Şemdin Sakık'tan tuhaf açıklamalar...

Ergenekon davasında gizli tanık olduğu ortaya çıkan Şemdin Sakık, AKP'yi övdüğü konuşmasında, "Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları olmasaydı oluk oluk kan akacaktı" derken, cezaevinden çıktıktan sonra askere gideceğim" diye konuştu.

Ergenekon davasında "Deniz" kod adlı gizli tanık olduğu dün ortaya çıkan Sakık, ifadelerinde AKP'yi överken, birbirinden ilginç açıklamalarda bulundu.

Öcalan-Perinçek görüşmesi
Öcalan’ın Bekaa Vadisi'nde Doğu Perinçek ile yaptığı görüşmenin gazetecilik faaliyeti olmadığını ileri süren Sakık, görüşmeye ilişkin şöyle konuştu:

''İnsanlarla tokalaşmayı bile otoritesine bir leke olarak gören Öcalan'ın Doğu Perinçek ile öpüşmesi, günlerce baş başa bir odada görüşmesi, sonra onu kitaplaştırıp, yayınlaması gibi bir çalışma oldu. Barış elçisi olarak, kardeşlik elçisi olarak geldiğini söyledi. O güne kadar pos bıyığı, sesi, ifadeleriyle köylü görümünü ile tanınıyor olmasına rağmen Doğu Perinçek ile yayınlanan fotoğrafları sayesinde, elinde çiçek, yüzünde gülücük hoş bir önder kişilik olarak kamuoyuna yansıtıldı. Öcalan, bir lider imajıyla sunularak kabul ettirilmeye çalışıldı.''

Taraf gazetesi örgüt bülteni gibi
Taraf gazetesine ilişkin de konuşan Sakık, ''Taraf gazetesinin, örgüt bülteni mi yoksa ulusal bir gazete mi o olduğu anlaşılmamaktadır. Öcalan'ın her sözü manşetten veriliyor. 2007'den günümüze kadar süren şiddette her kişinin isminin altında Taraf Gazetesi vardır'' diye konuştu.

Bahtiyar Aydın cinayeti
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın ölümüyle ilgili açıklamalarda bulunan Sakık, şunları anlattı:

“Paşayı devletin içinde bir ekip vurdu. Şüphem yok. Paşayı devlet vurdu. Hatta duyduğuma göre vuran asker de öldürüldü. Lice'de çatışma süsü verdiler. Paşa da helikopterine atlayıp gitmek zorunda kaldı. Derin devlet vardır. Kimi 'Ergenekon', kimi 'derin devlet' dedi. Bence ayrımı yok. Öteden beri sol çevreler bütün hayallerini ordu üzerinde kuruyorlar.''

33 askerin öldürülmesi
O dönem örgütün tek taraflı ateşkes ilan ettiğini söyleyen Sakık, "Bu ateşkesin bozulması için ordu tarafından art arda operasyonlar düzenlendi. Bingöl'den 200-300 kişilik bir grup görülüyor. Eylem yapacakları biliniyor. Hatta başkanın talimatının olduğu bilinmesine rağmen bu askerler tedbirsiz yola çıkarıldı ve müdahale etmediler” dedi.

Bu sürecin bir planlama olduğunu ifade eden Sakık, "Turgut Özal, Cem Ersever gitmişti. Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, Uğur Mumcu gitmişti. Kilit noktaları tutanlar tasfiye edilmişti. Güçlü bir savaş için bu bahaneyi yaratmaları gerekiyordu. Tek başına 33 asker olsaydı 'kazadır' ya da 'kana susamış bir timin işidir' derdik. Ama bu zincirin halkasıydı. Savaş talimatı da aynı yıla denk geldi. 1993'te gerçek anlamıyla 12 Eylül'den daha kanlı daha köklü, daha korkunç bir darbe oldu. Sayı olarak, nitelik olarak da daha kanlıdır. Devletin en kilit noktalarındaki insanlar götürüldü'' diye konuştu.

'Gaffar Okkan, saygı duyduğum bir insandı'
Diyarbakır'da cezaevinde kalırken Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın bir konferans programı sırasında kendisini de ziyaret ettiğini söyleyen Sakık, "Bu vesile ile aramızda bir sohbet oldu ve sıcak bir ilişkiye dönüştü bu ziyaret. Saygı duyduğum bir insan öldürüldü" dedi.

Okkan suikastinin devletin içindeki odakların işi olduğunu belirten Sakık, "Aynı gün Silopi'de iki HADEP'li kaldırıldı, buhar oldu" diye konuştu.

