'Milli' savunmaya NATO silahı

Türkiye'nin dışa bağımlılığı yalnızca silah alımında değil. İhtiyacının ne olduğuna da dışarıdan karar veriliyor.

soL (HABER MERKEZİ) Türkiye, silahlanmaya ayırdığı bütçeyle, bu pazarda dünya çapında önemli bir yere sahip. Bu alandaki ihtiyaçlarının yüzde 21'ini yurtiçinden, yüzde 79'unu yurtdışından sağladığı, dışarıya en çok savunma ihalesi veren NATO ülkesi olduğu ve payının, yıllık NATO ihalelerinin yüzde 25'ini oluşturduğu göz önüne alınırsa, Türkiye'nin ne kadar verimli bir pazar olduğu açıkça görülüyor. Savunma sanayii konusunda araştırmalar yapan bir uzmanın sunduğu verilere bakıldığında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) önümüzdeki 25 yıl için 150 milyar dolarlık araç ve gerece daha ihtiyacı var. Ve kısa vadede, bu ihtiyacın karşılanmasında yurtiçi alımların payını yüzde 40'lara çıkarmak hedefleniyor.

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, ortaklarının silahlanma stratejisini belirlemede etkin bir güç olarak NATO ön plana çıkıyor. NATO, bu belirleyici rolünü, üye olan ülkelere çeşitli kurulları yoluyla "önerilerde" bulunarak yerine getiriyor.

Alımlara nasıl karar veriliyor?
Türkiye'de silah alımlarının hangi kriterlere göre yapıldığını danıştığımız bir akademik uzman, "Türk Silahlı Kuvvetleri Geliştirme Vakfı şirketleri, Türkiye'nin silah, silah sistemleri, ekipman ve mühimmatına yön veriyor. Bu kurumların başında genelde emekli paşalar bulunuyor. Tamamen ticari ilişkilerin gözetildiği ihtiyaç belirleme ve alım süreçlerinde, ABD'nin yönlendirici ve ticari ağırlığı var" diyor.

Silah ve mühimmat alımları konusunda ülkemizde birkaç yıl önce yaşanan bir tartışmanın ardından, TSK'nın, "tüm projelerde, kuvvet komutanlıklarınca ihtiyacın ortaya konulması, Genelkurmay Başkanlığı'nca uygun bulunması ve Stratejik Hedef Planı'nda (SHP) yer alması sağlanıyor. SHP yayımlandıktan sonra projelerin somut olarak yer aldığı On Yıllık Tedarik Programı (OYTEP) hazırlanıyor, bütçe onaylanınca yıllık olarak uygulanmaya başlanıyor. OYTEP yürürlüğe girince modernizasyon projelerinin tedarik safhası başlıyor. Milli Savunma Bakanlığı'nca (MSB) yurtiçinde tedarik imkânı öncelikle değerlendiriliyor, mümkün olmazsa yurtdışından karşılanıyor" açıklaması gelmişti.

NATO "sadece öneriyor"!
Bu açıklamaya yol açan tartışma sırasında da, tedarikçilerin yerli ya da yabancı olup olmadığı üzerinde yoğunlaşılmış, ihtiyaçların belirlenmesinde etkin olan katılımcılar ve kriterler göz ardı edilmişti. Bu açıdan baktığımızda, sürecin öncesinde NATO'nun devreye girdiğini ve ilgili kurumu olan NAIG aracılığıyla silah alımı konusunda "önerilerde bulunduğunu" görüyoruz. Silah alım sürecinin gözden kaçırılan "ön çalışmaları", uzman açıklamasına göre şöyle: "NIAG çalışmaları, ana silahlanma gruplarının etüt yapılmasına ihtiyaç duydukları konularda yürütülür. NIAG bünyesinde bulunan Genel Kurul ve Strateji Kurulu yılda iki kez toplanır. Genel Kurul'a ülkeler en fazla dört delege ile katılabilir, Strateji Kurulu'na ise sadece ülkelerin delegasyon başkanları iştirak eder. Bu kurullarda Türkiye, sanayiciler adına SASAD tarafından temsil edilir. NIAG altında çalışan gruplara SASAD koordinesinde ilgili savunma sanayii kuruluşları, firmalar ve üniversiteler katılmaktadır." Bu ifadeye, NAIG'in "Türkiye'nin mühimmat alımını planlaması sürecinde etkin bir rolü olabileceği" bilgisi de eşlik ediyor.