soL Reyhanlı 'failinin' ailesine ulaştı: AKP mezhepçiliği nasıl kışkırtıyor?

Reyhanlı’da meydana gelen patlamalar sonrası olayın asil faillerinden olduğu iddia edilen Y.B.’nin ailesine soL ulaştı. Y.B.’nin ailesi “Biz kardeşimiz asılsız suçlamalar sebebiyle gayri resmi kişiler tarafından öldürülmesin diye götürdük kendimiz teslim ettik” dedi.

Not: soL, Reyhanlı Katliamı'nın faillerinden olduğu iddia edilen Y.B.'nin ailesine ulaşarak bir görüşme gerçekleştirdi. Aşağıda, bu mülakatın deşifresine ulaşacaksınız. AKP hükümetinin medyaya ve bölge halkına yönelik uyguladığı sansür mekanizmasının neleri örttüğünün, mezhepçi kışkırtmanın bu mülakat ile birlikte daha iyi anlaşılacağını düşünüyoruz.

Aile fertlerinden bazıları, "rahatsız edilecekleri" endişesiyle fotoğraflarının yayınlanmasını istemediler.

Görüşme: Meryem Yıldırım

Y.B.’nin dayısı M.B.:‘Patlamanın olduğu saat 13.45’de yeğenim Samandağ’daydı’
“Bana göre yeğenimin hiçbir suçu yok. Yeğenimi kullandılar. Benim yeğenim oto tamircisi. Benim yanıma İskenderun'a geldi. Dayı 'Bir tanıdık bir araç istiyor. Bu yüzlük FORD’lar var ya. Bunlar araba alacaklar, ben de tamirciyim, bunlara yardımcı olacağım' dedi. Bir ay önce mi, yirmi gün önce mi tam bilmiyorum. Yeğenime arabayla mazot, çay, sigara kaçakçılığı yapacaklarını söylemişler. Benim yeğenimin de daha önce mazot kaçakçılığı yaptığını biliyorlarmış. Onu bu yüzden kandırabilmişler. Yeğenim de oto tamircisi olduğum için benden o yüzden yardım istiyorlar sanmış.

Ben 20 gün önce buraya gelmiştim, yeğenimle konuşmuştum. 'Dayı vizem gelmek üzere ben çalışmaya Suudi Arabistan’a gideceğim. Oto tamircisi olarak gideceğim' demişti. (Ablaları lafa karışarak 15 gün önce de vizesinin geldiğini ve işlemlerine başladığını, pasaportunu bile çıkardığını ekledi.) Sağlık raporunda bir sorun çıktı. Gidemedi.

Y.B’nin oto kiraladığı firmayı arayan şahıs “Y.’nin arkadaşıyım, ona araba verin” diyor
“Patlamanın olduğu 11 Mayıs’ta yengesini ve abisini Samandağ’a evlerine götürüyor. (Yengesi de söze karışarak, onaylıyor). Burada dikkat çeken bir diğer nokta ise yeğenimin araba kiralayan firmanın ortağına bir arkadaşı mı ne araba firmasının sahibini arayıp 'Ben Y.’nin arkadaşıyım, Y’e yengesini götürecek, araba ver' diyor. Cumartesi günü (patlamanın olduğu gün) kiralıyor. Samandağ’a giderken araç arızalanıyor, benzin istasyonuna girip yakıtını ikmal ediyor. Hatta bir arkadaşından stepne istemiş, arkadaşı stepne getirmiş. Orda mobese kamerası var. Ben mobese görüntüsü istemeye gittim, orada da 'Ona gerek yok' dendi.

Y.B patlamayı polis telsizinden duyuyor
Samandağ’dan dönerken de radara yakalanıyor, durduruyor trafik polisi. Tam ceza yazdıkları esnada telsiz de Reyhanlı’daki patlamanın sesi geliyor ve polisler yeğenime, “Sen burda bekle biz şimdi oraya gideceğiz, ikinci bir ekiple sana cezayı göndereceğiz” demiş. Sonra cezayı başka bir ekip göndermiş. Yeğenimin imzası var, her şeyi var tutanakta. Yarım saat kadar sonra da yeğenim eve geliyor zaten.

Yeğenim evine polis baskın yaptığı zaman mazot kaçakçılığı suçundan onu alacaklarını düşündüğü için kaçıyor. Herkes patlamadan 5 gün önce onun MİT ve polis tarafından takipte olduğunu söylüyor. Madem takip ediliyordu MİT kulağını çekseydi engelleseydi patlamayı. Yeğenim gayri resmi kişiler tarafından öldürülmekten korktuğu için gidip babasıyla birlikte teslim oldu. Bu tür büyük bir işe girişmek için akıllı olmak lazım. Bu adam kendi halinde. Yeğenim polis olmayan gayri-resmi kişiler tarafından öldürülmeye gayret edildiği için teslim oldu.”

Bir diğer abisi, “Y. evdeydi. Patlamanın olduktan sonraki (Pazar günü) sabah 4’te polis baskın yapınca korktu ve kaçtı. Öyle bir kargaşa oldu ki polisler geldiğinde çocuklar deprem oldu sandı” diye aktarıyor bize.

Kardeşi F.B: ‘Abim teslim olmadan iki gün önce silahlı saldırıya uğradı’
“Abim hakkında bir depoya gitmişler dendi, depoda hiçbir delil bulunmadı. Abim teslim olmadan 2 gün önce geceleyin (geçtiğimiz Çarşamba yada Perşembe günü) Samandağ’da 3 kişi ile bir yerde oturuyor. Yanındakilerden biri tutuklananlardan M.G. siyah mersedes marka bir araç geliyor ve sivil giyimli 4 kişi iniyor arabadan. Ellerinde otomatik tüfeklerle saldırıyorlar. Abimi öldüreceklerdi. Abim kendini bir duvarı arkasına atıyor, kafasından yaralanmıştı .Yarım saat yerde baygın kalmış, sonra kaçmış. Yanındaki iki kişiden biri tutuklandı ama diğer üçüncü kişi kayıp, hiçbir haber yok. Abimin fotoğrafını bir tek Takvim gazetesi yayınladı. Onu da polisler baskın yaptığı zaman evden fotoğrafını kameraya almışlardı. Biz muhaliflere karşıyız, onları burada istemiyoruz.

