Ortadoğu Konferansı’nda bölge dinamikleri ve dış müdahaleler konuşuldu

HDK'nin düzenlediği Ortadoğu Konferansı'nda Mısır, Tunus, Fas, Filistin, Lübnan, Almanya'dan temsilciler söz olarak Ortadoğu coğrafyasında yaşananları, dış müdahaleleri, Suriye'yi, mücadeleleri ve yaşanacakları anlattı, öneriler dile getirdi.

Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) Ortadoğu Konferansı bugün başladı. “Halkların adalet, özgürlük arayışları ve müdahaleler” başlığıyla Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşecek konferansta, Türkiyeli araştırmacıların yanı sıra Mısır, Tunus, Fas, Filistin, Lübnan, Almanya'dan temsilciler söz alarak bölge dinamiklerini, mücadeleleri ve dış müdahaleleri konuştu.

İki gün sürecek olan konferans bugün başladı
Konferansın ilk gününde açılışı HDK Yürütme Kurulu adına Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş başkanı Fatma Gök yaptı. HDK’nin adalet, özgürlük arayışlarını politik bir zemine taşımak adına kurulduğunu anlatan Gök, Ortadoğu’da emperyalist müdahalelerin ve Suriye’yle savaşa varan süreçte bu konferansın önemli olduğunu ifade etti. Tunus, Mısır’da yaşananlara ve Wall Street ayaklanmalarına değinen Gök, Türkiye’de Kürt halkının özgürlük mücadelesinde son olarak açlık grevlerinin sonlandırılması ve ihtiyaçların karşılanması dileklerinde olduğunu söyledi.

“Fas’ın özgürlüğü için mücadele edeceğiz”
İki gün sürecek olan konferansın ilk oturumunda, “Arap Halk Hareketleri ve Mücadelelerin Geleceği” başlığı altında Mısır, Tunus, Fas’tan temsilciler söz alarak ayaklanmalar, arayışlar, uluslararası güç dengeleri ve yaşanan gelişmeleri ele aldı. Ahmet Tonak’ın moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda ilk sözü Fas Demokratik Yol Partisi’nden Lhoussain Lahnnaoui aldı. Lahnnaoui, “Arap dünyası devrimci süreklilik arz eden bir dönemden geçiyor. Bu süreç hem devrimci güçler hem devrim karşıtı güçler arasında bir çatışma halini sürdürüyor. Halklar gerçek olan değişimin yapıcısıdır” diyerek sürecin devrimci olarak başladığını ancak bir diktatörlüğe ve terörizme yol alındığını söyledi.

“ABD ve emperyalistler gerici körfez ülkelerinin desteğini alanlar, ılımlı İslamcı olanlar arasında yayılabildi” diyen Lahnnauoi, emperyalizme ve kapitalizme karşı halkların gücünü koruması gerektiğini söyledi. Fas’ta halk hareketinin dağınık olarak devam ettiğini söyleyen Lahnnauoi, “Hala yüzlerce yürüyüş oluyor, halk sokağa çıkıyor. Bütün insanlar korku eşiğini kırdılar, bilinçlerini yeniden edindiler, anladılar ki hak mücadeleyle elde edilebilecektir, taleple elde edemeyeceklerini anladılar. Fas’ın özgürlüğü için mücadele edeceğiz” dedi.

“Neden savaşlar Ortadoğu’da var?”
Alman Parlamentosu’ndan Sevim Dağdelen, Arap hareketlerini büyük bir umutla karşıladıklarını ancak süreçte gerici güçlerin egemen olduğunu söyleyerek, “Bahreyn, Yemen, Katar’daki protestolara silah gücüyle karşı gelindi. Neden savaşlar Ortadoğu’da var? Dışarıdan müdahaleler var, özel timler, ordu, gizli servisler gönderiliyor, ülkeler kaos haline getiriliyor. AB, Fransa, Katar, Türkiye’nin sorumluluğu var, protestolara kendi egemenlikleri için müdahale ettiler” diye konuştu.

“Mısır’da takke değişti”
Mısırlı akademisyen Mohamed Waked, “Tahrir’deki ayaklanmalardan sonra toplantılar yapılmaya başlandı. Türkiye’ye ziyaretler gösterildi, toplantılardan kimse haberdar edilmedi. Mursi 1 ay önce AKP’nin düzenlediği toplantıyı üstlendi yani işbirliğinden bahsediyoruz” diyerek AKP ve Müslüman Kardeşler arasındaki işbirliğine değindi. Waked, “Mısır’da takke değişti. Müslüman Kardeşler de AKP sloganlarıyla karşımıza çıkıyor. Mısır’daki azınlıklar için son derece üzücü, medyanın gösterdiği gibi algılanıyor” diyen Waked, Mısır’da ekonomi politikasında değişiklik olmadığını hatta daha kötüye vardığını söyledi.

