Organize işler...

AKP, TT Arena'da ıslıklanmasını "organize eylem" olarak niteledi, hatta Başbakan protestocu taraftarlar için "onların topu eline verseniz bomba diye karakola götürürler" ifadesini kullandı. Üç kişinin bir araya gelmesi "terörist eylem"miş gibi yaftalanmaya çalışılsın, AKP'nin "organize işleri" ise unutulmuş değil.

Başbakan, "onların topu eline verseniz bomba diye karakola götürürler" diyerek ve yöntem açısından masumane bir eylemi dahi ancak "belli partiler tarafından organize edildiği" için kotarabilen, kendisini TT Arena'da ve sokaklarda ıslıkla protesto eden kalabalıkları, ne futboldan ne de organize olabilmekten anladıklarını söyleyerek aşağıladı geçtiğimiz gün.

Kendisinin veya hükümetinin bakan ve milletvekillerinin, artık günlük yaşamlarında bir ıslık sesine veya nerde bir yumurta görseler irkilmelerine yol açtığını tahmin etiğimiz eylemler dizisi, AKP'nin "ileri demokrasi"sinin ipliğini pazara çıkarmaya yetecek kadar etkili oldu. İşi, ıslıklı eyleme "bomba"yı karıştırmaya kadar götüren futbolcu Başbakanımız ve iktidardaki partisi, 12 Eylül darbesinin, sokakta yan yana yürüyen iki-üç kişinin dahi "örgüt üyesi" olmakla suçlandığı faşist yönetiminin hayaletini yeniden karşımıza dikmeyi başardı.

Hâl böyleyken, Milli Görüş hareketinin 1970'lerden başlayarak günümüze değin süregelen ve AKP'de cisimleşen "örgüt" ve "organizasyon" kabiliyetini, dokuzuncu yılına giren AKP iktidarının "organize işlerini" anmadan geçmek olmaz...

Ülke yönetimi kankalarda...
Bugünün AKP kadrolarının büyük ağırlığını, 1980 öncesinin Milli Türk Talebe Birliği (MTTB), ardından kurulan ve Akıncılar olarak bilinen "Ak-Genç"in üyeleri oluşturuyor. Parti Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan, MTTB ve "Akıncı Gençlik (Ak-Genç)" içinden yetişen bir isim olarak biliniyor. Komünizmle Mücadele Dernekleri ile ortak işler yapan ve sola saldırıların faillerinden olan MTTB, "Kanlı Pazar" olarak bilinen ve Amerikan 6. filosu protestolarına düzenlenen saldırının düzenleyicisiydi.

Tayyip Erdoğan'ın ısrarla "AK Parti" denmesini istediği AKP'nin orta düzey yöneticilerinin büyük çoğunluğu da geçmişinde Ak-Genç üyeliği olan isimlerden oluşuyor. Bugün çoğu bakanlık yapmış olan veya halen bakanlık koltuğunda oturan, daha önce de Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında belediyeye bağlı kuruluşlarda üst düzey görevlerde bulunan isimlerin tamamına yakını 1970'li yıllarda Akıncı Gençlik Derneği üyeleriydi.

AKP, devlet yönetiminin her kademesinde, yerel yönetimlerde, toplumun içine nüfuz etmiş çeşitli dernek ve vakıf gibi örgütlenmelerin tamamında, MTTB ve Milli Görüş'ten devraldığı "örgütçülük"le hareket etti. Hükümetin ve bürokrasinin tepesindeki isimler Milli Görüş dönemlerinde birlikte olan isimlerden teşekkül etti. Demokrasiden, çoğulculuktan dem vuran AKP hükümeti, tüm kurumlarda estirdiği kadrolaşma fırtınasıyla örgütçülüğün en kristalize örneklerini sergiledi.

Devletin en tepesindeki isim, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ile birlikte Milli Türk Talebe Birliği'nin (MTTB) önde gelenlerindendi ve bir dönem örgütün İstanbul İl Başkanlığı'nı da yürütmüştü. Cumhurbaşkanı olmasının hemen ardından, makamında kendisinin de önceden içinde bulunduğu MTTB'nin devamı olarak bilinen Milli Türk Talebe Birliği Vakfı yöneticilerini kabul etti. Geçmiş dönemin İslamcı kadrolarını bir araya getirmeyi amaçlayan vakfın Çankaya'da ağırlanması bir ilk iken, Gül'ün kökenlerine selamı olarak yorumlandı.

