Küresel kent İstanbul Arap sermayesine pazarlanıyor

Özellikle Arap dünyası başta olmak üzere, yabancıların Türkiye'den gayrimenkul edinmesini kolaylaştıran Mütekabiliyet Yasası’nın kabul edilmesinin ardından yapılan yeni düzenlemeler ve reklam filmleri aracılığıyla İstanbul pazarlanıyor.

Özellikle Arap dünyası başta olmak üzere, yabancıların Türkiye'den gayrimenkul edinmesini kolaylaştıran Mütekabiliyet Yasası’nın kabul edilmesinin ardından yapılan yeni düzenlemeler ve reklam filmleri aracılığıyla İstanbul’un küresel sermaye ve konut pazarı için önemli bir merkeze dönüşmesi amaçlanıyor.

Mütekabiliyet Yasası nedir?
05 Mayıs 2012 tarihinde kabul edilen Mütekabiliyet Yasası’na göre, ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde, Bakanlar Kurulu'nca belirlenen ülkelerin vatandaşı olan yabancı kişiler Türkiye'de taşınmaz mal satın alabiliyor.

Bugüne kadar 42 ülke vatandaşının Türkiye'den mülk edinmesini engelleyen yasa, Mütekabiliyet Yasası ile birlikte ortadan kalktı. Libya, Suriye, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Araş Emirlikleri, Türkî Cumhuriyetleri gibi ülkeler yasa ile birlikte Türkiye'den mülk sahibi olabilecek.

Tapu Kanunu ve Kadastro Kanunu'nda değişiklik yapan yeni kanuna göre, yabancıların aldığı taşınmazların toplamı, özel mülkiyette ilçe yüzölçümünün yüzde 10'unu, ülke genelinde ise kişi başına 30 hektarı geçemeyecek. Bakanlar Kurulu kararıyla ise 30 hektarlık alan 2 katına çıkarılabilecek.

Büyük projeleri alan Arap yatırımcıların oturma süresi uzatılıyor
Diğer taraftan, İstanbul’daki büyük konut projeleriyle ilgilenen ve daha çok toplu alım yapan Arap yatırımcıların sayısının arttığı belirtiliyor. Mütekabiliyet Yasası’na paralel olarak Türkiye'den ev ve arazi almaya başlayan Arap yatırımcıların önünü açacak bir başka düzenleme ise oturum süresinin uzatılması. Yabancıya konut satışının önünü açan Mütekabiliyet Yasası'yla birlikte Türkiye'ye gelmek isteyen yatırımcıların oturma izin süreleri uzatılması planlanıyor.

Sabah Gazetesi’nin haberine göre Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları ile ortak çalışma yaptıklarını belirterek, "Oturmak için izin var ama bunun süresini uzatmak için çalışma yapıyoruz. ABD'de olduğu gibi belli bir rakamın üzerinde gayrimenkul alanlar, belli miktarın üzerinde yatırım yapanlar sadece 3 ay değil, biraz daha fazla ülkemizde kalsınlar. Bu imkânı verelim ki 3 aydan çok daha uzun süre kalabilsinler. Bunları biraz daha esnetelim" dedi.

Devlet reklam kampanyaları ile İstanbul’u pazarlıyor
Özellikle Arap dünyası başta olmak üzere, yabancıların Türkiye'den gayrimenkul edinmesinin önündeki engelin kalktığı ise tanıtım panelleri ve reklam filmleriyle tüm dünyaya duyurulacak. Mütekabiliyete ilişkin yasal süreç devam ederken, reklam ve tanıtım kampanyaları üzerinde çalışan Bakanlık, özellikle Ortadoğu'da büyük hayran kitlesine sahip dizi oyuncuları ile işbirliği halinde çalışacağını açıkladı. Bakanlık kaynaklarından alınan bilgilere göre, S.Arabistan, Katar, Dubai, Kuveyt gibi petro dolar milyarderlerinin çok olduğu Arap ülkelerinde tanıtım panelleri düzenlenecek. Ayrıca bu bölgelerde oynatılmak üzere reklam filmleri hazırlanacak.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, mütekabiliyetin kaldırılmasının ardından gayrimenkul satışlarından 20 milyar dolarlık gelir beklediklerini ve başlatılacak kampanyalarda bu rakamın üzerine çıkmayı hedeflediklerini ifade etti.

Kent rantına konmanın kolaycılığı
Tüm bu gelişmeler sermaye birikiminin önemli ölçüde İstanbul’un kent rantı üzerinden arttırılmaya çalışıldığının göstergesi niteliğinde. İstanbul’un artan nüfus, çarpık kentleşme, süregelen alt yapı problemlerini göz ardı eden AKP iktidarı, “küresel kent İstanbul” sloganıyla İstanbul merkezli yüksek kâr ve yağmaya dayalı rant ekonomisini inşa etmekte.

Dolayısıyla, AKP iktidarı küresel kent olarak pazarladığı İstanbul’u gayrimenkul rantı üzerinden neo-liberal piyasa ekonomisi için önemli bir pazar haline dönüştürmekte.

Nitekim neo-liberal ekonomi politikalarıyla şekillenen bu yeni kentsel siyaset alanı rant odaklı kent girişimciliğine dayanıyor. İstanbul’u ‘Küresel Kent’ yaparak arazilerini pazarlama girişimciliği ise kentsel topraklar üzerinde baskı oluşturuyor. Böylece İstanbul’un küresel sermaye ve konut pazarı için önemli bir merkeze dönüşmesi amaçlanıyor. Kent, sanayi kenti niteliğini yitirirken, kentin genişlemesiyle merkezi konuma gelen emekçi mahalleleri de kentsel dönüşüm adı altında boşaltılarak üst gelir gruplarının ihtiyaçlarına yönelik markalı projelere tahsis ediliyor.

(soL-Haber Merkezi)