Tahliye edilen ÇHD'li avukat: 'Kaldığımız yerden devam edeceğiz'

ÇHD’li avukatlar davasında 11 ay sonra serbest bırakılan avukat Güçlü Sevimli’yle röportaj gerçekleştirdik. ÇHD İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyesi olan Avukat Sevimli, cezaevinde de avukatlığa devam ettiğini ve bir kitap hazırladığını belirtti. Sevimli, diğer tutuklu avukatları da geri alacaklarını ifade etti.

Selin Asker - soL

AKP’nin hak ihlallerine karşı yürüttükleri hukuki mücadelelerden ötürü hedef aldığı Çağdaş Hukukçular Derneği’ne yapılan operasyonla tutuklanmıştı avukat Güçlü Sevimli. 18 Ocak sabahı evleri, büroları aranarak gözaltına alınan ve 8 meslektaşıyla tutuklanan Sevimli, 11 ay sonra hakim karşısına çıkarak Şükriye Erden, Betül Kozağaçlı ve Naciye Demir ile tahliye edildi.

ÇHD İstanbul Şube Sekreteri olduğu dönem tutuklanan Sevimli, Başbakan Erdoğan’ın, “Kim bunlar? İşini iyi bilen avukatlar. Dışarıda da bazı avukatlar o avukatlarla ilgili 'Onlara müdahale edilemez' diyor. Hadi canım sen de... Onlar teröre yandaşlık yapılıyorsa bal gibi de edilir” yaptığı açıklamalarla, operasyondan 6 ay sonra hazırlanan akıldışı suçlamaların yer aldığı iddianameyle ve medyanın yürüttüğü dezenformasyonla 11 ay tutukluluk geçirdi.

Tüm saldırılara rağmen tutukluluklarını olağan gösterecek akla yatkın delil üretilemedi ancak müvekkilleriyle yaptığı görüşmeleri ve mesleki faaliyetleri suç haline getirilmek istendi. Sevimli ile 3 meslektaşı 11 ay sonra tahliye edilmişse de geriye bir an önce serbest bırakılmaları beklenen 5 devrimci avukat kaldı.

Cezaevinde kitap hazırladı
Avukat Güçlü Sevimli’yle bu yaşananları, tutukluluk günlerini, hakkındaki suçlamaları, ülkedeki “hukuk” manzarasını ve tahliyesini nasıl yorumladığını konuştuk. “Neden bırakıldık bilmiyoruz” diyerek tahliyesini değerlendiren Sevimli, cezaevi günlerine ilişkin “Müvekkillerimizle birlikte kaldık” diyerek avukatlığa hücreden devam ettiklerini ve bir kitap hazırladığını da belirtti. Cezaevinde ülke gündemini nasıl takip ettiklerini konuştuğumuzda “Gezi’de düşen insanlar bizi üzdü ve kinlendirdi” diyen Sevimli, son gelişmelere ilişkin ise “Hükümet istifa etmeli” dedi ve ekledi: “Düzen değişmeden adalet yerine gelmez.”

Avukat Güçlü Sevimli’yle yaptığımız röportaj:

Öncelikle geçmiş olsun. Tahliye kararını nasıl karşıladınız? Bekliyor muydunuz?
Tahliyeyi beklentimiz yoktu uzun tutukluluk bekliyorduk aslında. Ama bu beklenti hukuken değil. Dosya kapsamında bizim tutuklu kalmamamızı gerektirecek hiçbir şey yok, politik bir dava olduğunu bildiğimiz için, yaptığımız avukatlık faaliyeti sebebiyle tutuklandığımız için beklemiyorduk tahliyeyi. Yoksa hukuken hepimizin tahliye olması gerekir. O anlamda çok da beklediğim bir tahliye değildi.

Savcı da son duruşmada yalnızca sizin tahliye edilmeniz yönünde görüş bildirdi.
Sizce neden?

Bu tür davaların kendi içinde çok da mantığı olmuyor. Çoğu dava tabiri caizce tombala çeker gibi şu tahliye olsun bu olmasın şeklinde sürüyor. Tahliye olanlarla tutukluluğuna devam kararı verilenler arasında hukuken hiçbir fark olmuyor. Genellikle siyasi davalarda savcı bir ya da birkaç kişi için tahliye talep eder ve mahkeme o talebin biraz daha üstünde tahliye verir. Bizimki de böyle oldu. Yoksa mahkeme tutuklamayı düzenleyen CMK maddesini tekrar etmekle yetiniyor, “suç vasfının değişme ihtimali” şeklinde. Ondan da bir şey anlaşılmıyor. Neden bırakıldık bilmiyoruz.


Taylan Tanay ve Güçlü Sevimli, Kandıra 1 No.lu F Tipi'nde.

