kararı neden kendi başına aldı?

Türkiye Komünist Partisi, 200 kişilik "öncü tim" ile 1 Mayıs kutlayan bir parti değil. Kendini ciddiye alan bir siyasi parti sürüklenemez, irade koyar.

Türk-İş karar alıyor, kimseye danışmadan başvuru yapıyor. Diğer konfederasyonlar kimseyle görüşmeden "Taksim'deyiz" diyor. TKP neden karar alamasın? Türkiye Komünist Partisi, 200 kişilik "öncü tim" ile 1 Mayıs kutlayan bir parti değil. Siyasi iktidarın piyasacı, işbirlikçi, gerici politikalarına karşı emeğin sesini yükseltmek, çoğaltmak istiyor. Kendini ciddiye alan bir siyasi parti sürüklenemez, irade koyar. Bu yıl anlamsız bir curcunanın parçası olmak istemiyoruz. On binlerce insan toplanacak, yürüyecek, slogan atacak, her kafadan bir ses çıkacak, tam panayır yeri olacak, Türk-İş yönetimi kendini aklayacak! Veya insanlar gaza boğulacak, coplanacak, kavga edecek, sendika yönetimleri "bir yıl daha idare edecek"! Böyle bir şey olur mu! En tuhafı bize "gereksiz içerik tartışması yapmayın" diyenlerin olması. Ne demek acaba bu?

Kadıköy'de ne olacak, ne planlanıyor?

Kadıköy'de büyük bir miting olacak. Direnen işçilerin, devrimci öğrencilerin, başı dik kadınların, aydınlık bir Türkiye isteyenlerin, ilerici sanatçıların, Alevi ve Kürt emekçilerinin kürsüsü, kürsüleri kurulacak. Başta da söyledik, Kadıköy'deki kürsü TKP'ye ait değil, ortak kürsü. Gericiliği, piyasacılığı, emperyalizmi karşısına alanların ortak kürsüsü. TKP bu kürsünün kurulduğu alanda olacak. Gericilik, sermaye diktası, emperyalizm ve onun somutlandığı AKP iktidarı karşısında çıkış arayan herkesin yeri Kadıköy'deki REDDEDİYORUZ mitingidir.

...insanlar gaza boğulacak, coplanacak, kavga edecek, sendika yönetimleri "bir yıl daha idare edecek"! Böyle bir şey olur mu! En tuhafı bize "gereksiz içerik tartışması yapmayın" diyenlerin olması. Ne demek acaba bu?

Diğer siyasi örgütlerle temasınız oldu mu?

Görüşüyoruz. Ama baştan çağrımız çok net, "gelin ortak kürsüye sahip çıkın". Birçok yerellikten farklı siyasi yapılardan insanlar Kadıköy'e gelecekler biliyorlar ki orada kurulan kürsü kendilerine ait. Türkiye Sosyalist İşçi Partisi Kadıköy'de olacak. Sendikalar, sendika şubeleri, direnişçi işçiler, bazı meslek ve demokratik kitle örgütleri…

TKP başka kentlerdeki kutlamalara katılıyor mu?

TKP, Kadıköy'deki REDDEDİYORUZ mitingini merkezi olarak değerlendiriyor. Ancak çok özel duyarlılıkları olan üç kentte Dersim, Hatay ve İzmir'de TKP bölgesel bir çalışma ile oradaki 1 Mayıslara katılacak.

Son olarak söylemek istediğiniz?

1 Mayıs kutlu olsun. Patron sınıfına, emperyalizme ve işbirlikçilerine, gerici yobazlara, Osmanlı sevdalılarına karşı emekçi sınıflara güç katsın. 2 Mayıs günü daha büyük bir enerjiyle mücadele olanağı bulunsun. En geç saat 10'da, Kadıköy'de buluşmak üzere…

(soL-Haber Merkezi)