Şırnak katliamı dosyası kapandı

Şırnak'ın iki köyünde 1994'te 38 kişinin hava saldırısında ölümüyle sonuçlanan katliamda zamanaşımı nedeniyle takipsizlik kararı verildi.

Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Şırnak’ta 26 Mart 1994’teki hava operasyonunda TSK’ya bağlı uçaklar Kuşkonar ve Koçağılı köylerine bomba atmış ve 38 köylü can vermişti. Uzun süre 'PKK tarafından yapıldığı' iddiasıyla yürütülen soruşturma dosyasına Diyarbakır 2. Hava Kuvveti Komutanlığı’nca 17 Şubat 2006’da gönderilen yazıda, bu tarihte Şırnak’ta herhangi bir askeri uçuş yapılmadığı belirtilmişti. Dosya 2007’de Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nce yazıda yörede F4 savaş uçakları tarafından iki uçuş yapıldığı kaydedildi. Böylece TSK’nın savcılığa yanlış bilgi verdiği açığa çıktı. İncelemede hava harekâtı emrinin altında Adnan Karaardıç, İbrahim Erge ve Metin Hazar’ın isimlerinin olduğu, o tarihte Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanı’nın da Hasan Kundakçı olduğu saptandı. Fakat operasyon icra emrini veren, operasyon isteğinde bulunan Şırnak’taki İç Güvenlik Komutanlığı’nda görevli askeri personelin, operasyonu icra eden pilotların, irtibat subaylarının, uçaklara öncülük eden ve operasyona katılan helikopter pilotlarının kimlikleri saptanamadı. Daha sonra dosya, eylem ‘askeri suç’ kapsamına girdiği gerekçesiyle geçen şubat ayında Hava Kuvveti Komutanlığı Askeri Savcılığı’na ardından da Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gitti.

Kimse olayı hatırlamadı
Askeri savcılık, 26 Mart 1994 tarihli hava harekâtı icra edilmesine yönelik faks mesaj formunu inceledi. Formda bir istihbaratla yerleri tespit edilen PKK’lilere yönelik bir operasyon yapılacağının, hedefin yakınındaki yerleşim birimlerinin boş olduğunun ve mutabakat sağlanmayan bölgelere taarruz edilemeyeceğinin yazılı olduğu anlaşıldı. Harekâtta görevli subaylar saptanamazken, sadece o tarihte bölgede görevli bir helikopter pilotunun ifadesi alındı. Pilot da görev yaptığı dönemde böyle bir olaya şahit olmadığını iddia etti. Kundakçı şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde hadiseyi hatırlamadığını, köylere bomba atmalarının mümkün olmadığını savundu. Karaardıç da bu tür bir operasyon olup olmadığını hatırlamadığını söyledi. Erge de ‘38 sivil vatandaşın öldüğüne dair bir bilginin kendisine ulaşmadığını’, anlattı. Plan Subayı Metin Hazar da “Köylere operasyon yapılıp yapılmadığını hatırlamıyorum” dedi.

Askeri Savcılık soruşturma sonunda, ‘zamanında olayın gerektiği şekilde soruşturulup delillerin yeterince toplanmadığı, sorumluluğu bulunan kişilerin açık bir şekilde tespitinin yapılmadığı, maddi delillerin tam olarak ortaya konmadığı, olay yeri keşfinin ve olay yerindeki tespitlerin yapılmadığı, tıbbi ve kriminal inceleme sonuçlarının bulunmadığı’ sonucuna vardı. Savcılık, bölgede PKK saldırısı ihtimali ve halen can güvenliği riski olduğu için yerinde inceleme yapılamadığını, mezarlar açılıp cesetlerin incelenemediğini belirtti. Savcılık, “Söz konusu olayın Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait uçakların sivillerin bulunduğu yerleşim yerlerini kasten bombalaması sonucunda gerçekleştiğini gösteren hiçbir delil bulunmadığı, bu anlamda kasten adam öldürme suçundan bahsedilmeyeceğini” savunurken, kastın aşılması suretiyle ölüme neden olma ile ihmale dayalı suçlar yönünden de zamanaşımına girildiğini kaydetti.

AİHM mahkûm etmişti
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu katliama yönelik geçen yıl Türkiye ’yi ‘yaşam hakkını ihlal, soruşturmayı etkin yapmama ve işkence’ suçlarını düzenleyen üç ayrı maddeden suçlu bulup 2 milyon 310 bin Euro manevi ve maddi tazminata mahkûm etmişti.

Maktul yakınlarının avukatlığını üstlenen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, kararı skandal olarak yorumlayıp “Bu kararla devletin hukuki ve ahlaki sorumluluğu terk ettiğini ifade ediyor” dedi.