Kartal’da binler 4+4+4’ü protesto etti

Kartal’da İstanbul Öğrenci Velileri İnisiyatifi’nin çağrısıyla “Gerici-ırkçı-piyasacı eğitime HAYIR!” mitingi gerçekleştirildi. 17.30’da buluşma yeri olan Kartallı Kazım Meydanı’nında toplanan öğrenci velileri buradan Kartal Meydanı’na yürüdü.

Kartal’da İstanbul Öğrenci Velileri İnisiyatifi’nin çağrısıyla “Gerici-ırkçı-piyasacı eğitime HAYIR!” mitingi gerçekleştirildi. 17.30’da buluşma yeri olan Kartallı Kazım Meydanı’nında toplanan öğrenci velileri buradan Kartal Meydanı’na yürüdü.

4+4+4 yasasına hayır diyen binlerce kişi, Kartallı Kazım Meydanı’ndan Kartal Meydanı’na yürüdü. TKP, ÖDP, Eğitim-Sen ve Halkevleri’nin yanı sıra birçok siyasi parti ve dernek de eyleme destek verdi. Yürüyüş sırasında sık sık “Gerici eğitime hayır”, “AKP elini okulumdan çek”, “Çocuk gelinlere hayır”, “Gerici, faşist, halk düşmanı AKP” sloganları atıldı. Kartal halkının korteje ilgisi büyüktü, çevredekilerin yoğun katılımı gözlendi.

Yürüyüşün ardından Kartal Meydanı’na gelen İstanbul Öğrenci Velileri İnisiyatifi adına kürsüden basın açıklamasını Öğrenci velisi Handan Yazıcı ve Zekeriya Güçer İlköğretim Okulu Okul Aile Birliği Başkanı İdil Yücesoy okudu. Basın açıklamasında şunlara değinildi:

“…Aylardır velilerin topladığı imzaları, yaptıkları basın açıklamalarını, eylemleri, verilen dilekçeleri görmezden geldiler. Ama bugün tüm İstanbul velileri olarak bizler burada toplandık, taleplerimizi haykırmak, sesimizi duyurmak için bir araya geldik. Başından beri sorduğumuz ama cevap alamadığımız soruları burada bir kere daha tekrarlamak istiyorum.

Meslek lisesi dediniz peki imam hatip dışında kaç tane meslek okulu açtınız?

Halkın istediği sistem dediniz. Peki neden birçok yerde halk istemediği halde okullarımızı imam hatiplere dönüştürdünüz?

İktidarın milletvekili çıkmış tüm okulları imam hatibe dönüştürme fırsatı yakaladık diyor. Nasıl mı dönüştürecekler? Bir yandan özgürlükten bahsediyorlar. Çocuğuna dini eğitim aldırmak isteyen tüm velilerin hakkıdır diyorlar. Peki dini eğitim almak istemeyenleri düşünüyorlar mı elbette hayır! Biz dikkatli olmazsak din dersleri çocuklarımıza dayatılacak onlarca şeyden biri de bu.

İmam hatip öğrencilerinin yol ve yemek masrafı devlet tarafından karşılanacak deniyor. Ya halkın çocuklar?

İmam hatip okullarına rekor başvuru var diyorlar. Hâlbuki onların sıralarının çoğu boş kaldı, biz bunu biliyoruz.

Anlaşılan o ki mızrak çuvala sığmıyor artık. İktidar büyük bir bataklığın içine girmiştir ve çocuklarımızı da yanında götürmek istiyor. Bu yüzden mücadeleye devam etmemiz şarttır.

Geleceği karartılmak istenen bizim ülkemiz, geleceği karartılmak istenen bizleriz. Bu yüzden hepinize kolay gelsin dostlar.”

İnisiyatif sözcülerinin ardından mikrofonu sanatçı Erdal Erzincan aldı. Erzincan’ın ardından miting konuşmaları devam etti.

Siz kimsiniz ki çocukları annelerinden koparıp alabiliyorsunuz!
İlk olarak sözü alan 12 Mayıs 2010’da, Maltepe’de bir anaokulunda üzerine lavabo düşmesi sonucu ölen Efe Boz’un annesi Nurdan Boz aldı. Boz şunları söyledi:

“Öncelikle şunu belirtmeliyim, buradaki binlerce kişiyi böyle önemli bir amaç için bir araya geldikleri için kutluyorum. Ben devletin okuluna sapasağlam emanet ettiğim oğlumun cenazesini alan bir anneyim, iki sene önce ölen Efe Boz’un annesiyim. Her sene böyle çok çocuk ölüyor, yüzlercesi yaralanıyor. Lavabo düşüyor, kapı çarpıyor, çocukların ayakları kayıyor. Devlet zaten yaralanmaları işten saymıyor. Ölümlere ise takdiri ilahi diyor. Çocuğumun ölümü üzerine bunu söyleyebiliyorlar: ‘Şanslısınız, çocuğunuz cennette sizi bekliyor.’ Bu ülkede 24 ayda 15 çocuk öldü okullarda. Daha 72 aylık çocuklara bile uygun değilken okullarınız siz hangi cüretle, hangi mantıkla 5,5 yaşındaki çocukları okula göndermek için baskılıyorsunuz insanları.

Siz kimsiniz! Siz bu cüreti kimden alıyorsunuz! Sizin derdiniz eğitim falan değil. O zaman çıkın cesurca, mertçe açıklayın asıl amacınızı.

Bir de kalkıp Avrupa ülkelerinden örnekler veriyorlar bize. Ben de size bir örnek vereyim Avrupa’dan. Mesela Belçika’da okula gidecek öğrencinin velisine güvence kâğıdı veriliyor, okulumuz çocuğunuz için gerekli fiziki şartlara uygundur diye. Belçika’da Efelerin üzerine lavabo düşmüyor.

Anneler-babalar bu mücadelenin peşini bırakmayalım. Çocuklarımızı gericiliğe kurban etmeyelim. Onlar da bilsinler ki burnu kanayacak her çocuğun vebali boyunlarındadır.”

Ey AKP, sen Türkiye Değilsin!
Nurdan Boz’dan sonra sözü imama hatibe dönüştürülmesi planlanan Öğretmen Zekeriya Güçer İlköğretim Okulu velilerinden Hakan Yerlikaya aldı:

“Dostlar,
Ben Zekeriya Güçer İlkokulu’nda birinci sınıfa başlayacak olan bir öğrencinin velisiyim. Tüm birinci sınıf velileri gibi ben de çocuğumun geleceğiyle ilgili kaygılıyım.

Kaygılarım var ama giderek büyüyen umutlarım da var. Önce kaygılarımı, sonra umutlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum

Kaygılıyım, çünkü ilkokula başlama yaşının 66 aya düşürülmesiyle birlikte, zihinsel ve bedensel gelişimleri uygun olmayan çocuklar ilkokula başlayacaklar.

Kaygılıyım, çünkü yeni okullar ve derslikler yapılmadığı için, çocuklarımız 80-90 kişilik sınıflarda eğitim hayatına başlayacaklar.

Kaygılıyım, çünkü 5,5 yaşındaki çocuklarlarla 7 yaşındaki çocuklar aynı sınıflarda okuma yazma öğrenmeye çalışacaklar.

Kaygılıyım, çünkü çocuklarımız 9 yaşına geldiklerinde ya çocuk işçiliğine ya da imam hatip okullarına yönlendirilecekler.

Şu ana kadar çocuklarımızın geleceği ile ilgili aslında ortak olan kaygılarımızı paylaştım. Peki, umut yok mu?
Umut olmaz olur mu? Umut burada bu alanda ve memleketin her yerinde. Peki bu umudun kaynağında ne var? Tek kaynağı mücadeledir arkadaşlar. Yaz ayları boyunca verilen mücadelenin ta kendisidir.

Umutluyum, çünkü Milli Eğitim Bakanının ve başbakanın yalanları bir bir ortaya çıkıyor. İlkönce “İmam hatip okullarına çok rağbet var” dediler imam hatip ortaokullarında kontenjanların çoğunluk la boş kaldığı ortaya çıktı. 5,5 yaşındaki çocukların velileri çocuklarını anasınıfına yazdırabilmek için hastanelerden rapor almaya başlayınca, “Tüm dünyada okula başlama yaşı böyle” dediler. Bilim insanlarının yaptıkları araştırmalar, sundukları raporlar bunun yalan olduğunu ortaya çıkardı.

Umutluyum, çünkü öğretmen örgütleri, bilim insanları, halktan yana tüm örgütler bizim yanımızda. Umutluyum, çünkü mücadelemiz büyüyor ve güçleniyor. AKP sandı ki “Hiç kimse sesini çıkarmayacak, çıkaranlar da nasıl olsa marjinal bir görüntü sergileyecek” .AKP Kendisini Türkiye sandı.
Ama mücadelemizle onlara diyoruz ki “Ey AKP, Sen Türkiye değilsin!” Bu yüzden sinirleniyor ve saldırganlaşıyorlar, saldırganlaştıkça da saçmalıyorlar.

10 Eylül günü birinci sınıflar okula gittiklerinde sıralarının üstünde Tayyip Erdoğan’ın kendilerine yazdığı mektubu göreceklermiş. Bu mektubu kendisi okuyamayacak olan çocuklar, büyükleri onlara okuduğunda mektupta yazanlarla çevrelerinde gördüklerini karşılaştırıp acaba ne düşünecekler?

“Eğitim bu kadar önemliyse, bu sınıf neden bu kadar kalabalık?'' diye sormayacaklar mı?

''Eğitim de çağ atlıyorsak neden sınıfım temiz değil, neden ben yürümekte, koşmakta zorlanıyorum?'' diye sormayacaklar mı?

''Neden her şey bu kadar karmaşık ve zor?” diye sormayacaklar mı?

Okula gitmekten, yeni bilgiler öğrenmekten nefret etmeyecekler mi?

Arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki, bu kargaşa ortamında eğitim öğretim olamaz. Çocuklarımızı bu kargaşadan korumak zorundayız. Şu anda çok önemli bir dönüm noktasındayız.

10 Eylül’de birinci sınıflar, 17 Eylül’de ise tüm sınıflar okula başlayacak. Aylardır mücadele ederek, bugünlere geldik. Mücadeleyi daha da büyütmek ve çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak için okulları boykot edelim. Binlerce kişi çocuğunu okula göndermezse hiçbir şey yapamazlar. Okulları boykot etmek AKP’nin okulumuzdan elini çekmesi demektir.

Çocuklarımıza geri zekâlı diyen Başbakan şunu çok iyi bilsin ki, o çocuklar karanlığın kökünü bu topraklardan söküp atacak olan geleceğimizdir. Geri zekâlı olanları ise bu halk çok iyi biliyor. Geri zekâlı olanlar Eğitimi bilimsellikten uzaklaştırarak kindar ve dindar nesil yetiştirmek isteyenlerdir? Onlardır geri zekâlı olanlar!”

Gerici-Irkçı-Piyasacı Eğitime Hayır Mitingi Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu’nun müzik dinletisiyle sona erdi.

(soL-İstanbul)