Katliamın 1000. Gününde Roboski

Özkan Öztaş

Unutmak mümkün mü 28 Aralık akşamını? Bundan dört yıl önce bir sabah feryada uyandı memleket. Boydan boya acıdan ve ağıtlardan ibaret. Battaniyelere sarılan cansız bedenler, eve ekmek getiren katırların üstüne konmuştu. Sınırdan bu sefer tütün değil ölüm taşınıyordu. Bazı yaralara tütün basmak kâfi gelmez…

AKP iktidarının ne ilk ne de son katliamıydı bu. Memlekette iş cinayetleri, kadın cinayetleri, 15’ini doldurmadan hayata gözlerini kapayan ilkokul çağındaki “teröristler”… İster ekmek almaya gitsin ister çobanlık yapmaya, bedenlerinden ağır silahların altında kalmıştı çocuklar…

O, hep gurur duyduğumuz ve umutla baktığımız Zonguldak’taki madenci yürüyüşündeki fotoğrafa benziyordu. Umutla beraber öfke, inatla beraber inancın bilenmesiyle… 35 cansız bedenin Roboski’de taşınırken çekilen fotoğrafı bir şeylerin mesajını veriyordu. Yıllar geçse de unutulmayacak, hesabı mahşere kalmayacak bir davanın yürüyüşüydü.

AKP, yaşanan katliamı, kaçakçılıkla ilgili önemli bir gelişme ve diğer kaçakçılık faaliyetleri için örnek teşkil edecek kıymetli bir olay diye yorumlarken, gün be gün artan ve kemikleşen bir öfke boy veriyordu Roboski’li ailelerde.

AKP hükümeti işine geldiği oranda Roboski’yi gericiliğe meze yapmaktan da geri durmuyordu. Her kürtaj bir Uludere’ydi, her barış İslam kardeşliği…

Roboski’de padişah sofraları kuruldu ve kurulan sofralara Roboski’li aileler davet edildi. Açılımdı bunlar, çözümdü bir şeylere…

Çok şey değişti. Ama bir şey değişmedi değişen onca şeyin içinde. Roboski’li aileler hala öfke ve umut dolu. Katliamın 1000.ci gününde de 10.000’ci gününde de bu umut Roboski’nin Reyhanlı’nın, Soma’nın hesabını soracak.

Bugün Rojava’dan gelen mültecilere sığınak oldu Roboski. Şengal’den ve Kobanê’den gelip, Roboski’ye ulaşan aileler aynada kendilerini gördüler. Acının adı farklıydı ama tadı aynıydı.

Kurdistan’da hala acı ve ölüm haberleri yükseliyor. Roboski katliamının 1000.ci gününde insanların biricik umudu yine kendini ayırt ediyor.

Padişahın sofralarına oturmayıp, o acı lokmayı yemeyenler de var memlekette.

Boyun eğmeyenler, diz çökmeyenler, avuç açmayanlar…

Padişahın sofralarına diz çökenler ile celladın yüzüne tükürenler ortadan ikiye ayrılıyor…

Bir de “unutsak yüreğimiz kurusun” diyenler arasında AKP yalakaları vardı…

Sahi nerde onlar?

Merak etmeyin oldukları yerde duruyorlar… Başka katliamlarda tekrar gün yüzüne çıkıp üstüne düşen vicdan rollerini oynamak için. Onlar çoktan unuttu Roboski’yi. Kurudu yürekleri.

Güneş her gün yeniden doğuyor Roboski’ye… Yeter ki kurumasın yüreğiniz!