Provokatör üçlü: Kimyasalda Suudi-İsrail-Türkiye koalisyonu

ABD’nin “kesin Suriye yaptı” dediği ve BM soruşturmasını engellemeye çalıştığı kanıtı İsrail’in verdiği ortaya çıktı. 2013 boyunca ABD’ye sözde kanıtlar sunarak Suriye’ye saldırma gerekçesi bulmaya çalışan üç ülke vardı: İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye. Hedefe ulaştılar, ABD savaş baltasını çıkardı.

Yiğit Günay - soL
22 Ağustos Perşembe günü Lübnan’dan İsrail’e 4 füze atıldı. Saldırıyı, birkaç saat içinde, El Kaide bağlantılı ve Suriyeli muhalifleri destekleyen Abdullah Azzam Tugayları isimli bir örgüt üstlendi. Her şey açıktı. İsrail ertesi gece karşılık verdi fakat hedef aldığı, füzeleri atan grup değil, Suriye’ye yakınlığıyla bilinen Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Genel Komutanlık isimli örgüttü. Suriye karşıtları İsrail’e saldırdı, İsrail’se onları değil, Suriye’yi vurdu.

Kimyasal saldırı iddiasıyla birlikte gündeme oturan, Suriye’ye karşı olası bir dış müdahalede de aynı tuhaf senaryo tekrarlanacak gibi görünüyor.

ABD, elinde kimyasal saldırı yapıldığına dair kesin kanıtlar olduğunu söylüyor. Türkiye de buna katılıyor. Birleşmiş Milletler (BM) heyeti araştırmalarını tamamlamış değil.

ABD’nin elindeki kanıtın ise İsrail tarafından sağlandığı ve yanlış olduğu ortaya çıktı.

ABD’nin U dönüşü
21 Ağustos Çarşamba günü Suriye’nin başkenti Şam’ın Doğu Guta bölgesinde kimyasal saldırı yapıldığı ve binden fazla insan öldüğü iddia edildi.

Saldırı, BM heyetinin, daha önce muhalifler tarafından kimyasal saldırı yapıldığı iddia edilen yerlerde inceleme yapmak üzere Suriye’de bulunduğu sırada yapıldı. ABD ve müttefikleri, “Suriye’nin derhal BM heyetine Doğu Guta’da inceleme izni vermesi gerektiği” açıklaması yaptılar.

Cuma günü, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Suriyeli mevkidaşı Velid Muallim’i arayarak bu isteğini tekrarladı. Cumartesi günü BM Suriye hükümetine resmen izin başvurusu yaptı, Suriye, Pazar günü inceleme için izin verdi.

Fakat ABD, aynı Pazar günü, tam bir U dönüşü yaptı. Kerry, BM Genel Sekreteri Ban ki Mun’u telefonla arayıp “Artık çok geç, soruşturma yapmayın, heyeti geri çekin” dedi. Pazartesi günü bunu tüm dünyaya ilan etti. Fakat Ban ki Mun ısrarcı oldu ve heyeti geri çekmedi.

Heyet, bugün incelemelerini tamamlayıp yarın Suriye’den ayrılacak. Henüz bulgulara dair kesin bir açıklama yapılmış değil.

U dönüşünün arkasında İsrail var
Üç gün içinde ABD’nin tam ters bir pozisyon almasının sebebi, bu aralıkta, “kesin kanıtlar”a ulaştığını iddia etmesi oldu. Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, bu kanıtın İsrail istihbaratı tarafından sağlandığını yazdı. Kuveyt’in El Ceride gazetesine göre, söz konusu kanıt, saldırı sırasında roketlerin Şam’ın Kabun bölgesindeki bir Suriye ordusu kontrol noktasından atıldığını gösteriyor.

Fakat, eğer kanıt buysa, ortada maddi bir hata var. Aylardır bölgede olan Finlandiyalı araştırmacı Petri Krohn, Haziran başından bu yana ve saldırının olduğu gün, söz konusu Kabun bölgesinin El Nusra önderliğindeki muhaliflerin elinde olduğunu belirtti.

Füzeleri kimin attığıysa kimsenin umrunda değil, özellikle de İsrail’in. Nasıl ki geçen hafta El Kaide kendisine saldırınca FHKC-GK’yı vurduysa, İsrail şimdi de aslında füzeleri muhaliflerin attığını gösteren kanıtla, Suriye’nin vurulmasını istiyor.

İsrail ve Suudilerin ikna çabaları
ABD Başkanı Barack Obama, geçen sene “Suriye’de kimyasal silah kullanımının kırmızı çizgileri” olduğunu açıklamıştı. O tarihten bu yana üç devlet, İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye, ABD’nin Suriye’ye saldırmasını sağlamak için “kanıt” sağlamaya uğraşıyor.

