Kozinoğlu ölmeden önce neler söyledi?

Ölümü halen tartışılan Odatv tutuklusu MİT'çi Kaşif Kozinoğlu'nun ölümünden önce Aydınlık gazetesine gönderdiği mektupların içeriği de tartışma konusu. Aslında mektuptaki iddiaların tümü daha önce de gündeme getirilmişti. Üstelik meselede başka soru işaretleri de var.

MİT'çi Kaşif Kozinoğlu'nun, tutuklu sanığı olduğu Odatv Davası'nın ilk duruşmasının yapılacağı 22 Kasım tarihinden 10 gün önce ölmesi hâlâ şüpheli yönleri nedeniyle tartışılmaya devam ediyor. Aydınlık gazetesi ise son birkaç gün boyunca Kozinoğlu'nun gazeteye gönderdiği belirtilen uzun mektubundan parçalar yayımladı.

Aydınlık'ın yayınladığı mektup, uzun yıllar MİT Orta Asya Ülkeleri Daire Başkanvekilliği'ni yapan Kaşif Kozinoğlu'nun, ölümüyle birlikte gazetelerin "MİT’in kara kutusuydu" manşetleri atmasına neden olan "önem"i ve şüpheli ölümü nedeniyle oldukça ilgi çekti. "Gizli MİT belgelerini Odatv'ye sızdırdığı" iddia edilen Kozinoğlu'nun Silivri Cezaevi'nde el yazısıyla hazırladığı ve koğuşunda bulunan 40 sayfalık savunmasına da ölümünden hemen sonra savcı tarafından el konduğunun öğrenildiğini belirten Aydınlık, Kozinoğlu'nun kendi el yazısıyla yazarak gazeteye ilettiği mektubunun daha da önem kazandığını ifade etti.

Kozinoğlu'nun abartıldığı kadar "önemli" olmadığı da, başka kaynaklarda Kozinoğlu hakkında çıkan haberlerde ileri sürülen bir başka iddia olmakla birlikte, mektup çok ilgi uyandırdı.

Kozinoğlu'nun mektubu hakkında yayın yasağı iddiası
Gazete dün, üç gün boyunca parçalar halinde yayınlanan mektuba yayın yasağı getirildiğini duyurdu. Haberde, Kozinoğlu'nun ailesinin, "mektuplar üzerinde kendilerinin hak sahibi oldukları ve mektupların yayımlanmasına razı olmadıkları" gerekçesiyle yayımlanmasının durdurulması için mahkemeye başvurduğu, başvuru üzerine İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin de dava sonuçlanıncaya kadar "yayının tedbiren durdurulması"na karar verdiği bildirildi.

Gazetenin aynı haberdeki iddiası ise, "mektubun, MİT'in yanı sıra Ankara'daki 35 kişilik CIA merkezini de telaşlandırdığı, CIA merkezinde, Kozinoğlu'nun ifşaatlarının kendilerine yönelen bir yönünün olup olmadığının ve mektup yayınının durdurulması için her türlü tedbirin konuşulduğu" şeklinde olup, bu bilginin de "AKP içinden edinildiği" vurgulandı. Gelişmelerde "Fethullahçı Gladio"nun da parmağı olduğu yazıldı.

Aydınlık mektup yayınına devam ediyor
Fakat Aydınlık gazetesi, dün duyurduğu yayın yasağı haberine rağmen Kaşif Kozinoğlu ile ilgili haberlerine bir farkla, mektubu yayımladığı ilk üç gün sürmanşetteki "Kozinoğlu'nun Aydınlık'a mektubu" başlığı yerine "Kaşif Kozinoğlu'nun Aydınlık'a açıklaması" başlığıyla, dün ve bugün de devam etti.

Aydınlık'la Kozinoğlu ilişkisinden ilginç bir uğrak
Aydınlık gazetesi her ne kadar bölümler halinde yayımladığı el yazısı mektuba ait imajları kanıt niyetine habere yerleştirerek verse de, Kozinoğlu'nun mektubu Aydınlık'a göndermesi, geçmişte yaşanmış bir olay nedeniyle soru işaretlerine neden oluyor.

