Reyhanlı davası İslamcılara uzanacak

Reyhanlı’da resmi kayıtlara göre 52 yurttaşımızın hayatını kaybettiği bombalı saldırı davasının ilk duruşması dün Adana’da görüldü. Utku Kalı dosyasının getirtilmesine yönelik talep kabul edilirken, bir diğer önemli gelişme İslamcı çetelerin aldığı ifadelerin iddianamede aynen yer aldığı iddiası oldu.

(soL - Haber Merkezi) Hatay Reyhanlı’da 11 Mayıs 2013’te yaşanan bombalı saldırılarla ilgili davanın ilk duruşması dün Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada tutuklu sanıklar Ferdi Gazel, Fikret Nazik, Nasır Eskiocak, İlhan Küçükdüveyki, Ali Düzel, Mehmet Genç, Ergin Ördek, Yusuf Büyükkasım, Hacel Sat, Doğan Özdemir, Mehmet Kılıç, Yıldıray Çetin, Ahmet Mansuroğlu ve Süleyman Evet’in ile Mahmut Alper Özgür hazır bulundu. Saldırıda önemli rol üstlendiği ileri sürülen Nasır Eskiocak, Ergin Ördek, Doğan Özdemir, Yusuf Büyükkasım ve Ahmet Mansuroğlu, “hazır olmadıkları” gerekçesiyle savunma yapmadı. Diğer sanıkların tamamı, savunmalarında suçlamaları reddetti.

Soruşturma eksik, hakim uykulu
Saldırıda hayatını kaybeden Oğulcan Tuna’nın ailesinin avukatı Hatice Can, “Soruşturma eksiktir. Bombayı kim buldu, kim getirdi, para nerede yok. Örgütle ya da radikal İslamcı gruplarla ilgili soru yok. İfadeler bitince eksikliklerle ilgili beyan vereceğiz. İhbara rağmen işlem yapmayanlar hakkında soruşturma var mı, araştırılsın. Utku Kalı dosyası da ele alınmalı, bu dosya bu kadarla sınırlı kalamaz, yarın asıl ve diğer sorumluların dökülmesi kaçınılmazdır” ifadelerini kullandı.

Hatırlanacağı üzere Er Utku Kalı, Reyhanlı saldırısının arkasında El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’nin olduğuna dair Jandarma’ya ait bir istihbarat belgesini sızdırmakla suçlanıyor ve tutuksuz yargılanıyor. Belgenin Redhack tarafından yayımlanmasının ardından devlet Kalı’yı hedef almış fakat o belgedeki iddianın doğru olup olmadığı konusunda hiçbir açıklama yapmamıştı.

Davadan bilgi paylaşan Tuna ailesinin avukatlarından Deniz Özbilgin, üye hakimlerden birinin uyuduğunu, mahkeme başkanın uyarısı üzerine uyandığını yazdı. İlk duruşma olmasına rağmen, kimlik tespiti yapılmadı ve iddianame okunmadı. Duruşma basından gizlenirken, hayatını kaybeden yurttaşların aileleri salona alınmadı.

Utku Kalı dosyası talebi kabul edildi
Mahkeme heyeti, duruşma sonunda 15 tutuklu sanığın tutuklulukların devamına, Er Utku Kalı dosyasının Samsun’dan getirtilmesine karar verdi. Jandarma istihbarat belgesine giren ihbarı alan ancak işlem yapmayan görevliler hakkında cezai ve idari işlem yapılıp yapılmadığının da Hatay’dan sorulmasına ve duruşmanın 13 Mayıs’a ertelenmesine karar verildi.

Kararı soL’a değerlendiren Utku Kalı davası avukatlarından Özgür Urfa, Kalı davasında Reyhanlı dosyasını istediklerini ve kabul edilmediğini, burada kabul edilmesine şaşırdıklarını söyledi. Utku Kalı davası dosyasında yer alan jandarma istihbarat belgesinin devletin saldırıyı önceden bildiğini ve El Kaide’nin bu saldırıda rol oynadığını ortaya koyduğunu belirten Urfa, “Kalı dosyası, Reyhanlı iddianamesi çökertmektedir” dedi.

Tuna ailesinin avukatı Hatice Can, duruşma sonrası soL’a yaptığı değerlendirmede Kalı dosyasını kendilerinin ve sanıkların avukatlarının talep ettiğini belirtirken, bu dosyada önemli bilgilerin yer aldığını dile getirdi.

Soruşturmanın eksik yapıldığını, önceden alınan istihbarata ve takiplere rağmen neden işlem yapılmadığının aydınlatılması gerektiğini vurgulayan Can, olayın azmettiricilerinin ortaya çıkması için, adalet için çalışmalarının süreceğini dile getirdi.

İddianame, istihbarat belgesini görmemişti
Reyhanlı iddianamesinde THKP-C Acilciler örgütünün Suriye yönetimiyle irtibatlı olarak saldırıyı planladığı ileri sürülürken, tek bir somut kanıta dahi yer verilmemişti.

Saldırıya ilişkin Redhack tarafından yayınlanan istihbarat belgesi de iddianameye giremezken, söz konusu Jandarma İstihbarat belgesinde saldırıyı Suriye’deki İslamcı çetelerin gerçekleştireceğine yönelik önemli tespitler yer alıyordu.

Davanın ilk duruşması, Utku Kalı dosyasının getirilmesi kararıyla birlikte, ilginç bir görüntü ortaya çıkardı. Kalı dosyasının gelmesi, Reyhanlı saldırısında İslamcı örgütlerin payı olup olmadığının ilk kez sorgulanması anlamına gelecek.

