Şeyh Sait ulusal kahraman mı?

Dün Diyarbakır Belediyesinin ev sahipliğinde Şeyh Sait için bir anma düzenlendi. Toplantıda Kürt ulusal kahramanı ilan edilen Sait’in gerici ve emperyalizm işbirlikçisi olması ise tarihi bir gerçek olarak duruyor.

Dün Diyarbakır Belediyesi’nin düzenlediği bir etkinlikle Şeyh Sait anılırken katılımcılar arasında Leyla Zana, Adil Kurt, Nazmi Gür, Nursel Aydoğan, Hasip Kaplan, Hamit Geylani, Osman Baydemir gibi isimler vardı. Altan Tan ise etkinlikte dua etti. Peki, BDP cephesinden büyük bir katılımın görüldüğü dünkü toplantıda söylendiği gibi Şeyh Sait ulusal bir kahraman mıydı? Kürt aydınlarının da bugüne kadar kabul ettiği gerçekler göz önüne alındığında bu soruya olumlu yanıt vermek zor görünüyor. Ünlü Kürt şahsiyetleri BDP’nin desteklediği bağımsız aday Altan Tan, gün geçtikçe medyada daha ön plana çıkarken, bağımsız vekiller içinde de Kürtler adına en çok konuşan isimlerden biri haline geldi. Tan’ın, kısa zaman önce Erdoğan’a Kürt sorununun çözümü için gerekirse şeriata gitme önerisi medyaya yansımış ve tartışma yaratmıştı. Tan’ın konuşmalarında Kürt sorununu dini referanslarla ele aldığı görülürken, Kürtlerin ulusal değerleri denince ise Şeyh Sait ve Said Nursi gibi isimleri öne çıkardığı görülüyor. Tan dünkü toplantıda da yaptığı dini içerikli konuşmalara bir yenisini eklerken Şeyh Sait adına dua okudu. Tan konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Ünlü Kürt şahsiyetlerini sadece dini kimlikleri ile değil, milli kimlikleri ile de değerlendirmek gerekir. Bu önemli şahsiyetleri sadece etnik kimlikleri ile tanırsak çok yanlış olur.” Tan, Şeyh Sait ve arkadaşlarının Kemalizm’e başkaldıran ilk kişiler olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: "Bunlar İslami duruş ve İslami terminoloji ile başkaldıran insanlardır. Kürt şahsiyetlerin milli, İslami kimlik ve dini duruşları göz ardı edilmemelidir. Bunu en çok göz ardı etmemesi gerekenler Kürt Müslümanlar olmalıdır. Bizim din konusunda kimseden öğrenecek bir şeyimiz yoktur." Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de Şeyh Sait’in itibarının iade edilmesi gerektiğini söyledi ve Sait’in Kürtlerin ittifakına büyük önem verdiğini ekledi. Kürt olmaları yeter mi? Şeyh Sait isyanı bugüne kadar birçok kez ele alınmış, arkasındaki dinamikler çeşitli tartışmalara konu olmuştu. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin özellikle din ile ilgili reformlarının arttığı dönemde ortaya çıkan isyanın lideri Şeyh Sait’e bugüne kadar gerici Kürt çevreleri dışında pek sahip çıkan olmadı. Ancak son yılarda Kürt Bölgesinde artan gericileşme ile birlikte Şeyh Sait, Said Nursi gibi isimlerin bilinen özelliklerine ek olarak “Kürt” olduklarının da vurgulandığı ve ulusal olarak öne çıkarıldığı görülüyor. Din reformu günlerinde isyan etti İsyanın başladığı 1925 yılının aynı günlerinde genç Türkiye’de Hilafetin kaldırılması, Tevhid-i Tedrisat Kanununun kabul edilmesi, medreselerin kapanması, hukukta dinsel kurumların temizlenmesi gibi bir dizi dönüşüme imza atılıyordu. Sait işte bu günlerde İslam adına öne çıkarak halkı isyana teşvik ettiği hutbelerinden birinde şu ifadeleri kullanıyordu:

“Medreseler kapandı. Din okulları Milli Eğitime bağlandı. Gazetelerde birtakım dinsiz yazarlar dine hakaret etmeye, Peygamberimize dil uzatmaya cüret ediyorlar. Ben bugün elimden gelse bizzat dövüşmeye başlar dinin yükselmesine gayret ederim.” (1)

Dönemin TKP’sinin yayın organı Orak Çekiç, isyanı “Kahrolsun İrtica” başlığı ile duyuruyor ve isyanın bastırılmasına açık destek vererek işçilere şu çağrıda bulunuyordu: “Arkadaş, kara kuvvet, bizim de, burjuvazinin de düşmanıdır. Biz her şeyden önce bu düşmanı yenmeliyiz burjuvazi ile ayrıca kozumuzu paylaşırız.” (2) Merkezileşmeye karşı aşiret desteği Buradaki temel siyasi vurgunun “İslam’ın tehlikede olması” olduğu biliniyor. Din üzerine radikal reformlar yapan yeni devlet hakkında sık sık başvurulan bir karşı propaganda yöntemiydi bu. Her ne kadar tarihe ‘din isyanı’ olarak geçmişse de, olayların arkasında merkezileşen ulusal devlete karşı feodal düzenin temsilcisi olan aşiret kurumunun konumunu korumak olduğu, bu sayede Kürt coğrafyasında oldukça destek gördüğü de biliniyor:

“Doğu İsyanlarının temelinde, ulusal bilincin birikiminden çok, Cumhuriyetle birlikte gelişmeye başlayan merkezi otorite karşısında, yöresel feodallerin duydukları rahatsızlık ve sıkışma olayı vardır.” (3)

Emperyalizm ile işbirliği içinde Şeyh Said isyanının gerici niteliğinin yanı sıra dikkat çeken bir başka özelliği de emperyalizmle işbirliğine girişmiş olmasıydı. Şeyh Said'in İngiliz emperyalizmiyle bağlantılı olduğu bilinirken, yine İsmail Beşikçi bu konuda şu ifadeleri kullanıyor:

“Bu mezhep ve tarikatların, bazan kökü dışarıda siyasal akımlara ve emellere hizmet ettikleri de görülür. 1925'te Şeyh Sait ilk kurşunu sıktığı zaman, kendisine birkaç gün sonra İngiliz silah fabrikalarından çeşitli kataloglar geldiğini hatırlatalım. Bu bakımdan isyan hareketlerinin ulusal yönünü çok iyi kavramak gerekir. Aslında tamamen emperyalizmin oyunları ile sahneye konan ve kışkırtılan bu hareketlerin ulusal bir temeli yoktur.” (4)

AKP'nin Kürt coğrafyasındaki yansıması Son yıllarda siyasetin topluca sağa kaymasının ve dini referanslı tartışmaların artmasının bugüne kadar bilinen bazı gerçeklerin yeniden ve farklı biçimde keşfedilmesine sebep olduğu görülüyor. Türkiye ilerici kamuoyunda her zaman gerici ve işbirlikçi bir tarihsel şahsiyet olarak kabul görmüş Sait, Kürt ve Türk aydınlarınca da bu doğrultuda değerlendirilmiştir. Sait’in son dönemdeki popüler yükselişi AKP’nin siyaseti dincileştirmesinin Kürt coğrafyasındaki yansıması olduğu kabul ediliyor. (soL –Haber Merkezi) (1) Kürt Özgürlükçüleri ve Şeyh Sait / Mehmet Bozkurt (11.07.2010) - soL Haber Portalı (2) Aktaran, Türkiye Solu’nun Eleştirel Tarihi, İ. Akdere-Z. Karadeniz, Evrensel Basım Yayın, Haziran 1996, 2. Basım (3) İsmail Beşikçi, Doğu Anadolu'nun Düzeni (4) İsmai Beşikçi, Kürt Toplumu Üzerine