“Mursi’nin sözde demokratik seçilmişlik kılıfı var bir yandan devasa bir mücadele de var, ulaşım sektöründe grevler oldu. Son 3 ayda 34 cinayet gerçekleşti, işkence örnekleri, tacizler ve bunlardan sadece kayıt altına alının yüzde 10. Mısır’ın polisleri Mübarek’in polisine benziyorlar” diyen Waked, sürece karşı Türkiyeli ve Mısırlı devrimcilerin benzeri politikalara karşı çıkmaları gerektiğini ifade etti.

“Bu süreç yeni renkli devrim midir?”
Yazar Foti Benlisoy da söz alarak, “Biz ABD’nin geçmiş siyasetinin bir devamı mıyız yoksa yepyeni bir dönemle mi karşı karşıyayız” diyerek kitlesel eylemlerin olacağı dönemde pozitif tutum takınmaktan bahsetti. “Bu süreç yeni renkli devrim midir?” diyen Benlisoy, Ortadoğu’da yeni bir açılım gerçekleştiğini, bu sürecin istisnaileştirilmesine karşı çıkılması gerektiğini söyledi.

“Arap Baharı’nın bizi ileriye götürmeyeceği kesin”
Tunus Emekçileri Partisi Hamma Hammami, “Bizler olup bitenleri bilimsel olarak devrim diye kabul ettik” diyerek emperyalist güçlerin Arap dünyasında yaşanan gerçekleri göstermemeye çalıştığını söyledi. “Arap halklarımıza ABD ve Siyonist işgal var. Tunus’ta olanlar bir boşluktan gelmediği için devrim olduğunu düşünüyoruz.

Örgütlü olmasa da genel bir programa sahipti ve biz gerici bir rejimden başka bir gerici rejime geçtik” diyen Hammami, sözlerine şöyle devam etti: “Örgütlenme ve bilinç eksikliği depremlerin yol ortasında kalmasına neden oldu. Emekçi ve işçi hareketinin eksikliği de vardı ve emperyalist güçler bu devrimleri seyretmedi, müdahale etti, devrimleri benimseme gibi bir hareketle davrandılar. Hem Mısır hem Tunus’ta devrimcileri benimseyip ılımlı İslamcıları öne çıkardılar. Libya, Bahreyn’de askeri müdahaleyle gerçekleşti. Üçüncü yol ise iç savaş yani Yemen ve Suriye’de bir iç savaşa dönüştürmeye çalıştılar. Suudi ve Katar gibi gerici ülkelerin siyasi müdahaleleriyle gerçekleştirmeye çalıştılar. Arap Baharı’nın bizi ileriye götürmeyeceği kesin.”

İkinci oturumda Filistin mücadelesi ve bölge politikaları konuşuldu
Konferansın ikinci oturumunda “Günümüz bölge dinamikleri ve Filistin halkının mücadelesi” başlığında Arap Halk ayaklanmaları, Filistin mücadelesi ve İsrail bölge politikalarında Filistin mücadelesinin yeri konuşuldu. Oturumun açılışını HDK Divan Kurulu adına milletvekili Ertuğrul Kürkçü yaptı.

Türkiye hükümetinin Filistin’e olan ilgisinin tamamen pragmatik ve istismarcı olduğunu söyleyen Kürkçü, “Yeni bir Osmanlı ruhu hevesinde olan AKP Filistin davasının çözümünden çok sorun oluşturuyor. Gazze’ye gönderilmeye kalkışılan yardımların emperyalizmin bölge hakimiyetlerinden ayrı değerlendirirsek Filistin halkından çok iktidarların kendisi için tasarlandığını anlıyoruz. Egemen sınıfların sadakalarının geçirileceği bir ilişkiyi Filistin halklarının reddedeceğini biliyoruz. İsrail işgali ‘one minute’ ile son bulmadı" diye konuştu.

