Sevra Baklacı: 'Haklı olmak güçlü olmaktan daha önemli’

Hatay Defne, 30 Mart seçimlerinde ilk kez ilçe belediyesini seçecek. Çiçeği burnunda ilçenin belediye başkanı seçiminde çarpıcı bir de aday var: TKP adayı Sevra Baklacı.

Görüşme: Alper Birdal

Sevra Baklacı, uzun süredir Şam radyosu ve Suriye Devlet Televizyonu’nda spikerlik yapıyor. Savaşı içeriden, hem Hatay’da hem de Suriye’de yaşıyor. Baklacı, “Medeniyetlerin Kenti” Hatay’ın çiçeği burnunda ilçesinde, barışın, kardeşliğin ve antiemperyalizmin adayı olarak seçimlere giriyor.
Aynı zamanda gazetemizin yazarlarından olan Baklacı’yla Defne’yi, Hatay’ı, Suriye’deki savaşı ve seçimleri konuştuk.

Uzun süredir Şam’da yaşıyorsunuz. Yerel seçimlerde Defne’den aday olma kararı almanıza yol açan ne?
Aslında yerel seçimlerde Defne’den aday olma kararımı vermeme yol açan etkenlerden biri de Şam’da yaşıyor olmamdı. Suriye’de olup bitenlerin Hatay’daki yansımalarını dikkatle izliyordum. Özellikle son yıllarda bölgemizin, Suriye’ye yönelik saldırıların bir ayağı haline getirilmesiyle Hatay halkının damarına basıldı. Kimi parti veya örgütlerin Suriye halkını savunurken “bize Esadçı derler” diye ödü koptu. Kimileri “Suriye’ye destek eylemi düzenliyoruz” deyip Suriye’nin meşru bayrağını yasaklayarak alanlara sokmadı.

Kimi siyasetçiler geldi, Hatay’da “Esad dostumuzdur” dedi Ankara’ya döndüklerinde ise “Esad diktatör”... Halkını savunanların yanında görünmekten korktular ama halkını soyanlara hiçbir şey diyemediler. Böyle bir ortamda halk hep seçeneksizlikten yakındı. Tam da bu noktada “ben Defne’de seçeneğim” demek istedim.

Bunun dışında, ben Defne’nin kızıyım. Burada doğdum ve büyüdüm. Hizmetine talip olduğum beldenin sosyal ve kültürel özelliklerini çok iyi biliyorum. Amacım ne kesemi doldurmak için bu makama oturmak ne de belediyenin imkanlarını kendim, ailem veya çevreme yontmaya çalışmak. Benim yaşanılabilir bir Defne için hayallerim var, o kadar.

"Herkes hak ettiği gibi yönetilir"

Çok genç olmanıza karşın bir hayli zor bir bölgede belediye başkanlığına aday olmaya karar vermeniz nasıl karşılandı? Genç ve kadın olmanız sizce bir avantaj mı, dezavantaj mı?

Evet, adaylığımı büyük bir heyecanla karşılayıp desteklerini ifade edenler olduğu gibi, “Siyasetçi olmak için kurt olmak, çirkef olmak lazım. Sen çok gençsin, nasıl olacak” diye karşılayanlar da oldu. Ama ben onlara diyorum ki “herkes hak ettiği gibi yönetilir. “Bizi yönetecek kişi çirkef olsun” diyorsanız, zaten bize oy vermeyin.

Bir de duruma “Oylar bölünmesin, AKP gelmesin” ezberi ile bakanlar oldu. Bu yaklaşıma hepten karşı olsam da, Defne’de AKP tehlikesinin olmadığını hatırlatıyorum. “Bölündü” denen oylar sağa değil sola gidecek.

Genç ve kadın olmam kesinlikle avantaj olarak görülmeli ki öyle düşünen çok insan var. Bunlar özellikle gençler ve kadınlar. Ama dezavantaj olduğunu düşünenlerin olabileceğini de tahmin edebiliyorum. Hatay için “Medeniyetler Kenti” diyorsak eğer, buna avantaj diye bakılmalıdır.

