Polisten fezleke garabeti: Milyonlar yasadışı

Ankara Emniyeti’nin yazdığı Gezi fezlekesi, eylemlere katılan herkesi suçlu ilan ediyor. Polise göre halk hareketinin amacı, kaos ortamı yaratmak. 23 kişinin şüpheli olarak gösterildiği fezlekede, bu kişilerin ne suç işledikleri ve hangi örgütle bağlantılı oldukları hakkında tek kelime yok.

Ankara Emniyet Müdürlüğü, Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltına alınan 23 kişi için düzenlediği fezlekede siyasi partileri, milletvekillerini, baroları, dernekleri, sendikaları, taraftar gruplarını, kitle ve meslek örgütlerini “anayasal düzeni değiştirmek amacıyla halk ayaklanması başlatmaya çalışmakla” suçladı. Savcılığa yollanan fezlekede, şüpheli sıfatıyla yer alan 23 kişinin hangi suçu işledikleri, hangi örgüte üye oldukları hakkında tek kelime yer almadı.

Dev teşkilat!
Polisin Ankara’da Başbakanlık binasına, TBMM’ye, AKP Genel Merkezi ile il ve ilçe binalarına, Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlık resmi konutuna ve Tayyip Erdoğan’ın evine saldırmakla suçladığı “eylemci gruplar”ın, “kaos ortamı oluşturarak halk ayaklanması çıkarmaya” çalıştıkları savunuldu.

Eylemleri “Hükümet karşıtı basın yayın kuruluşları, gazeteciler, sivil toplum örgütleri, taraftar grupları ile sanat camiası mensupları ve marjinal gruplar”ın kışkırttığını ve yönlendirdiğini iddia eden Ankara Emniyeti, 31 Mayıs akşamından 16 Haziran’a kadar yaşananların, kendisine göre, gün gün dökümünü de sundu.

Ankara polisinin yazdığı fezlekede İP, CHP, TKP, ÖDP, HKP gibi çeşitli siyasi partiler, TTB, TMMOB, Ankara Barosu, ATO, ÇHD gibi meslek örgütleri, DİSK ve KESK gibi sendikalar, İHD, Halkevleri gibi çeşitli kitle örgütleri ve sanatçılar da olayların kışkırtıcısı ve planlayıcısı gibi gösterildi. Fezlekede ayrıca CHP Ankara milletvekilleri Ayla Nazlıaka, İzzet Çetin ve Levent Gök hakkında da suçlayıcı iddialara yer verildi.

Uluslararası basının da “provokatörlükle” suçlandığı fezlekede BBC, CNN, Reuters, The Economist ve El Cezire gibi kuruluşların olayları abartarak, çarpıtarak dünyaya servis ettikleri, yalan ve yanlış haberlere yer verdikleri savunuldu.

Fezlekenin dikkat çeken bir özelliği de, polis tarafından “terör örgütü” diye nitelenen, bir kısmı on yıllardır faaliyeti bulunmayan örgütlerin, CNN gibi medya kuruluşlarına kadar uzanan bir ağı kontrol etmiş gibi sunulması.

'Mahalle baskısı' varmış!
Fezlekede “grupların organizasyonu” alt başlığıyla yer verilen bir fotoğrafta, eylemlerin ilk gününde herhangi bir şey takmayan bir yurttaşın, ikinci gün ameliyat maskesi, üçüncü gün atkı, dördüncü gün gaz maskesi takmış haldeki fotoğraflarına yer verildi. Polisin halkı gaza boğmasına karşı savunma refleksi geliştiren halk, böylece “dev teşkilatın” talimatıyla hareket etmiş gibi sunuldu.

Bir diğer gülünç iddia ise eylemlere “aktif olarak katılmayan” kişilerin her akşam 21.00’de evlerinin ışıklarını yakıp söndürdükleri, gürültü çıkarmak amacıyla tencere tava çaldıkları, kapı kapı dolaşarak halkı “protesto eylemlerine katılmaya zorladıkları”, araba konvoylarıyla korna çaldıkları ve böylece çevrede “mahalle baskısı” kurdukları şeklinde.

