Sonuç: Dava AKP'ye çalıştı

Toplumsal tepkiler yükselirken açılan kapatma davasından sonra yaşananlar AKP'nin elini güçlendirdi.

soL (HABER MERKEZİ) 14 Mart'ta, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın hazırladığı iddianameyi Anayasa Mahkemesi'ne sunmasından, dün dava dosyasının görüşülmeye başlanmasına kadar geçen beş aylık AKP'yi kapatma davası sürecinde, Erdoğan ve kabinenin diğer üyelerinin iyi hazırlanmış kriz yönetimi, amacına ulaştı.

Bütün bu süreçte, verilen demeçlerden, yapılan toplantılardan yansıyan haberlerde, "AKP'nin beş yıllık bilançosu", bir başarı öyküsü olarak yansıtıldı.

Tek parti, tek medya
AKP'nin temel seçim sloganlarından biri olan "Tek Millet, Tek Devlet, Tek Parti", beş aydır yürütülen çalışmaların propaganda ekseni haline geldi. Beş yıllık bilançonun Türkiye'nin "kâr" hanesini yükselttiği iddiaları sürekli yinelenerek, bunun "tek millet, tek parti" sayesinde olduğu ifade edildi.

Medyanın, Erdoğan ve kabinesinden gelen "tek" açıklamadan onlarca manşet çıkartabilme yeteneği, AKP'nin bu alanda mutlak üstünlüğünün kanıtı oldu. Son beş ayda AKP'nin önünü iyice açan medyanın pompaladığı "Ak İcraatlar", hedef kitlenin aklına çakıldı. Hükümetin "muhalif medya" olarak tanımladığı Doğan grubu da, Ergenekon operasyonunun baskısı ve "ihale gerçekleri" sonucunda yavaş yavaş bilinen "sahibinin sesi" konumuna çekiliyor.

Ergenekon, AKP'nin kalkanı oldu
Ergenekon operasyonunun son dalgasıyla birlikte, basında yer alan haberlerde cılız da olsa rastlanan eleştirel yaklaşım tümüyle kayboldu, "Ergenekon'a büyük darbe", "Darbeciler yargılanıyor", "AKP'ye tam destek", "Türkiye'de çetelerin üzerine gidiliyor" manşetleri öne çıktı. Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki neredeyse bütün katliamların ve karanlık dolapların Ergenekon'a bağlandığı iddianamedeki tutarsızlıkların, yetersizliklerin görünür hale gelmesi, bunu önleyemedi.
Türkiye'nin bazı bölgelerinde düzenlenen "Darbeye Dur De" yürüyüşleri, katılımcılarının çeşitliliğiyle birlikte, AKP'ye tam destek verilmesiydi.

ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras'ın da büyük çabalarıyla, TBMM'nin gündemi de darbe tartışmaları oldu ve milletvekilleri kol kola girip, darbelere karşı AKP'nin yanında olduklarını çeşitli vesilelerle dile getirdiler.

Televizyonda ve basında yer alan programlarda, Ergenekon soruşturmasının bir arınma ve demokratikleşme hamlesi olduğu tartışmasız veri kabul edildi, eleştirel yaklaşanlar "darbe taraftarları" olarak nitelendirildi.

Bombanın şarapneli AKP
Güngören'de pazar gecesi meydana gelen bomba eyleminde ölümlerin yaşanması ve çok sayıda yaralı olması üzerine, "kriz masası" kuruldu. Türkiye vahşetin boyutunu, olayın sorumlularını konuşurken, olay görüntülerini yansıtan medyaya çatan AKP, bu ortamda yaptığı şovun aktarılmasından memnundu. Yaşanan saldırı karşısında insanların üzüntüsünün, öfkesinin ortasında, Erdoğan, yanında kalabalık kabinesiyle meydanda halka sesleniyor, "şimdi üzülme değil, kenetlenme vaktidir" diyordu.

Bütün bu tabloya bakıldığında, son beş ayda Türkiye'deki her kriz durumunu, "ortada kuyu var"ken, "yandan geç"menin bir yolu olarak kendi lehine kullanmayı şimdilik beceren bir AKP görülüyor.

Kapatılmazsa meşru, kapatılırsa mazlum
Anayasa Mahkemesi'nin vereceği hemen her kararın AKP lehine değerlendirilebileceğini vurgulayanların sayısı hızla artıyor. Mahkeme'den "ret" çıkarsa, AKP'nin haklılık kazanacağı ve bu partinin temsil ettiği güçlerin özgüveninde büyük bir artış olacağı belirtilirken, kapatma davasını savuşturan AKP'nin yargıyı hızla yeniden düzenleyerek önümüzdeki dönem bu alandan gelebilecek her tür sorunu peşinen bertaraf etmek isteyeceği ileri sürülüyor.

Kapatma durumunda ise AKP'nin bundan birkaç ay öncesine göre elinin fazlasıyla rahatladığı söyleniyor. En acımasız ve zorba dönemlerinde dahi mazlumu oynama becerisi gösteren AKP'nin "kapatma"dan güç alması bile olasılık dahilinde.