"Yeşil, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın emrinde çalıştı"
Şemdin Sakık, 16 Mayıs 2001'de Diyarbakır'dan havalanan ve bordo berelileri taşıyan CASA CN235 tipi askeri uçağın kumanda arızası nedeniyle düşmesi ve 37 askerin şehit olması olayıyla ilgili de ifade verdi. Sakık, uçakta iki kişinin isminin gizlendiğini belirterek bu ismi çizilen iki kişiden birinin Susurluk olayında adı geçen Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunu duyduğunu söyledi. Mahmut Yıldırım'ın 1998 yılında Başbakan ve Genelkurmay Başkanının emrinde çalıştığını ve güvenilen bir kişi olduğunu savunan Sakık, "MİT'e sorulmuş, Mahmut Yıldırım'ı kullandıklarını söylemişler" dedi.

“İran neredeyse uçak verecekti”
Sakık, İran'ın neredeyse örgüte uçak vereceğini, 1993'te, ateşkes öncesinde örgüte bir kamyon silah veren İran'ın, ateşkesten sonra 'Bunları size yerde çürütesiniz veya bakasınız, satasınız diye değil, kullanasınız diye verdik' dediğini anlattı.

Kürtlere en geniş haklar AKP döneminde
Sakık’ın ifadesindeki ilginç ifadelerden birisi de Kürtlere en geniş hakların AKP iktidarı döneminde verildiğini ileri sürmesi oldu.

'Terörist değilim, eski teröristim'
İfadesine bugün devam eden Sakık yine birbirinden ilginç açıklamalarda buldundu. Sakık, kendisinin 15 yıl önce PKK’den ayrıldığını belirtirken, “terörist ifade veriyor” tepkilerine yanıt olarak Bana 'eski terörist' diyebilirsiniz, 'geçmişi suçlarla dolu' diyebilirsiniz ama şu anda 'suç işliyor' diyemezsiniz" dedi.

'Öcalan'ı Şam'dan getirttim'
"Kimselere açmadığım hizmetlerde bulundum" diyen Sakık, "Samimiyetimi tartışma konusu yapanlar bu hizmetlerimin boyutuna dikkat etmelidir. Öcalan’ın Şam’dan getirilmesi tamamen benim geliştirdiğim plan çerçevesinde oldu. Bunu söylerken ne kadar büyük bir risk aldığımı biliyorum. Ölüm riskini göze alarak açıklıyorum. Genelkurmay Başkanlığı yaptıkları halde ya bunu bilmiyorlar ya da bu gerçeği gözardı ediyorlar" diye konuştu.

'Askere gideceğim'
Sakık, "12 Eylül’de şiddete yöneltildim. Şartlar beni zorladı. Dağda geçen 18 yıl Şemdin dışında bir şeydi. Bir ordunun gücü karargâhta değil cephede belli olur. Türk ordusu ile cephede defalarca karşı karşıya geldik. Türk Ordusu disiplinli, fedakâr, üretken ve bir hiyerarşi içinde olduğunu gördüm. Türk Ordusunun verdiği mücadeleye saygı duydum" diye konuştu.

Sakık, "Allah nasip ederse 15 yıl sonra özgürlüğüme kavuşacağım. Çürük raporu alma, bedelliden yararlanma imkanım olmasına rağmen sembolik değeri olsun diye askere gitmeyi düşünüyorum. Askere gideceğim. Ben dağdayken de bütün kardeşlerim askerliğini yapmıştır. Bu ordu Türkiye’nin ordusudur. Askere giderek, Kürt gençlerine 'Ordu sizindir, askerlik yapın mesajı' vereceğim. Ordu kimsenin malı değildir" dedi.

'Felaketten zarar gören ordunun kendisidir'
Sakık, "1993 yılında esas yaşanan o felaketten büyük zarar gören ordunun kendisidir. Ordu bir çok generalini, albayını, yarbayını kaybetti. Bunun ortaya çıkarılmasını istemek orduya hizmettir, orduyu yıpratmak değil. Ordu silahsız askerlerini kaybetti. Göreve gelir gelmez arkadaşlarının akıbetinin araştırmaları gerekirdi. Asker arkadaşlığı, yoldaşlık bunu gerektirir. Onlar, bunları gizlediler. Bizi burada konuşturan onların tutumudur. Herşeyi biliyorlar ama gizliyorlar. Gizledikleri içinde başkaları açıklıyor" diye konuştu.

“Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları olmasaydı bugün kan oluk oluk akacaktı”
Sakık, "Bu davada İfade vermek istememin nedeni karanlık noktaların aydınlatılmasını istiyorum. Başka amacım yok. Açıklığın olduğu dünyada sinsice hareket edilmez. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar . Ancak bazı yalanlar yatsıyı da beklemez akşam ortaya çıkar. Halkın aydınlatılması gerekiyor. Bazı gerçeklerin gizlenilmemesi gerekiyor. Bünyede bir zehir, kirlilik varsa bu ülke yoluna girmiş sayılmaz. Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları olmasaydı bugün kan oluk oluk akacaktı. Ben bu işin ruhunu biliyorum. Bu nedenle hayırlı bir iş yaptığıma inanıyorum" dedi.

(soL - Haber Merkezi)