Katil ‘çocuk’ olunca dava divana mı kalacak?

Katil Ogün Samast’ın Çocuk Mahkemesine gönderilmesi kararıyla gözler bir kez daha Dink davasına dönerken, konu hakkında görüştüğümüz müdahil avukatlardan Kemal Aytaç, “Bugüne kadar gelmiş davanın bütünlüğü söz konusu kararla bozulacak” dedi.

Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de öldürülmesinin ardından, cinayete nasıl göz yumulduğunu ortaya koyan emniyetten jandarmaya kadar uzanan ihmaller dizisi, Samast’ın nasıl cinayete azmettirildiği gibi birer skandal olan olaylar zinciri birbirini takip etti. Bine yakın avukatın Dink ailesi adına müdahil olduğu davada şu an sadece üç tutuklu sanık bulunuyor.

Temmuz 2010’da yürürlüğe giren ve “taş atan çocuklar yasası” olarak bilinen 6008 Sayılı Kanun’un 8. maddesine göre Dink’in katili Ogün Samast’ın dosyası, yapılan son duruşmada İstanbul Çocuk Mahkemesi'ne gönderildi. Samast’ın cinayeti işlediği sırada 17 yaşında olması nedeniyle alınan karar, davanın bu durumdan nasıl etkileneceği sorusunu gündeme getirdi.

Hrant Dink öldürüldükten on dakika sonra başında olan ve bugüne kadar bütün duruşmalara katılan davanın müdahil avukatlarından Kemal Aytaç soL’a yaptığı değerlendirmede, davanın bütünlüğünün bozulması tehlikesine işaret ederken, aynı zamanda meselenin tutuklu sanıklarla sınırlı olmadığını söyledi.

“Dava dosyaları birleştirilebilir”
Yasaların genel ve kişiye özel olmadığını belirten Aytaç, söz konusu yasa değişikliğine dayanarak sanık avukatlarının Samast’ın Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasını talep ettiklerini belirtti. Mahkemenin bu gerekçe ile karar aldığını vurgulayan Aytaç, davanın bütünlüğünün bozulabileceğine dikkat çekti.

Dört yıl boyunca aynı heyet tarafından yargılanmış Samast’ın başka bir heyete bu şekilde devredilmesi ile ilgili kaygıları olduğunu belirten Aytaç, bu durumun davanın parçalanması anlamına geldiğini söyledi. Aytaç, “Bir hüküm var zorunlu hallerde dava birleştirilebilir diye. Bu gerekçe ile ilgili bir grup arkadaşımız bir çalışma yapıyor. Gerekirse böyle bir başvuru yapılacak” dedi.

“Devletin kurumları, birimleri bilgi saklıyor”
Hrant Dink’in nerede, ne zaman kimler tarafından öldürüleceği ile ilgili istihbarat bilgilerine rağmen emniyet ve jandarmanın hiçbir şey yapmadığını söyleyen Aytaç, meselenin sadece Ogün Samast ile sınırlı olmadığına dikkat çekti. Ülkemizde gerçekleşen bir çok katliamda, Maraş, Çorum, Sivas gibi olaylarda devlet yetkililerinin eksiklik, yanlışlık ve hataları olduğunu ifade eden Aytaç, “İşin kötüsü öldürülmesinin ardından da aynı şekilde devletin kurumları, birimleri bilgi saklamakta, yanlış bilgi vermekte, vermemekte ve hâlâ direnmektedir” dedi.

Meselenin sadece üç beş tane Ogün’ün ya da Yasin’in cezalandırılması olmadığını söyleyen Aytaç, “Bunlar işin çok küçük bir parçasıdır. İşin esas parçası bunun arkasında duran buna izin veren onay veren destek veren devlet görevlilerinin yargı önüne çıkartılıp cezalandırılmasıdır. Bu yapılamaz ise mahkemede üç kişiye verilen çeşitli cezalarla Hrant Dink davası görülmüş sorumluları yakalanmış ve cezalandırılmış olamaz” dedi.

Bilindiği gibi Hrant Dink davasında Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel tutuklu olarak yargılanıyor. Aytaç, davanın sadece bu üç sanığın tutuklanması ile bitmeyeceğini özellikle vurgulayarak sayıları bini bulan müdahil avukatların sorumluluğu bulunan yetkililerin de cezalandırılması için elinden geleni yaptığını kaydetti.

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın Dink’in öldürülmesinden iki gün sonra cinayetin bir “siyasi boyutu ve örgüt bağlantısının bulunmadığı ve suikastın milli duygularla düzenlendiği” yönündeki açıklamasının ardından, jandarma ve emniyetin yaşanacaklardan haberdar olduğunu ortaya koyan ve suikastın “milli duyguları” aşan boyutlarını gözler önüne seren gelişmeler yaşanmıştı.

“Mesele AKP hükümetinin iki yüzlülüğüdür”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Hrant Dink ve ailesinin açtığı dava nedeniyle AKP hükümeti tarafından verilen savunmadaki skandal ifadeleri değerlendiren Aytaç, “Çirkin, yakışmayacak savunma diye nitelenemeyecek bir belgedir söz konusu olan. Zaten bunun üzerine Cumhurbaşkanı Dışişleri bakanı hepsi dönüp bambaşka konuştular” dedi.

AKP hükümetinin, Dink’in ölmeden önce Türklüğü tahkir suçundan aldığı cezaya karşı yaptığı başvuru ve öldürüldükten sonra Dink ailesinin yaptığı başvurularla ilgili AİHM’e gönderdiği savunmada skandal ifadeler yer almıştı. Mahkum olmasına neden olan yazıyla halkı tahrik ettiği, nefret söyleminde bulunduğunu iddia eden hükümet, öldürülmesinde de neredeyse tek suçlu olarak Dink’i göstermişti. Dink’in, kendisine yönelik tehditleri bildirmesine ve ona dönük suikast hazırlıklarının resmi makamlarca bilinmesine karşın bu nedenle de Dink’i suçlayan hükümet, “Dink gerçek ve yakın biçimde tehdit edilmiş olsaydı koruma için yerel makamlara başvurur ve koruma isterdi” demişti.

AKP’nin Türkiye’ye hiçbir zaman gerçek anlamda demokrasi getirecek bir yasa teklifi sunmadığını kaydeden Aytaç, “AB’den kaynaklı bir takım yasalar getirilmiştir. Onların da içi boşaltılmıştır. Hatta bir parça kırıntısı var diyebileceğimiz yasalar da uygulanmamıştır” dedi. AKP’nin demokrat, ilerici bir parti gibi algılandığına dikkat çeken Aytaç, oysa demokratikleşmenin önünde engel olan Terörle Mücadele Yasası, Siyasi Partiler Kanunu gibi demokrasi için değişmesi gereken yasaların görmezden gelindiğini belirtti.

Aytaç AKP’nin Hrant Dink olayındaki tutumu için, “Hrant Dink olayında da AKP’nin yaklaşımı tamamen hiçbir şekilde demokratik ya da bir hukuk devleti ile bağdaşık değil. Tam tersine bu konuda da anti demokrat ve tamamen riyakar iki yüzlü bir politika izlemektedir. Ki bu çok açıkça zaten görülüyor” dedi.

(soL – Haber Merkezi)