Kaşif Kozinoğlu, bugünkü Aydınlık gazetesini çıkaran çevrenin 90'lı yıllarda hedefe yerleştirdiği bir isimdi. İşçi Partisi, Kaşif Kozinoğlu'nun da içinde bulunduğu bir ekibin Doğu Perinçek'e suikast planladığını 90'lı yılların sonlarında gündeme getirdi. Konuyla ilgili suç duyurularında bulunuldu.

"Kaşif Kozinoğlu'nun Aydınlık'a mektubu"ndan öne çıkanlar
Kozinoğlu'nun, 10 Mart 2011 günü Savcı Zekeriya Öz'e verdiği ifadesinde, "Eylül 2010 yılında yeni Müsteşarımız Sayın Dr. Hakan Fidan'ın talimatıyla Baş Müşavir olarak Asya Bölgesi’ne atandım" sözleri ile Aydınlık'a mektubunda "Hakan Fidan'ın MİT'in başına geçmesiyle MİT'in kapılarının Fethullahçılara açıldığı"nı söylemesi arasındaki tuhaflıklar MİT'çilerin açıklamalarına ne kadar güvenilebileceği sorusunu akla getirse de, mektuptan, aslında kamuoyu açısından yeni olmayan bilgilerin çoğunluğu oluşturduğu yayımlanmış bölümleri aktarıyoruz.

Kozinoğlu mektubunda, Fethullah Gülen cemaatinin Türkî Cumhuriyetler olarak anılan ülkelerdeki örgütlenmesi, cemaatin hiyerarşisi ve işleyişi, MİT-CIA-cemaat bağlantıları, Hakan Fidan ve MİT'te yeni dönem, Abdullah Gül-Tayyip Erdoğan-Fethullah Gülen ilişkileri, AKP'ye kapatma davası, Mehmet Eymür ile Gülen cemaati ilişkileri, Eymür'ün "Ergenekon tertibi"ndeki rolü gibi konular öne çıkıyor.

Kozinoğlu, el yazısıyla yazdığı mektubunun 16 Kasım tarihli Aydınlık gazetesi nüshasında yayımlanan ilk bölümünde, yurt dışında özellikle de Türkî Cumhuriyetlerdeki Fethullah Gülen'e bağlı okulların ABD ve CIA ile bağlantılarını anlatıyor ve şöyle yazıyordu:

1) Özbekistan, Rusya Federasyonu ve en son Türkmenistan, Fethullah Gülen okullarını hangi gerekçe ile kapatıyorlar? “İrticai faaliyetler!” Görevlilerden bir kısmı da anılan ülkelerdeki bağımsız mahkemelerde yargılanıp hapis cezası alıyor. Diğer kısmı söz konusu ülkeden kovuluyor.

2) Rusya Federasyonu anılan okulları kapatırken bir tespit yapıyor. Basına yansımıştır anılan tespit: “Söz konusu okulların ABD adına istihbari faaliyet gerçekleştirdikleri ve anılan okulların ABD’li istihbaratçıların barınma yuvaları olduğu…”

3) Anılan okulların faaliyet göstermesi için çok büyük meblağlarda para gerekmektedir. Anılan para, Türkiye’deki bazı işverenlerin bağışlarından elde edilen paranın çok üzerindedir. Bu paraları ABD vermektedir (N. Veren de benzeri şekilde ifade ediyor.)

4) ABD, bu okulları sadece istihbarat ve barınma bağlamında değerlendirmiyor. ABD’nin esas amacı, “söz konusu okullar sayesinde, İran’ın Asya’daki Fundamentalist akımını engellemek ve dengelemek”.

5) Söz konusu okulların 1. düşmanı İran’dır. Fethullah Gülen hareketi, ABD İran’ı sevmediği için İran’ı düşman bellemiştir. Anılan ülkelerde belirttiğim şahıslar, özellikle okul müdürleri o ülkelere ilişkin raporlarını da belli periyotlarda anılan ülkelerdeki CIA temsilcileri ile paylaşmaktadır. Ayrıca o şahıslar o ülkelerden bayanlarla evlenip o ülkenin pasaportlarını da almaktadır… Nurettin Veren, Fethullah Gülen'in eski başmuavini ve 35 yıllık yol arkadaşı.

