Reform bu saçmalıkları düzeltecek mi?

AKP ve yandaşları, Başsavcı Cihaner olayında yaşanan gelişmelerin ardından “yargıda reform” talebini gündeme getirdiler. Peki reform, yargı adına yapılan saçmalıkları aklamaya mı geliyor?

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in, Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal tarafından tutuklatılması, ancak, birkaç saat içinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Şanal ve yardımcılarının savcılık yetkilerini kaldırmasıyla gündeme oturan süreçte, “yargı reformu” tartışmaları bu kez daha yükses sesle dile getiriliyor. AKP’nin önüne en fazla taş koyan kurumlardan yargıda yapılacak bir reform, AKP’nin uzun süredir dile getirdiği bir talep. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den AKP’li bakanlara, yandaş basının köşe yazarlarına kadar AKP’ci cephe, tek bir ağızdan “yargı reformu şart” diyorlar.

Yalnızca meseleyi yeniden gündeme taşıyan, Cihaner’in tutuklanmasına yol açan iddianamede değil, Ergenekon, Devrimci Karargâh gibi hükümet cenahının tüm gücüyle arkasında durduğu birçok iddianamede, “Bunları hukukçular mı açıkladı?” dedirtecek ayrıntılar olduğu biliniyor.

Cihaner hakkındaki iddianamede yer alan “lojman bahçesine kameriye yaparak imar kirliliğine yol açmak” gibi suçların alay konusu olması bir yana, iddianameyi hazırlayan Osman Şanal’ın iddialarını dayandırdığı tanık olan İlyas Meral’in “Ben ifade vermedim” demesiyle tüm iddianamenin meşruluğunun sıfıra inmesi, AKP’yi telaşlandırdı. Yandaş medya iddianamenin güçsüzlüğünü kapatmak üzere Cihaner hakkında karalama kampanyası başlatırken, AKP’nin yargı reformu girişiminin de bu ve benzeri iddianamelere meşruiyet kazandırmaya yönelik olduğu yorumları yapılıyor.

İddianamelerden “Bunlara mı meşruiyet kazandıracaklar?” denilecek, reformun da kurtaracağı kuşkulu bazı örnekler şunlar:

• Ergenekon sanığı Adil Serdar Saçan, Gürbüz Çapan’ı tanımadığını söyleyince, savcı, Saçan’la Çapan arasındaki bağlantının kanıtı olarak Gürbüz Çapan’ın, Saçan’ın eşinin iç çamaşırı dükkanından iki adet iç çamaşırı satın almış olmasını gösterdi.
• Erzincan’daki Ergenekon operasyonunun tanıklarından olan, ancak sözlerinin inandırıcılığını çok zedeleyecek birçok kişisel özelliği sonradan açığa çıkan İliç Savcısı Bayram Bozkurt, tanıklığının inandırıcılığını artırmak için “Ergenekon arabama iki kene koyarak bana suikast yapmak istedi” dedi.
• Devrimci Karargâh iddianamesinde “terör örgütü üyesi” olarak suçlananlardan bazıları, Orhan Yılmazkaya’yı okuldan tanıyan bir arkadaşının yeğeni, eski eşi, eski eşinin sevgilisi ve arkadaşı. Aynı iddianamede, gazeteci Aylin Duruoğlu, Yılmazkaya’yla bir defa yemek yediği için, bir başka gazeteci Mehmet Yeşiltepe ise iki defa çay içtiği için terör örgütü üyesi olmakla suçlandılar. Aylin Duruoğlu’na karşı bir diğer kanıt, 1989 yılında 1 Mayıs sırasında gözaltına alınması ve tutuklanmadan salıverilmesi. Mehmet Yeşiltepe’ye karşı bir diğer kanıt ise Küba’yı öven bir yazı yazması oldu.
• Devrimci Karargâh’la ilgili ikinci iddianame de ilkini aratmadı. Burada da sanıkların çeşitli arkadaşları, ayrıca örgütün legal yayın organı olduğu öne sürülen Demokratik Dönüşüm’ün bürosuna bir defa uğrayan bir kişi, dergiye iki yazı yazan bir sendikacı ve bir vicdani retçi de “terör zanlısı” olarak anıldı.
• Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde, parlamentoya 15 milletvekili göndermiş olan Türkiye İşçi Partisi, “terör örgütü” olarak anılıyordu. Aynı iddianamede, bir sanığın evinde bulunmuş olan Türkiye Komünist Partisi (TKP) Programı da suç kanıtı olarak belirtiliyordu.
• Yine ikinci Ergenekon iddianamesinde, Abdullah Öcalan’ın PKK’li olmadığı, bir polis raporundaki şu ifadelerle “kanıtlanıyordu”: “Öcalan’ın yakalandığında ilk olarak ‘Benim annem de Türk’tür. Bana hizmet etme şansı verilirse hizmet etmeye hazırım’ biçimindeki söylemleri, aslında Öcalan’ın hiçbir zaman PKK terör örgütünün mücadelesi içerisinde yaşamadığını ortaya koyuyor.”
• Ergenekon davasının üçüncü iddianamesinde, üniversite rektörlerinden aktarılan şu ve benzeri birçok cümle, delil olarak sayılmıştı: “Bir insan 12 yaşına kadar temel karakter ve bilinç sahibi oluyor. Doğayı ve çevresini sorgulamayı, sebep-sonuç ilişkisi kurabilmeyi öğreniyor. O nedenle Kur'an kursu yaşının 12 üzerinde olması çok önemli.”
• Aynı iddianameye, eski Genelkurmay Adli Müşaviri Erdal Şenel’in, emekli Orgeneral Hurşit Tolon’a Viagra temin ettiğini ortaya koyan bir telefon kaydı da “terör örgütünün ilişkilerini gösteren” bir kanıt olarak alınmıştı.
• Cumhuriyet gazetesinin bir dönem yaptığı reklam filmlerinin, “ülkenin 100 yıl geriye gideceği, karanlığa sürükleneceği” yolunda verdiği mesajlar, gazetenin “Ergenekon Terör Örgütü’nün mantalitesi içinde hareket ettiğinin” kanıtı sayılmıştı.
• Balyoz darbe planı olduğu iddia edilen ve Aralık 2002’de yazıldığı öne sürülen, savcılar tarafından kanıt olarak kullanılan belgede, 2006 yılında kurulan Türkiye Gençlik Birliği’nin (TGB) ismi geçiyordu.
• Yargının saçmalıkları ise her zaman en fazla devrimcilere karşı suçlamalarda kendisini gösterdi. Bugüne kadar düdük, salsa aleti, zilli tef, görme engelli birinin evinde bulunan bir kitap, uçurtma gibi sayısız alet, “bölücü örgüt üyeliğinin” kanıtı sayıldı.

(soL - Haber Merkezi)