Devletin tepesindeki ikinci isim, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, "Milli Görüş gömleğini çıkardık" diyerek AKP'nin kuruluşunda rol alan isimlerden.

Üniversite öğrencilerinin son dönemdeki eylemlerini "illegal" faaliyet gibi göstererek "üniversiteler, evrensel değerlerin beşiğidir. Buralarda illegal örgütler değil, siz bilim gençleri varlığınızı göstereceksiniz. Üniversiteleri, 12 Eylül öncesinde olduğu gibi, boykatların, kavgaların, silahlı çatışmaların yaşandığı, ölümün kol gezdiği mekanlara çevrilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz" diyen Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç, kanlı "organize işler"in önde gelen odağı MTTB'nin üyesi idi.

İstanbul Belediyesi'nden Meclis ve hükümete transferler
Bugün çoğu bakanlık yapmış olan veya halen bakanlık koltuğunda oturanlar gibi, Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında belediyeye bağlı kuruluşlarda üst düzey görevlerde bulunan isimlerin tamamına yakını 1970'li yıllarda Akıncı Gençlik Derneği üyeleriydi.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Başbakan Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki kurmaylarındandı ve o dönemde İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmeleri (İDO) Genel Müdürlüğü yapıyordu. 37 kişinin öldüğü hızlı tren kazasında tüm suçlamalara karşın, Erdoğan Yıldırım’ı görevden almadı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı Ömer Dinçer, Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Belediye İktisadi Teşekkülleri'nden sorumlu danışmanıydı. AKP iktidarıyla birlikte 2003-2007 yılları arasında Başbakanlık Müsteşarı oldu. Ömer Dinçer'in öğretim üyeliğinin intihal nedeniyle YÖK tarafından geri alınması bir diğer önemli ayrıntıyı oluşturuyor.

Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve AKP Ordu Milletvekili Hilmi Güler, Tayyip Erdoğan döneminde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait İGDAŞ’ın yönetim kurulu üyesiydi. Güler, bakanlığı döneminde, Irak'a ucuza elektrik satmakla ve kayınbiraderini PETKİM Yönetim Kurulu Başkanı ve PETKİM satışının İhale Komisyonu Başkanı yaptırmakla suçlandı.

"Kemal Abi"
AKP'nin parayı ilgilendiren "organize işler"inde ise, bu partinin alamet-i farikası olan tüccar siyasetinin izlerini görmek mümkünken bunun en öne çıkan ve unutulmayacak olan isimlerden biri olarak ise Kemal Unakıtan akla geliyor.

AKP'nin tüccar siyasetinin simgelerinden biri olan Maliye eski Bakanı, Başbakan Erdoğan’ın "Kemal Abi"si, Kemal Unakıtan, kaçak villa, mısır ithalatı, Galataport, Tüpraş’taki hisse satışı gibi birçok tartışmalı konunun odağında yer aldı. Erdoğan, Unakıtan hakkındaki tüm gelişmelere ve tepkilere rağmen, "medyanın talebi üzerine hiçbir milletvekili, bakan, belediye başkanı ve bürokratı yedirtmeyeceği"ni söyleyerek 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde yeniden Meclis'e girmesini sağlamıştı.

Erdoğan ile "tüccar mantığı"yla hareket ettikleri için uyumlu çalıştıkları söylenen Unakıtan bir röportajında, "Ben bir iş adamıydım. Başbakan, seçime katılamadığı dönemde, beni kendi yerinden aday göstermişti. Yani beni kendi yerine koymuştu. Dolayısıyla Başbakan’ın en yakınında olan isimlerden biri sayılırım" diyerek başbakanla "organize" ilişkisini açıkladı.

(soL-Haber Merkezi)

Kanlı Pazar'dan bir fotoğraf

MTTB'li bir saldırgan 6. Filoyu protesto eden bir genci bıçaklarken