Mektubun 17 Kasım tarihli Aydınlık gazetesi nüshasında yayımlanan ikinci bölümünde, Fethullah Gülen cemaatinin Türkî Cumhuriyetlerde bürokrasi ve büyükelçiliklerde nasıl örgütlendiği, büyükelçilikler, THY ve Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı'nın (TİKA) Gülen cemaatinin ofisleri gibi kullanıldığı, söz konusu ülkelerin Gülen cemaatine karşı nasıl mücadelede verdiği şu şekilde anlatılıyor:

Kırgızistan'da uzun yıllardır ve halen tüm okulların başında olan şahıs Orhan İnandı, aslında Fethullah Gülen'in "Asya İmamı"dır. Kırgız Devleti ile irtibatlı olan esasen odur. Büyükelçiden hiçbir farkı yoktur. TC Devleti de bu şahıs üzerinden Kırgız yönetimi ile irtibat kurmaktadır. Kırgızistan servisi tarafından angaje edilmiştir. Kırgız gizli servisi her adımını bilmektedir. Anılan Kırgız servisine de F. Gülen cemaatini anlatmaktadır. Kırgızlar, F. Gülen'in okullarına muhtaç oldukları için şu an itibarıyla kapatamamaktadırlar. Orhan İnandı'dan elde ettikleri tüm bilgileri, Rus ve Çin servisine aktarmaktadırlar. Aslında Rusya ve Türkmenistan'daki okullar, Orhan İnandı'nın verdiği bilgiler sonrası kapatılmıştır.

Ayrıca Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Afganistan, Tacikistan'daki Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Türk Hava Yolları (THY), büyükelçiliklerdeki eğitim, ticari, ekonomik, din ve kültür müşavirliklerinin tamamı F. Gülen'ciler tarafından kapatılmıştır. Söz konusu ülkelerde F. Gülen'ci olmadan iş yapmak, ticaret vb. hiçbir faaliyet yaptırılmamaktadır. TİKA-büyükelçilik-THY'nin açık olduğu (faaliyet yürüttüğü) yerlerde okullar ve işadamları bir ekip şeklinde çalışmaktadır. Tüm bu söylediğim gruplar, bu ülkelerde barınabilmek, ülkeden atılmamak için anılan ülkelerin gizli servislerine aynı zamanda verdikleri bilgilerle, Türkiye'yi de parsel parsel satmaktadırlar.

Türkmen Başı'nın ölümü sonrası Türkmenistan Cumhurbaşkanı olan Berdimuhammedov, öncelikle bakan yardımcılığına kadar yükselen, Türkmenistan sayesinde çok büyük paralar kazanan Ahmet Çalık'ı bitirmiş, gücünü elinden almış ve son olarak da F. Gülen'in okullarını kapatarak aslında çok büyük bir maddi damarı da kesmiştir. İşte Rusya Federasyonu'ndan sonra Türkmenistan'da da okulların kapatılması F. Gülen grubunu çıldırtmıştır. Şimdi kesinlikle sıra Azerbaycan ile Kazakistan'a gelecektir. Bu kapatma olayı fakir olmaları nedeniyle en son Afganistan vb. bölge ülkelerinde olur. Özbekistan'dan sonra Türkmenistan’da da bu okullar kapanmasın diye, ABD'nin çok uğraşısı olmuştur. Ancak RF (Rusya Federasyonu), Özbekistan ve Türkmenistan, anılan okulları ülke güvenlikleri ve Nurculuk faaliyeti yapmaları dolayısıyla kapatmaktadır.

Asya'da en yoğun Kırgızistan'da yerleşik durumdadırlar. Özbekistan, F. Gülen faaliyetlerine hiçbir şekilde müsade etmemekte. Yakaladığında ülkeye iade etmiyor, yargılayıp hapse attırıyor. Ancak Özbekistan, her yönüyle bölgenin en önemli stratejik ülkesi olması bağlamında her yolu deneyerek bu ülkeye girmeye çalışmaktadırlar. Özbekler de bunları kısa sürede yakalamaktadır. Özbek İçişleri Bakanlığı'nda Nurculukla mücadele departmanı kurulmuştur (1994). Aynı yıl Özbekler Türkiye'de çeşitli okullarda okuyan tüm talebelerini geri çekmiş ve Özbekistan'daki okullarını kapatmıştır. Dışişleri Bakanlığı mensupları, her şeyi tüm çıplaklığıyla bilmelerine rağmen korkudan bu konuda merkezlerine kripto çekememektedir.