FHKC: “İsrail diye bir devleti tanımıyoruz”
Moderatör Bereket Kar’ın, “Ortadoğu’da emperyalizmin sunduğu barış planı yerine halk hareketlerinin ortaya çıkması halkın kendi mücadele planlarını sunduğu görülüyor” diyerek başlattığı oturumda ilk sözü FHKC Politbüro üyesi Ahmet Ebu Suud Hanini aldı. Filistin halkının yüzyılı aşkın süredir savaştığını, yüzbinlerce insanın hayatını kaybettiğini ve milyonlarca sürgün olduğunu anlatan Hanini, “Filistin’de siyonizmin varlığı emperyalizmin bölgedeki güçlü varlığından ötürüdür. Diktatör, geri kafalı, miras prensipli Arap rejimleri emperyalizme karşı duran halklara karşı durdular” dedi.

Hanini, “Bu halk bizler de FHKC olarak İsrail diye bir varlığı kabul etmiyoruz, bütün Filistin toprağı Filistin ve Arap halklarınındır. Bütün bölgede yaşayan halklara karşı bulunan yabancı bir cisimdir İsrail. Bu dava sadece Filistinlilerin değil dünyada vicdan sahibi olan tüm insanlarındır. İnsanlık tarihinde bütün sömürge biçimleri uzun süremeyecek, Filistinliler kendi toprağına geri dönecektir” diye konuştu.

“Mısır ve Tunus’ta devrim olduğunu düşünüyoruz”
Arap dünyasında olanların Filistin’e nasıl yansıdığını yanıtlayan Hanini, “Biz sadece Mısır ve Tunus’ta devrim olduğunu düşünüyoruz. Tahrir meydanı başarılı bir hamleydi, daha önce hiç olmamıştı. Mısır’da olanlar gerçek bir devrim süreci şu anda olup bitenleri ise çok iyi analiz etmek gerekiyor. Biz Araplar solcu hareketlerimizle anı yaşıyoruz, öncesini de sonrasını da görmüyoruz ama emperyalistler öncesini sonrasını okuyorlar. Bu olanlardan en çok korkan ülke İsrail’dir. Halklar adım attı, yürüyüşe geçti ve geri dönüşü olmayacaktır. Bu dönemin en önemli başarısı Mübarek’in düşmesidir” dedi.

Filistin halk hareketinin diktatör rejime ve bölünmeye karşı durması gerektiğini ve bölünmeden İsrail’in faydalandığını söyleyen Hanini, “Yeni kutuplar oluşuyor hala şekillenmiş değil ama orta, uzun vadede kutuplaşmalar başlıyor, yeni bir yerde konumlanmamız gerekiyor” diye konuştu.

LKP: “İslamcılar devrim üzerinde tepinip iktidara ulaştı”
Lübnan Komünist Partisi’nden Ali Selman Arap halk ayaklanmalarının açlığa, işsizliğe karşı ortaklaştığını ifade ederek halk hareketlerinin hala sonuca varmadığını söyledi. Selman, “İslamcılar devrim üzerinde tepinip iktidara ulaştı. Bizler ve yoldaşlarım bu iktidara ulaşmış olan İslamcı güçlerin özellikle Tunus ve Mısır’da istikrara ulaşamayacağını düşünüyoruz. ABD ve İsrail konusunda Arap halklarının isteklerini gerçekleştiremeyecekler, halkların karşısında duramayacaklar. İslamcı güçler ekonomik reform başarısına ulaşamayacak, İslam güçlerinin özgürlükler konusunda ne olduğunu da biliyoruz. Önceki iktidarlardan daha beterler” diye konuştu.

“Silahlardan arındırılmış Ortadoğu için savaşmalıyız”
Komünistlerin ve devrimcilerin görevinin ABD ve bağlantılı rejimlere karşı mücadele etmesi olduğunu söyleyen Selman, “Devrimci sol örgütlerin birleştirilmesi, her ülke kendi programını yapıp gelişmesi gereken yolları düşünüp emperyalizme karşı nasıl savaşılacağını belirlemesi gerekiyor. Yeni bir ayaklanma dalgasının oluşturulması gerekiyor. Sınıfsal ayrışmanın derinleştiğini düşünüyoruz. Üstlerin kapatılması için talepleri yükseltmek gerekiyor. Silahlardan arındırılmış bir Ortadoğu için savaşmalıyız. Solun bir cephesinin oluşturulması ve Arap sol kongresine işaret etmek gerekiyor. Özgürlükler ve demokrasi için kampanyaların başlatılması, Arap toprağında bulunan tüm kaynakların eşit dağıtılması ve ortaklaşmanın koordinasyonun artırılması, Arap solunun medyadaki rolünün artırılması gerekiyor. Hepimizin İsrail’e karşı savaşması gerekiyor” diye konuştu.