Gelelim operasyon sürecine. 18 Ocak sabahı bir operasyonla uyandık hepimiz. Evleriniz, bürolarınız arandı, dava dosyalarınıza el konuldu ve birçok hukuk dışı uygulamalar yaşandı. ÇHD’li avukatlar neden hedef alındı?
Derneğimizin özellikle son birkaç yıl içinde hemen her hak ihlaline müdahale eden bir pratiği var. Bu pratik siyasal iktidarı, polisi çok rahatsız etmiş gözüküyor en temel sebeplerinden biri bu. Elbette genel bir durum da var. 12 Eylül referandumundan sonra siyasal iktidar yargı sistemine ciddi müdahalede bulundu, tekrar en baştan inşa etti, yargı kurumunu yola getirmiş oldu. Ancak avukatlar daha doğrusu savunma makamı ayrık durdu. İktidar o dönem yola getirme anlamında siyasal bir unutkanlık içerisinde oldu. Artık sıra avukatlara gelmişti ve ÇHD vardı. Biz tutuklandıktan sonra Başbakan’ın yaptığı açıklamalar da ortada. Nasıl bir ruh hali içerisinde olduklarını gösteriyor.

Örneğin, iddianamede müvekkillerinizle yaptığınız görüşmeleriniz, tecrite karşı yapılan eylemlere ve Güler Zere anmasına katılmanız “suç” olarak gösterilmiş, Yürüyüş dergisine görüş vermeniz “delil” olarak belirtilmiş. Böyle bir “hukuki metin” sizce ne anlam ifade ediyor?
Bu iddianameler hukuki metin olmaktan ziyade siyasi metindir. Bizim iddianamemiz de öyle. Siyasi saikle hazırlanmış ve hukuk da buna uyarlanmış. Çok dikkate alınacak bir iddianame değil. Hukuken çok söylenen bir söz vardır, “iddianame boş bir iddianame”. Bizimki de öyleydi ve bu tür şeylerle insanları 11 ay içeride tutabiliyorlar. İddianame tamamen siyasi bir metin olduğu için savunmamızı da ona göre hazırlamıştık.

Bir de bunca saldırıya karşın sizi kamuoyu vicdanında bir türlü mahkum etmeyi başaramadılar. Hükümetin, yargının, medyanın saldırılarına rağmen tutukluluğunuzun haklı gerekçesini yaratamadılar. Büyük tepkiler oluştu, davanıza yüzlerce avukat katıldı. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
Sanırım derneğimizin ortaya koyduğu faaliyetle doğrudan bir bağlantısı var. Haksızlık ve hukuksuzluk temelinde her çalışmanın içinde olduğumuz için insanlar ÇHD’yi takdir ediyordu, seviyordu ve bizimle de dayanışma gösterdiler. Bir diğeri de biz tutuklandıktan sonra ÇHD’li avukat arkadaşlarımız çok güzel çalıştılar. ÇHD’nin mevcut çalışma şeklini sürdürdüler aynı tempoyla. Tüm bunlar etkili oldu ve bizim açımızdan da güzel bir duruşma oldu.

‘MÜVEKKİLLERİMİZLE BERABER KALDIK’

Cezaevi koşullarınızı da sormak istiyorum. Nasıl geçti 11 ay tutukluluk?
Günay Dağ, Selçuk Kozağaçlı, Taylan Tanay ve ben Kandıra 1 no.lu F Tipi hapishanesinde kaldık. F Tipi hapishaneler bir ve üç kişilik hücrelerden oluşuyor. Sonuçta tecrit altındayız ve avukatlığını yaptığımız kişilerle, müvekkillerimizle birlikte kalmış olduk. Yıllarca F Tipi hapishanelere bir avukat olarak gitmiştim, şimdi içeriden de görmüş olduk tecridi, izolasyonu. Bir yanıyla kolay değil F Tipi’nde kalmak ama her şeyin bilincinde olan insanlar olduğumuz için tecrit çok da etkilemedi denebilir. Orada da çok yoğun çalışmaya devam ettik. Sürekli okuduk, yazdık, çizdik, savunmamızı hazırladık, çeşitli yazılar yazdık. Dışarıda nasılsa içerisi de öyle oldu ilk andan son ana kadar. Mesela çok kitap okudum, dışarıda o kadar kitap okumaya fırsat bulamıyorduk. Aslında biz hem ÇHD hem de avukatlık faaliyetlerimize hücrede de devam ettik. Örneğin, hapishanede bir kitap çalışması da yaptım, sonuna da geldim.

