Parayı bastırana mastır, doktora…

Üniversitelerdeki piyasalaşma öyle bir hale geldi ki, alenen “parayla tez yazan” birtakım kurumlar, akademinin içinden isimlerce “özel tezler” üretiyor. Bilim, bir kez daha sermayeye boyun eğiyor.

Üniversitelerde "özel ders" piyasası korkutucu boyutlara ulaştı. Giderek genişleyen özel ders piyasasında artık parasını ödediğinizde makale ödevlerini yapdırmaktan, yüksek lisans ve doktora tezleri yazdırmaya kadar hemen her şey mümkün. Uzun süredir el altından yapılan bu işler, artık internette site açacak, danışman isimleri verecek kadar kurumsallaşmış durumda.

Lise ve üniversitelere girişlerin tek bir sınava bağlandığı sistem, gelir durumu iyi aileleri, çocuklarını özel kurslara göndermeye ve özel öğretmenler tutmaya başladı. Gelinen noktada, birçok aile çocuğunun üniversiteyi kazanması için dershane ve özel dersleri bir zorunluluk olarak görüyor. Eğitim sisteminin kendisi de bu ihtiyacı artıracak şekilde düzenlenmiş bulunuyor.

Piyasa üniversitelere yayıldı
Üniversite öncesi eğitimde bu denli yaygınlaşan özel ders işi, uzun süredir üniversitelere de sıçradı. Hemen tüm öğrencilik hayatı boyunca özel ders almaya alışmış yeni nesil öğrenciler, bu ihtiyaçlarını üniversitede de karşılamanın yollarını ararken, geçinmek için özel ders veren alt sınıflardan başarılı öğrenciler ise, yeni öğrenciler bulma derdindeydi. Yaygınlaşan özel üniversitelerde “parası neyse vererek” okuyan öğrencilerle burslu öğrencilerin yan yana gelmesi, her yerde kıvılcımı çaktı.

Bugün üniversitelerde ciddi bir özel ders piyasası oluşmuş bulunuyor. Fen bilimlerinden sosyal bilimlere, mühendislik fakültelerinden güzel sanatlara kadar her bölümde özel dersler sıkça görülüyor. Özel derslerin sadece öğrenciler değil, bazı açıkgöz öğretim üyeleri tarafından da verildiği biliniyor.

“Ödev yapılır, tez yazılır”
Bir kez kendine yer açan piyasa, üniversitelerde genişleme eğilimini sürdürüyor. İnternette yapılan kısa bir araştırma, parayla tez yazan birçok şık görünümlü site olduğunu ortaya koymaya yetiyor.

“Tezimi yap”, “tez hazırlama merkezi” gibi ne yaptığını açıkça ifşa eden isimlere sahip bu sitelerin bazılarında, “Danışma Kurulu” adı altında profesör, doçent unvanlarına sahip akademisyenlerin isimleri de yer alıyor. Ancak, internet arama motorlarındaki kısacık bir araştırma, bu kişilerin hayali akademisyenler olduklarını gösteriyor. Zira bir akademisyenin böyle bir iş yapması halen suç.

soL olarak bu internet siteleri üzerinden bir piyasa araştırması yaptık. Sitelerdeki yetkilileri aradığınızda, iş öncelikle bir “profesyonel destek verme” olarak tanıtılıyor. Buna göre bu kurumlar, sizin tezinizin belli kısımlarında bir nevi “koçluk” görevi üstleniyorlar.

Ancak “Canım ben uğraşamayacağım, parası neyse vereyim de ben ellemeyeyim” dediğiniz anda işin rengi değişiyor. Bundan sonra tez konusu üzerinden sıkı bir fiyat pazarlığı başlıyor. Bir yüksek lisans tezi, birkaç bin liraya “mal oluyor”. Fiyatta anlaştıktan sonra, size tez hazırlanınca savunmak üzere “bir ay kadar çalışmak” kalıyor.