“Suriye'deki rejim rejimi korumaya yetmez”
Selman, Suriye’de yaşanan gelişmeleri, “Elbette Suriye rejiminin diğer Arap rejimlerinden farkı olduğunu düşünüyoruz. Çürümüş bir rejim olsa da bu rejimin ABD projesine izin vermediğini düşünüyoruz. Ancak Suriyeli arkadaşlarımıza da dediğimiz gibi bu rejim, bu rejimi korumaya yetecek noktada değildir. Bu rejimi halktan değil halkla korumak gerekiyor. Biz 3. seçenek olması için uğraştık. En azından hangi Suriye’yi istiyoruz gelecekte? Çünkü rejim zaten düşmüş durumda. Bu sloganı taşıyan harekete ihtiyacımız var” şeklinde değerlendirdi.

“Suriye’de bir cephe oluşmalı”
“Suriye’de bir cephe oluşmalı, demokratik ve solcu olan kesimleri birleştirip bir kongre yapmalı. Direnişçi ABD projelerine karşı durabilecek direnişçi bir Suriye yaratılması gerekiyor” diyen Selman, Suriye’de yaşanan gelişmelerin Lübnan’da “ateşe sürüklenmiş bir alan” olarak yansıdığını ifade etti. Selman, “Lübnan toprağında çok kırılgan bir döneme şahit oluyoruz. Uluslar arası çatışmaların bir merkezi haline dönüştürülüyor. Lübnan’da yeniden etnik gruplar arasında çatışmayı yaratmak istedikleri görülüyor. Büyük zorluklarla karşı karşıyayız” dedi.

“Lübnan’da saldırganlık artacak”
Lübnan’da ABD’nin projelerinin yanında duran 14 Mart ve Hizbullah’ın olduğu 8 Mart hareketi olarak iki kutup olduğunu söyleyen Selman, üçüncü kutubu yaratmaya çalıştıklarını ve politik, bağımsız durmaya çalıştıklarını söyleyerek, “Lübnan’da bulunan solcu örgütlerin yeniden birleşmesi için uğraşıyoruz. İç savaşa ve iç güvenliğin sağlanması için kongre yapacağız. Bizler çok vahşi bir savaşla karşı karşıyayız, bu rejimin ve iki kutup arasındaki çatışma bizim için zor iki taraf da aynı ekonomik dayanaklara dayanıyor. Geçen çok büyük greve şahit olduk, İşçi Federasyonunun grevi gerçekleşti. Gelecek ayın ilk günleri genel grev projesi üzerinde çalışıyoruz Lübnan’da. Bu dönemin sosyal ve özgürleşme dönemi olabileceğini düşünüyoruz. Lübnan’da saldırganlık artacak” diye konuştu.

“Türkiye Suriye’ye karşı yeni savaşa girdi”
Selman, “Bizler komünist parti olarak Türkiye’nin Suriye’ye karşı yeni savaşa girdiğini düşünüyoruz. Mültecileri koruma bahanesiyle silahçıları, selefileri destekleyerek, silah sunarak savaşı destekliyor. ABD’nin ve Katar’ın Lübnan’da koruma alanı yaratmak isteği vardı Türkiye bunu yaptı. Buna hepimiz karşı çıkacağız” dedi.

FHKC: “Emperyalizm ve Siyonizm kitaplardan gelmiyor”
FHKC’den Meryem Ebu Dakka, “Biz Filistinliler olarak direnen halkız, milli bir direnç içindeyiz, siyonizme karşı savaş veriyoruz ve devlet kuruyoruz. Emperyalizm ve Siyonizm kitaplardan gelmiyor, bunların ne kadar pis olduğu kitaplardan görülmez. Biz cesetlerimiz üzerinde öğrendik. Filistin’in özgürlüğü bütün halkların özgürlüğüdür. Emperyalizmin ileri karakolu olan siyonizme karşı savaşıyoruz” dedi.