Bir diğer önemli nokta, Adana’da görülecek olan, El Kaideciler’de sarin gazı materyali yakalanmasıyla ilgili davanın iddianamesi. Söz konusu iddianamede de savcı, Reyhanlı saldırısına atıfta bulunuyor ve El Kaide çetesinin, saldırıyla ilgisi olabileceğini ima ediyordu.

İşkenceyle alınan ifade iddianameye girdi
Dünkü duruşmaya damga vuran iddialardan bir diğeri, önemli sanıklardan olan Nasır Eskiocak’la ilgiliydi. Eskiocak, saldırıdan sorumlu tutulmasının ardından Suriye’ye kaçmış, burada muhalif gruplar tarafından yakalanmıştı. İddiaya göre Eskiocak’ın bu esnada işkenceyle alınan ifadesinin görüntüleri de Reyhanlı davasının iddianamesine girdi.

Duruşmayı takip eden CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, iddianamede “para için yaptım” şeklinde sözleri yer alan ve Suriye’deki islamcı çeteler tarafından yakalandığı belirtilen Nasır Eskiocak’ın avukatının önemli iddialarda bulunduğunu söyledi. Eskiocak’ın avukatının, müvekkilinin radikal İslamcılar tarafından işkence gördüğü ve ifade dosyasında yer alan sözlerin bu sırada alınan kayıtlara dayandığını söylediğini aktaran Eryılmaz, Eskiocak’ın avukatının bu işkencelerin tespiti için hastaneye sevk başvurusu yaptığını ifade etti. İddianamenin baştan savma yapıldığını vurgulayan Eryılmaz, soruşturmanın olayı tüm detayları ile ortaya koyması gerektiğini söyledi.

Heysem Topalca’nın rolü hâlâ sorgulanmıyor
Reyhanlı saldırısının zanlıları olduğu öne sürülen Yusuf Nazik ve Mehmet Gezer, 19 Temmuz’da Yurt gazetesine yaptıkları açıklamada Heysem Topalca’ya işaret etmişti: “Topalca, Suriye’deki cihatçılara destek veren Suriye vatandaşı bir Türkmen. Bize bu tezgâhı kuran kişi, Heysem Topalca olabilir. Topalca’yla zaman zaman Reyhanlı’dan mal geçirmek için işbirliği yapıyorduk. Bu adam eskiden beri kaçakçılık yapar. Hem Reyhanlı bölgesinden hem de Yayladağı’ndan geçiş yapabiliyor. Biz Reyhanlı’ya yanaşamıyoruz bile. Oralar cihatçıların elinde. Bizi görseler keserler. Bu işte kesinlikle onun parmağı var.”

Zanlıların bu açıklamalarına rağmen Topalca, Reyhanlı davasında tanık olarak dahi dinlenmedi. Topalca, Konya’dan Suriye’ye silah götüren bir tırın yakalanmasının ardından gözaltına alınmış, yine de sorgulanmadan serbest bırakılmıştı.

Topalca’nın, Milli İstihbarat Teşkilatı’yla (MİT) bağlantılı olabileceğine dair işaretler var. Topalca, Lazkiye kırsalında savaşan silahlı Türkmen gruplarından birine komuta ediyor. Geçen Temmuz ayının son haftasında Lazkiye’de bir karakola yapılan baskında 8 Suriye askeri öldürülmüş, baskın videosunda temiz bir Türkçe’yle konuşulması nedeniyle video soL’da haber olmuştu. O videoda görülen kişilerden biri, Heysem Topalca. Topalca Türkiye’de rahatlıkla geziyor ve sık sık göçmen kamplarına girip çıkıyor.

Suriye’deki Türkmen tugayları, MİT’e yakın olarak biliniyor. Suriye Türkmen Platformu, daha önce Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla görüşmelere katılmıştı.

Yargılananlar gerçek failler mi?
Reyhanlı patlaması sonrasında bir süre sessiz kalan AKP, ilk şoku atlattığında saldırıdan Suriye yönetimini sorumlu tutmuştu. Bombaların Suriye’deki Rakka kentinde yüklenerek Türkiye’ye sokulduğu iddia edilmişti. Bölgenin bahsedilen tarihlerde Nusra Cephesi ve Ahrar el Şam’ın elinde olduğunun ortaya çıkmasından sonra AKP bu iddiasını geri çekmişti. AKP, Şam yönetiminin patlamayla ilgili ortak bir soruşturma yürütme çağrısını da reddetmişti.

Saldırıdan bir kaç gün sonra “Reyhanlı’nın faiilerini bulduğunu” iddia eden AKP tarafından bir gözaltı ve tutuklama dalgası başlatılmıştı. Saldırıdan sorumlu tutulmaya çalışılan yurttaşların bir kısmının olayın yaşandığı tarihlerde Reyhanlı’da bile olmadığı ortaya çıkmıştı. Akli dengesi yerinde olmayan bir yurttaş da soruşturma çerçevesinde gözaltına alınmıştı. Sınırı geçerken yakalandığı iddia edilen sanıklardan bazılarının evlerinde ya da olayın gerçekleşmesinin öncesinde gözaltına alındığı ortaya çıkmıştı.

Geçtiğimiz Aralık ayındaysa, El Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti, bir bildiri yayımlayarak Reyhanlı saldırısını üstlenmiş, Türkiye’nin sınırı açmaması durumunda Ankara ve İstanbul’da da benzer saldırılar düzenleme tehdidi savurmuştu. Tehditten bir süre sonra sınır açılmıştı.