Özbekistan lideri İslam Kerimov'un muhalifi Muhammed Salih, ABD ve F. Gülen organizesi ile Türk topraklarında barındırılmakta, başbakanlık tarafından korunmaktadır. Muhammed Salih'in kızı ile Emine Erdoğan'ın çok yakın bir arkadaşı evlenmiştir. M. Salih, ABD'nin terör örgütleri listesinde yer alan Özbekistan'a muhalif İslami Hareket adlı terör örgütü ile direkt olarak irtibatlıdır ve örgüte para yardımı yapmaktadır.

Mektubun 18 Kasım tarihli üçüncü bölüm yayınında ise Kozinoğlu'nun şu ifadeleri yer alıyor:

Hakan Fidan’ın MİT’e gelişi ile söz konusu okullarda (Fethullah Gülen okullarında) çalışan öğretmenlerden birçok isim MİT'e davet edilmiş ve MİT'te göreve başlamıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü gibi MİT de F. Gülen cemaatine mensup kişilerce ele geçirilmek üzeredir.

F. Gülen’in okullarını kapatan ülkelerin “kapatma” nedenlerinin metinleri yayınlanırsa bu F. Gülen için ağır bir darbe olur.

Dünya genelinde 800'e yakın F. Gülen okulu vardır... F. Gülen neden ABD'ye gitti? Cemil Çiçek Adalet Bakanı iken "Türkiye'ye dönebilir" demesine rağmen neden hâlâ Türkiye'ye dönmüyor? Dönecek mi? Dönecekse ne zaman dönecek? F. Gülen, Türkiye'ye dönmeye korkuyor. Ayrıca ABD dönmesine izin vermiyor. ABD ne zaman verirse izni, o zaman döner.

Dışişleri Bakanlığı da F. Gülen cemaati tarafından tamamen ele geçirilmiştir. Kurumları ele geçirirken önce personel departmanını ele geçirirler. Örneğin F. Koru'nun (Fehmi Koru) kardeşi Naci Koru, Dışişleri Bakanlığı'nın personel işlerinden sorumlu müsteşar yardımcısıdır. Daha birkaç yıl öncesinde Şikago Başkonsolosu idi. Bunlar atlaya zıplaya ve hiçbir hiyerarşi dinlemeden gitmektedir. Dışişleri Bakanlığı, cemaatçi olmasa bile F. Gülen'in personelinden korkmaktadır.

Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), tamamen F. Gülen'in kontrolündedir. Dışişleri Bakanlığı bazı konularda büyükelçileri değil, anılan okulların (Gülen Okulları) müdürlerini ve o ülkenin TİKA sorumlularını muhattap almaktadır. Korkmaları nedeniyle Dışişleri mensupları bu duruma seslerini çıkaramamaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü'nde (EGM) olduğu gibi, Dışişleri'nde de tayin ve terfileri F. Gülen cemaati yapmaktadır. Birkaç ay içerisinde MİT'te de yapmaya başlayacaktır.

Başbakan Erdoğan'ın gizli hesapları
Mektubun Aydınlık'ta bugün yayımlanan bölümü ise, Wikileaks belgelerinde de geçen "Tayyip Erdoğan'ın gizli hesapları"yla ilgili oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İsviçre bankalarında 8 ayrı hesapta yaklaşık 800 milyon dolar parası olduğunu ifade eden Kozinoğlu, bu gizli hesapların belgelerini Alman istihbarat örgütü BND'nin 30 milyon Euro karşılığında İsviçre'de bir banka müdüründen temin ettiğini ve Erdoğan'a karşı koz olarak kullandığını, bu belgelerin ABD istihbaratının da elinde olduğunu ve CIA'nın elindeki bu belgeleri Türkiye'deki kaynaklardan hatta AKP içinden temin ettiğini dile getirdi. Mektubun bugün yayımlanan bölümünde ise, söz konusu belgeleri CIA'ya verenin kimliği Bülent Arınç olarak açıklanırken, Cemil Çiçek, Abdüllatif Şener, Nevzat Yalçıntaş ve Salih Kapusuz'un da Rus istihbaratına Erdoğan ve AKP'ye ilişkin "hassas bilgiler" ulaştırdıkları ileri sürülüyor.

(soL-Haber Merkezi)