Böyle suça böyle delil...
Başbakanlık ve diğer icracı bakanlıkların bulunduğu Kızılay Meydanı’nı işgal ederek devleti çalışamaz hale getirmek ve kaos ortamı yaratmanın amaçlandığını savunan Ankara Emniyeti, “delil” olarak Twitter’da paylaşılan mesajlara ve duvar yazılarına yer verdi.

Şüpheli diye gösterilen 23 kişinin “terör örgütü” denilen örgütlerle nasıl bir ilişkisi olduğu, bu kişilerin eylemlerde ne yaptıkları gibi başlıklarda tek bir kelime dahi etmeyen polis, suçladığı örgütlerin olayları nasıl yönlendirdiği konusunda da kanıt olarak bazı duvar yazılarını, eylemlerde taşınan flamaları ve internette yayımlanan bazı açıklamaları sundu.

ODTÜ yönetimi de suçlu
Fezlekenin “satır aralarına” sıkıştırılan ve 91 sayfa uzunluğundaki fezleke boyunca sürekli tekrar edilen bazı ifadeler de dikkat çekici. Bunlar arasında eylemcilerin sürekli alkol aldıkları, polise bira şişeleri fırlattıkları, Başbakan’a küfrettikleri gibi iddialar bulunuyor.

Bir başka satır arası ifade, ODTÜ yönetimi hakkında. Ankara Emniyeti, ODTÜ yönetimini ve özel güvenlik birimlerini, 31 Mayıs’ı 1 Haziran’a bağlayan gece tüm ülkedeki insanlar gibi sokağa dökülen ODTÜ’lü öğrencilere müdahale etmediği ve polise haber vermediği için eleştiriyor.

Polisin halka saldırılarını fezlekede ısrarla “kısa süreli ve orantılı müdahale” olarak niteleyen Ankara Emniyeti, halkın isyana teşvik edildiğini savunduğu eylemlere katılım ve gözaltına alınanlar konusunda da oldukça gülünç sayılar veriyor. Ankara Emniyeti’ne göre, 31 Mayıs’la 16 Haziran arasında kentteki en kalabalık eylemde aynı anda 10 bin kişi bir araya gelmiş.

Şahbaz’ın tanığı bu kez davacı
Ethem Sarısülük’ü vurarak öldüren çevik kuvvet polisi Ahmet Şahbaz lehine mahkemede tanıklık yapan Erol U., Ankara Emniyeti’nin hazırladığı fezlekede de “mağdur/müşteki” sıfatıyla yer aldı.

Güvenpark’ta Ethem Sarısülük’ü öldüren çevik kuvvet polisi Ahmet Şahbaz lehine tanıklık yapan polis memuru Erol U., Ankara Emniyeti’nin hazırladığı fezlekede de “davacı”, “mağdur” sıfatıyla yer alıyor. Erol U., Ethem Sarısülük’ün öldürülmesi davasına bakan Savcı Veli Dalgalı’ya verdiği ifadede, yoğun saldırı altında olduklarını, olay sırasında geri çekilirken banklara takılarak düştüğünü ve bu sırada silahını düşürdüğünü söylemişti. Erol U., daha sonra polisin gazlı müdahalede bulunarak silahını geri aldığını ve silahın namlusuna fişek sürüldüğünü fark ettiğini, fişeği kendisinin namluya sürmediğini iddia etmişti. Çevik kuvvet polisi olan Erol U., ifadesinde, Ahmet Şahbaz’ın ateş ettiğini ve Ethem Sarısülük’ün vurulduğunu görmediğini söylemişti.
Erol U., Ankara Emniyeti tarafından hazırlanan fezlekede, 56’sı polis 261 davacı arasında yer aldı.