Wall Street Journal gazetesi, Pazar günü Suudi istihbarat şefi Bender bin Sultan’ın, ABD’yi ikna etmek için şimdiye kadar yaptıklarına dair örnekleri yazdı. soL’un daha önce yazdığı ve WSJ’nin de şimdi tekrar teyit ettiği üzere, Bender bin Sultan, geçen sene Kasım ayı civarında Hırvatistan’a gidip eski Sovyet yapımı silahları topladı ve bunları Suriye’deki gruplara dağıttı. Transfer, Türkiye üzerinden yapıldı.

O kış, Suudi casusları, “kırmızı çizginin aşıldığı”nı kanıtlamak için somut çabalara başladı. Yaralı bir Suriyeli muhalifi uçağa bindirip İngiltere’ye götürdüler. Sarin gazına maruz kaldığını iddia ediyorlardı. Fakat ABD ve İngiltere ikna olmadı.

Deneme sırası İsrail’e gelmişti. 19 Mart’ta muhalifler, Halep’te kimyasal silah kullanıldığını öne sürdü. ABD o sırada müdahaleye gönülsüzdü. “Elimizde kesin kanıt yok” dediler. Nisan ayında İsrail, Suriye devletinin sarin gazı kullandığına dait “kanıt”ları ABD’ye ulaştırdı. Bunu da uluslararası kamuoyuna duyurdu. Müdahale yanlısı basın, ABD üzerinde baskı kurmaya başladı. Sonunda ABD’li yetkililer “elde kimyasal silah kullanıldığına dair yeterli kanıt var” açıklaması yapmak zorunda kaldı, fakat müdahale gündeme gelmedi.

Üçlünün beceriksizi: Recep Tayyip Erdoğan
İsrail de ABD’yi ikna edemeyince, devreye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan girdi. Mayıs ayı başında bir ABD televizyonuna verdiği röportajda ellerinde Suriye’nin kimyasal silah kullandığına dair kanıt olduğunu, bunu ABD’ye gittiğinde Obama’ya vereceğini öne sürdü.

Fakat Erdoğan’ın bahsettiği kanıt, bir daha hiç duyulmadı.

Geçen Çarşamba yaşanan saldırının ardından ise İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye, istediğini almış görünüyor. ABD’nin liderliğinde bir grup ülke, Suriye’ye karşı BM Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın müdahale etmeye hazırlanıyor.

Şimdiye kadar oluşan tablo, bu müdahalede Türkiye’nin bir miktar geri planda tutulacağına işaret ediyor. Savaşa en istekli ülke olan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ağzından bunu dile getiren Türkiye’nin, yakın müttefiki Katar’la birlikte ABD nezdinde geri plana itilmesinin bunda etkisi var.

ABD niye bu defa ikna oldu?
Suudi Arabistan, İsrail ve Türkiye’nin bu sene içinde ABD’yi Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına ikna etmeye çalışmasına rağmen hiçbirinde başarılı olamaması ancak bu defa ABD’nin bir müdahaleyi gündemine almasının arkasında, Suriye ordusunun muhaliflere karşı üst üste elde ettiği başarılar var.

ABD Genelkurmay Başkanı General Martin E. Dempsey, geçen haftaki saldırıdan hemen önce yaptığı açıklamada, ilk kez, Suriye ordusunun “sahada üstünlüğü ele geçirdiğini” kabul etmişti.

Suriye ordusu, muhaliflere Lübnan’dan yapılan sevkiyatların geçiş noktası olan Kuseyr kasabasını ele geçirmesinden bu yana üst üste askeri başarılar elde ediyordu. Çarşamba günkü saldırı, Şam civarında muhaliflerin elinde kalan son bölgeyi ele geçirmek üzere Suriye ordusunun bir askeri operasyon başlatmasıyla aynı güne denk geldi.

Amaca ulaşıldı: Gerçek suçlar örtbas ediliyor
Suriye’ye müdahale edilmesi bir felaket olur. Ancak müdahale olmasa dahi, kimyasal oyunu gerçek amacına ulaştı. BM heyeti, muhaliflerin kimyasal silah kullandığı bölgede inceleme yapmadan, yarın sabah Suriye’den ayrılacak.

BM heyetinin Suriye’ye gitme nedeni, Rusya’nın geçen ay sunduğu bir rapordu. Rusya, BM’ye, Han el Esal kasabasında muhaliflerin kimyasal silah kullandığına dair 80 sayfalık bir rapor sunmuştu.

BM bu bölgeye gitmek üzere Suriye’de bulunduğu sırada, Çarşamba günkü saldırı yaşandı. Saldırının hemen ardından muhalifler, BM heyetini Han el Esal’e sokmayacaklarını açıkladılar.

ABD Başkanı Barack Obama da BM Genel Sekreteri Ban ki Mun’u telefonla arayarak, BM temsilcilerinin Suriye’den çıkarılması yönünde baskı kurdu.

Obama’nın baskısı ve müdahale olasılığı sonuç verdi. BM heyeti, Rusya’nın kanıtlarını sunduğu olayı inceleyemeden ülkeden ayrılacak.