‘MİT abimi biliyorduysa bombayı neden engellemediler?’
Abimin hala ifadesini almamışlar. Abim patlamadan 5 gün önce Mit ve polis tarafından takipteydi. Bizim bildiğimiz 5 gün. Herkes 'Abin takipte' diyordu. Madem MİT ve polis bu kadar bunun takibindeydi, böyle bir şey yapacağını biliyorlardı neden engellemediler? Neden bomba yüklü aracı oraya götürmelerine izin verdiler?

Bir diğer şey. Bunlar bir miktar Suriye parasıyla yakalanmışlar. O para Tük parasıyla 75 milyara denk geliyor. Zaten o iki arabanın bedeli 75 milyarı geçer. Bu insanın canı bu kadar ucuz mu? İlk önce Rakka’dan gelmiş bombalar dediler, sonra halk tepki gösterdi, Lazkiye, Samandağ dediler. Kısacası bunlar mezhep çatışması çıkarmaya çalışıyor. Biz Alevi halkı olarak muhaliflere karşıyız. Reyhanlı halkına değil.

Y.B’nin babası: ‘Korkudan oğlumu kendi ellerimle telim ettim.’
Y.B’nin babası M.B ise oğlunun can güvenliğinden endişe duydukları için Cuma akşamı birlikte karakola gidip teslim ettiğini ve oğlunun şimdiye kadar hala ifadesini almadıklarını söyledi.

‘Bilinçli şekilde suçlu arıyorlar, bulmazlarsa başlarına patlayacağını biliyorlar’
“Hükümet resmen açıklıyor 'Ben muhaliflere destek veriyorum' diyor. O zaman bu kadar insanın canının bedelini nasıl ödeyecekler. Diğer tutuklananlardan Fikret B. Bir diğeri de soyadı K. olan tavukçuluk işiyle uğraşıyorlar. Tutuklananlardan dördü tavukçu. Bu adamların suçu tavukçu olmak mı? Adamlar resmen bilinçli şekilde suçlu arıyor. Çünkü biliyorlar, suçlu bulmazlarsa olaylar başına patlar. Biz muhaliflerden olsaydık bizim başımıza hiçbir şey gelmezdi. Cumhurbaşkanı geldi buraya. Onu görmeye gelenleri resmen ayıklayıp getirmişler. Seçmişlerdi.

Kız kardeşi S.A.: ‘İnsanları öldürdüler, ABD’nin eteğine gittiler’
“Abim suçsuz. İftira atıyorlar. İnsanları öldürdüler burda, sonra ABD’ye eteklerinin dibine kaçtlar. Saklandılar oraya. Hatay dünyaya örnek olan bir şehirdi. Ama bu geldi şimdi kardeşi kardeşe vurduracak. O kadar olaylar oldu. Sınırlar hala yol geçen hanı gibi. Suçsuz insanların üstüne yıkacaklar her şeyi. Tutuklananların hepsi Alevi. Ama Reyhanlı halkı bu işi Alevilerin yapmadığını çok iyi biliyor.

Y.B’nin yengesi: ‘Kaynım teslim oldu, vali hava-kara operasyonuyla yakaladık dedi’
“Biz 12 kişilik bir aileyiz. Şu halimize bir bakın. Zor geçiniyoruz. Benim kaynım suçsuz. Evlenecekti. Daire hazırlamaya çalışıyordu. Evlilik için para kazanmak için Suudi Arabistan’a çalışmaya gidecekti. Olayların saf ve temiz insanların başına yıkılmasını istemiyoruz. Bizim içimiz de, vicdanımız da rahat. Kaynım kendi isteğiyle babasıyla birlikte 12’de gidip teslim oldu, Vali 'Biz Samandağ’da havadan karadan yaptığımız operasyonla yakaladık' dedi."

Y.B’nin bir diğer ablası: ‘Dışarıda rahatsız edilmekten korkuyoruz’
Y.B’nin bir diğer ablası ailenin geri kalan fertlerinin toplumsal yaşamda karşılaşacakları zorluklardan endişe duyuyor. Abla “Annem kalp hastası. Kalp şişkinliği var. Tedavi edilemiyor tam olarak hastalığı. Babamda Ankara’da kalp ameliyatı oldu. Ablamın biri beyin tümöründen ameliyat oldu. Diğer kardeşim şeker hastası ve tek gözü hiç görmüyor. Ben hep hastanelerde dışarda bu hastalarla uğraşıyorum. Fotoğrafım çekilmesin haber için, sonra dışarıda, hastanelerde zorluk çekmeme yol açar. Görmelerini istemiyorum beni. Benim bir sürü hastam var. Sorun çıkarırlar bana. Sürekli hastanede bir hastamın yanında refakatçilik yapıyorum. Yani rahatsız ederler beni.

‘Reyhanlı’ya Cumhurbaşkanı geldi, dışarıda bile nefes alamadık’
“Geçen Cumhurbaşkanı geldi ben de hastane de yine refakatççilik yapıyordum. Kapıdan çıkmamıza, su almamıza bile izin vermediler. Nefes alamıyorduk. Her yerde adamı vardı. Çıkmak istediğimi söyleyince “Çıkarsan bir daha hastanın yanına seni geri bırakmayız” dediler.