"Öfke sandığa yansıyacak"

30 Mart seçimlerinde Hatay’ın, özelde Defnelilerin tercihlerini en çok hangi gündemler belirleyecek size göre?

Defnelilerin tercihlerini özellikle Suriye, Reyhanlı ve gezi olaylarının yanı sıra yolsuzluk ve rüşvet skandalları belirleyecektir. Hataylılar tüm bunlara büyük öfke duyuyor. Bu, sandığa da yansıyacaktır.

Nasıl bir çalışma yapmayı planlıyorsunuz? Şunu da kast ediyorum: Seçimlerin en hareketli geçeceği illerden biri Hatay. Ancak Sadullah Ergin ile yine mevcut AKP’li Belediye Başkanı Lütfü Savaş arasında bir siyasi denklem kuruldu. Tabii bunlar büyükşehir belediyesi ile ilgili ama herhalde bu siyasi tablonun Defne’deki seçimlere de yansıması olacak. Siz bu zorlukları nasıl aşmayı tasarlıyorsunuz?

Her şeyden önce bunu bir zorluk olarak görmüyorum. Mücadelemin aşılması gereken bir parçası bu. Zorluktan kastınız, rakiplerimin gücü ise bu bahsettiğiniz, devlet olanaklarını ya da belli bir sermaye gücünü arkasına almış herkesi güçlü yapar. Ama güçlü olmaktan daha önemli bir şey var: Haklı olmak.

Ben belediye başkanlıgına adaylığımı, haklı olduğuma inandığım için koydum. Defne’nin sorunlarına itirazımda haklıyım en azından. Önceki belediye başkanları da “güç” sahibiydiler ama sorunlar hâlâ ortada duruyor.

Demek ki, güçlü olmaktan çok adaylığınızdaki ısrarda haklılığınızı gören halkla yola çıkmalısınız. Ben de öyle yapıyorum. Dolayısıyla bu anlamda bir zorluk yok. Ama oyları bölmeyelim, tek aday vs. gibi haklı görünen ancak sonuçta sermaye düzeninin tuzaklarına düşmemize yol açabilecek taktikler var karşımda. Bu asıl zorluk. Ama deneyeceğim, hiçbir şey yapamazsam, haklılığımızı bir kez daha halka anlatmış olurum.

‘Suriye’de Türkiye’deki insanları anlattım’

Suriye’deki durumu hem oradan hem de Türkiye’den gözlemleme şansınız oldu. soL’da bu konuda yazıyorsunuz uzun zamandır ama yine de şunu sormak istiyorum iki taraftan baktığınızda halkların algısında bir farklılık görüyor musunuz?

Her iki ülke halkı da en başından beri birbirlerine dostça bakıyorlardı ve bu hiçbir zaman değişmedi. Suriye halkı, Türkiye’deki iktidar ile halkı ayırabildi. Onlar iktidara düşman ama halkla dost. Ben Suriye’deyken Türk insanına Suriye’yi anlattığım kadar Suriye insanına da Türkiye’deki insanları anlattım. Savaş istemediklerini, Türkiye halkı sandıklarda gereken tepkiyi verirse seçimlerden sonra ilişkiler daha da iyi olacaktır.

Sizi bulmuşken, Suriye’yle ilgili bir soru daha sormak istiyorum. Bu ay Montrö’de yapılması planlanan toplantıdan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? Sizce bu toplantı bir kırılma noktası mı olacak, yoksa o kırılma zaten gerçekleşti mi?

Ülkede çok komplike bir durum var. Yani işler, bu belayı Suriye’ye saranların da çözemeyeceği bir hal almış, ki çözmek istendiğini de düşünmüyorum. O yüzden Cenevre’nin bir kırılma noktası olacağını düşünmüyorum. İş masa başında değil, cephede bitecektir.