Şirket yetkilileri, size “referanslar” vermekten de geri durmuyorlar. Daha önce kendileriyle çalıştığını, yani parayla tez yazdırdıklarını söyledikleri bazı eski müşterilerin telefonlarını “Bunlara sorabilirsiniz” diyerek veriyorlar. Gösterdikleri referanslar arasında bugün bürokrat, şirket yöneticisi ve hatta akademisyen olan birçok kişi var.

İşin öbür ayağında başka bir sömürü var. Bu şirketlerin birçoğu, aldıkları bu işleri üniversite öğrencilerine yaptırıyorlar. Örneğin bir makale ödevi için yüzlerce lira alan şirket, bunu birkaç on liraya başarılı bir üniversite öğrencisine yaptırırken, bu işten sadece aracılık yaparak yüklü miktarları kasasına aktarmış oluyor. Trajik olan, paraya ihtiyacı olan başarılı üniversite öğrencilerinin, bu hizmeti vererek birtakım zengin çocuklarının kendileriyle aynı diplomaya sahip olmalarını sağlamaları oluyor. Bir taraf para, bir taraf akademik unvan kazanmış gibi görünse de, kaybeden bilim ve toplum oluyor.

“Beni bile şaşırttınız”
Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz, İstanbul’daki bir özel üniversitede çalışan akademisyen, kendisinin akademinin içinde bulunduğu vahim tabloyu çok iyi bilen bir insan olmasına rağmen, anlattıklarımızdan sonra işin geldiği nokta karşısında şaşkınlığını gizleyemiyor. “Ben işin bu raddeye geldiğini bilmiyordum” diyen akademisyen, “bu ahlaksızlığın bu kadar aleni yapılmasının, üniversitelerin içine düştüğü piyasalaşma ve gericileşmenin yarattığı çürümeyi gösterdiğini” belirtiyor.

Görüşlerine başvurduğumuz akademisyen, soL’a konuyla ilgili şunları söyledi: “Öteden beri tez ve unvan sahibi olmanın birtakım ‘kısayolları’ vardı. Bunun en bilineni, muvazzaf subayların YL ve Dr. kısa dönem askerlere tezlerini yazdırmalarıydı. Binbaşı ve üstü her asker istisnasız bunu yapıyor. Hiçbir hoca bu tezleri okumuyor, hiçbir jüri bu tezleri başarısız bulmuyor, oturumları ve savunmaları dahi doğru dürüst yapılmıyor. Dolayısıyla kısa dönem bir erin önüne dayanan tezi dört ayda ot yolmaktan nöbet tutmaktan nasıl vakit bulup yapacağı da belli olduğuna göre, burada verili bir "intihal tez" yığını var.

“Bir diğer bilinen ise, dinci tarikatlerin kullandığı yöntemdi. Bu bir makale yazma havuzuna dayanıyordu. Şöyle ki, tarikata bağlı az sayıda eli kalem tutan akademisyen, genelde Ankara ve İstanbul'da devlet üniversitelerinde kendilerine yer buluyorlar. Tarikatın geri kalan kapasitesiz akademisyen adayları ise ise bu azınlığın geçmişte yazdığı makaleleri, orasına burasına virgül, nokta koyup yayınlıyor. Bunların tümü intihal, fakat kimse çıkıp “Bu makale benim” demediği için çark dönüyor, bu kişiler de taşra üniversitelerine yerleşiyorlar. Anlattıklarınız, bu kirli ilişkinin kurumsallaşmış ve üzerinden para kazanılan hali gibi görünüyor.”

Tek yol “parası neyse vermek” değil
Akademiden unvan almanın yolları sadece buralardan geçmiyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın, başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere çeşitli üniversitelerden doktora unvanı alması, akademiyi “teslim almanın” bir başka yolu olduğunu ortaya koyuyor.

(soL - Haber Merkezi)