“Filistin bizim toprağımızdır, savaşacağız”
Dakka, “İsrail bütün gücünü topladı, Filistin’i bölmek istedi ama Filistinliler birleşmeyi başardı. Her zaman birleşik olmamız lazım. Bizim düşmanlarımız bizi işgal edenlerdir, biz Filistinliyi Filistinliye kırdırmayız. Oslo süreci bizim için yıkımdı, tuzaktı. İsrail hiçbir zaman Filistin’de kutsalı olmadığını bilsin. Filistin bizim toprağımızdır, bizler beraber savaşmayı kabul ettik. FHKC olarak bölünmeye karşı her şeyi yapıyoruz. Bu geçici süreçtir, demokratik devleti kurana dek savaşacağız” diye konuştu.

“Gazze en yüksek kanser oranına sahip”
Savaşlardan ötürü Gazze’nin şu an en yüksek kanser oranına sahip olduğunu söyleyen Dakka, “Gazze sanki şu an bütün dünya ordularına karşı savaşıyor, dünyanın en yüksek kanser oranı Gazze’de. 10 yıl sonra Gazze’de yaşam kaybolacak, tuzlu su içiyoruz, bilmediğimiz hastalıklarla uğraşıyoruz. Biz bu topraklarda öleceğiz, çocuklarımız da burada doğacak ve ölecek” dedi.

“Bölünmeyi durduramazsak işgali durduramayız”
Dakka, “Suriye’de Libya’da demokrasi istiyoruz cümlesi emperyalizmin ve siyonizmin en büyük yalanı şu an. Onların demokrasileri her gün evleri yıkmak. Bölünmeyi durduramazsak işgali durduramayız. Filistin hepimizden daha büyük! Ya Filistin ya ateş! Hepimiz Filistin’e doğru ilerliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

'Mısır'da değişen bir şey yok'
Halklar Uyanırken, Siyasal İslam ve Dış Müdahaleler oturumunda söz alan Mısır Komünist Partisi temsilcisi Behice Hüseyin, Ortadoğu’da Şii eksenine karşı Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye’nin oluşturduğu Sünni bir eksenin ayaklarının örüldüğüne dikkat çekerken, bu Sünni “üçgenin” bölgede Sünni ve Şiiler arasında etnik ve dinsel bir çatışma yaratmaya çalıştığını dile getirdi.

Mısır’da İslamcı ve neoliberal bir anayasa oluşturulmaya çalışıldığını söyleyen Hüseyin, buradaki amacın işçilerin sosyal, ekonomik ve toplumsal haklarını gasp etmek olduğunu belirtti. Bu anayasaya karşı yüzde 48’i yoksul Mısır halkının önemli bir mücadele verdiğine dikkat çeken Hüseyin, son 1,5 ay içerisinde ülkede resmi rakamlara göre 400 eylem ve grevin gerçekleştiğini ifade etti.

Hüseyin ayrıca Mısır’da şu anda sınıfsal mücadele temelinde bir federasyon oluşturulma girişimi olduğunu belirtti.

On olarak Nazım Hikmet’in “29 Eylül 1945” şiirine göndermede bulunarak tamamlayan Hüseyin, “en güzel günler daha yaşanmadı ve en büyük devrimler gelecek ve kazanacak. Nazım Hikmet’ten hiçbir zaman umudumuzu kesmeyeceğiz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Arap baharı ile renkli devrimler arasındaki ilişki
Bu oturumda söz alan Mehmet Bekaroğlu ise, ABD’nin Mısır’da İslamcıları başa getirdi tespitinin doğru olduğunu belirtirken, “Arap Baharı” ile “renkli devrimler” arasındaki ilişkiye dikkat çekti. BOP projesi ile İslam coğrafyasının dünya sistemine dahil edilmeye çalışıldığını ifade eden Bekaroğlu, bu projenin hayata geçirilebilmesi için İran’ın zayıflatılması gerektiğini söyledi. Bekaroğlu, Arap halklarının “Esad mı NATO müdahalesi mi?” denklemini bozması gerektiğini ifade etti.

“Arap baharına devrim demiyorum, yabancı icadı bu” diyen Faik bulut ise, “Ben bunu devrimsel süreç olarak adlandırıyorum. Bu ileri de gidebilir geriye de gidebilir. Bu iş öncüsüz olmuyor. Organize kesimler bunun kaymağını yiyor” diye konuştu.

İslamcıların “prensip olarak” antiemperyalist olamayacağına dikkat çeken Bulut, “Chavez’i destekleyen bir İslamcı göremiyorum” diye sözlerini sürürdü. Bulut ayrıca, AKP’yi ed içine alarak, İslamcıların siyasette çok pragmatik hareket ettiğini belirtti.

(soL – İstanbul)