Ne kitabı?
Bir avukatın gözünden içeriyi, hapishaneyi, tecridi anlattığım bir kitap bu. 10 ay boyunca onu da çalıştım. Sadece son ay savunma hazırlamaktan ötürü kitaba zaman ayıramadım ama 1-2 aya bitirmiş olacağım. Böylece F Tipi’nde arada kitap da çıkarmış olduk.

Bir de siz içerideyken ülke gündemini de sarsan olaylar yaşanmaya devam etti. Örneğin, bir Gezi deneyimi oldu. İçeride nasıl bir atmosfer vardı? Gündemi nasıl takip ettiniz?
Gazete ve televizyondan gündemi takip etmeye çalışıyorduk. İçeride gazete ve televizyon önemlidir. Gazetenin her tarafını okuyorsunuz. Haziran ayaklanmasını da televizyondan takip ettik, gerçi televizyon az veriyordu ama gene takip etmeye çalıştık. Orada düşen insanlar bizi üzdü ve kinlendirdi. Ama Türkiye tarihinde olmamış bir şey oldu, halkın gücü görüldü, tüm birikmişlikler bir anda patlamaya yol açtı, halk ayaklandı, hala etkisi sürüyor, biz de hapishaneden böyle değerlendirdik, halk ayaklandı, halka güvenmek gerekir dedik.


11 ay tutuklu kalan ÇHD'li avukatlar duruşma salonunda. (soldan sağa) Güçlü Sevimli, Naciye Demir, Şükriye Erden, Ebru Timtik, Barkın Timtik, Taylan Tanay, Selçuk Kozağaçlı, Betül Kozağaçlı, Günay Dağ

“HÜKÜMET İSTİFA ETMELİ”

Bir yandan da ülkede “hukuk” konuşuluyor. AKP bugünlerde masumiyet karinesinden bahsediyor, HSYK açıklamasına “korsan bildiri” diyor. Medyada çıkan haberlere karşı “yargı sürecini bekleyelim” diyor ama sizler hakkınızdaki suçlamaları gazetelerden öğrendiniz. Ne diyorsunuz?
Birlikte çalışan iki grup birbiriyle çatışıyor. Bu çatışma giderek de şiddetleniyor, bu çatışmada halkın menfaati yok ama ortaya bir sürü yolsuzluklar, talan çıktı bu yanıyla çok iyi. Bizim hakkımızda çok rahat örgüt üyesi diyen Başbakan farklı konuşuyor şimdi. Başka soruşturmalarda yargı görevini yapsın diyenler şimdi soruşturma yürüten savcılara hakarete varan şeyler söylüyor. Bir üst yapı kurumu olarak hukuk kimin elindeyse onun menfaatine göre çalışır, bugün hukuki olan yarın olmayabilir. Şu açıdan yaşananlar önemli, çok az kısmı da nasıl yolsuzlukların, talanların yapıldığını halk gördü, bunlara karşı faaliyet yürütmek gerekiyor, hükümetin istifa etmesi lazım, her şey çok açık.

Adalet nasıl tecelli edecek?
Buradan bir adalet çıkmaz ama mücadele etmek, elden geldiğince teşhir etmek gerekir. Türkiye’deki yargı sistemi egemenlerin lehine işleyen bir yargı, elbette mahkemelerde de mücadele etmek gerekir ancak sadece hukukla, mahkeme salonlarının içerisine tıkılmakla adalet işlemez. Gerçek bir adaletin halkın adaleti olduğuna inanıyorum. Gerçek bir adalet düzen değişmeden yerine gelmez.

Peki, bundan sonra neler yapacaksınız?
Kaldığımız yerden devam edeceğiz. Şu anda ÇHD İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyesiyim, ÇHD’de çalışmalarımıza arkadaşlarımızla devam edeceğiz. Hem ÇHD’nin kendi faaliyetlerini sürdüreceğiz hem de kalan 5 arkadaşımızı çıkarabilmek için çalışacağız. ÇHD bugüne kadar ne yapıyorsa aynılarını yapmaya devam edecek ben de bu çalışmalara eklenip elimden geldiği kadar bu faaliyetleri yürütmeye devam edeceğim.

Ve bir de kitabınız olacak.
Evet. Kitap çalışmaları sürecek. Bu hapishanede hazırladığım kitap dışında başka kitap çalışmaları da olacak.

Bir sonraki duruşma Nisan’da. Davanın seyrine ilişkin bir öngörünüz var mı?
Nisan ayında gene aynı mahkeme heyeti mi olacak onu da bilemiyoruz artık. Ülkede her şey değişiyor. Nisan’da artık kalan diğer arkadaşların çıkmasını bekliyoruz. Mahkemeye mümkün olduğu kadar kalabalık avukat grubuyla gitmek istiyoruz.

Son olarak söylemek istedikleriniz?
Çok teşekkür ediyorum, çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum.