IŞİD Türkiye'de nasıl örgütleniyor: Antep'te bir IŞİD'liyle görüşme

IŞİD'in Türkiye örgütlenmesi, farklı illerde benzer dinamiklere sahip: Gerici ideoloji ve tarikatların etkisi, yoksulluk ve geleceksizlik, uyuşturucu, Alevi düşmanlığı, daha iyi bir yaşam olanağı... İşte "cihad" için sırasını bekleyen Antepli bir gencin ağzından IŞİD gerçeği...

(soL - Haber Merkezi) Antep'in yoksul semtlerinden Güllüce'de bir genç, Kamil*. Çoğu komşusu gibi, aslen Urfalı. 25 yaşında, lise terk. Örgüt, iki ayda bir kafile halinde militan gönderiyor. O da sırasını bekliyor. “Ya Irak'a ya Suriye'ye gideceğim” diyor.

Türkiye'nin birçok kentinde, trafikte giderken, arka camına tevhid çıkartması yapıştırmış araçlarla karşılaşmak işten değil. Meydanlara masalar açılıyor, eylemler yapılıyor, para toplama kampanyaları örgütleniyor.

'Kuran kursu' örgütlenmesi
Cihat yararına bu tip açık çalışmalar, daha yakın zamanda başladı. Oysa güneydeki komşularımıza cihatçı akışı için insan örgütleyen şebekeler, birkaç yıldır harıl harıl çalışıyor.

Antep de bu şebekenin faal olduğu kentlerden biri. Karayılan, Ünaldı, Perilikaya, Şehreküstü, Türkmenler semtlerinde, uluslararası El Kaide şebekesine ideolojik olarak bağlı olan, “kuran kursu” olarak adlandırılan örgüt evleri epey yaygın.


Antep'te Suriyelilere ait bir bakkal dükkanı

Semt sakinleri, daha önce pek üzerine düşmedikleri, fark etmedikleri şebekeyle ilk olarak 2008 yılında düzenlenen El Kaide operasyonuyla yüzleşti. Operasyonda polisle çatışmaya girerek ölenlerden biri, Karşıyaka semtindeki bir fırın sahibiydi.

Fırının karşısındaki bakkala, “Faaliyet hâlâ sürüyor mu” diye soruyoruz. Aklından geçen, belli ki, yalnızca 2008'in anıları değil. Tekliyor, duraksıyor, “bilmiyorum” diyor. Mahalledeki insanların çoğunda, korkuyla karışık bir ses çıkarmama duygusu hakim.

Kamil, mahalleliye göre çok daha rahat. “Niye gideceksin” diyoruz, “Oraya gittiğimde işim hazır” diyor. Örgütün Antep'te önerdiği işlerin hiçbir hoşuna gitmemiş: baklavacı, ekmek fırını, kasap, oto sanayide kaportacı...

'Örgüt evlenmemi istemedi'
Aslında bu yaz evlenecekmiş. Erzurumlu bir kız arkadaşı varmış. Fakat örgüt, şimdilik evlenmemesini istemiş. “Zaten genel olarak da karşılar evliliğe. Yeni bir devlet kurulurken zaten benim de bunları düşünmem doğru olmaz.”

Liseyi dışarıdan bitirmeye çalışıyor. Kentte iş imkanları kısıtlı, işsizlik fazla. Kamil'e IŞİD'in elindeki kentlerde yaşam, epey çekici geliyor.

“Yaz bitmeden büyük ihtimalle giderim Suriye'ye orada işimi kurar sonradan da olaylar yatıştığında evlenirim Suriye'de yaşarım”, Kamil kafasında hayat planını böyle kuruyor.

Ankara'nın Hacıbayram semtinden, Suriye'nin IŞİD kontrolündeki Rakka kentine gidenler de aynı motivasyonu dillendiriyor. Bir yandan Arapça ve Kuran dersleri alıp, diğer yandan voleybol oynuyorlar, havuza giriyorlar. Türkiye'de sahip oldukları yaşamdan daha büyülü, öyle anlaşılıyor.

Gerçi Kamil biraz sıkılmış. “Artık hep Suriye'den gelenlerle kaynıyor oralar, ben çoğuyla anlaşamıyorum.” Ama tek motivasyonu bu değil. İmanlı bir genç Kamil. Kendince güzel bir dünya düşlüyor: “İslam devleti olacak işte, tam benim istediğim gibi.”

'Ateistlerin Alevilerin ölmesi lazım'
Nasıl bir “güzel dünya” kafasındaki? Anlatıyor: “Güzel bir dünya için ateistlerin, Alevilerin ölmesi lazım.” Elmalılı Hamdi Yazır'ın Kuran mealini alıyor eline, buluyor sayfayı. “Bak”, eliyle gösteriyor, “Kafirleri öldürün yazıyor.” Ateistlerin zaten hiç şansı yok, ama Kamil Alevilerin de kafir olduğunu düşünüyor.

Bugünkü düzenden rahatsız. “Bu düzeni ancak biz yıkabiliriz” diyor. “Bak, mahallenin esrarkeş, kötü alışkanlık sahibi gençlerine, hepsi şimdi abdestli müslümanlar. Yeni bir dünya, bizim temizlik yapmamızla başlayacak. Kötü alışkanlıkları olanları kazanmaya çalışıyoruz.”

Uyuşturucu bağlantısı
Uyuşturucu bağlantısı, aynı gece 10'dan fazla kişinin IŞİD'e katılmak üzere “Ben Suriye'ye gidiyorum ve Türkiye, İslam Devleti olasıya kadar dönmeyeceğim” notu bırakarak terk ettiği Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde de göze çarpıyor. İlçede, özellikle Nakşibendi tarikatının içinde oluşturulan şebekeyi anlamak için, birçok mahalleliyle konuştuk. Birçoğu, mahallenin tam ortasında yer alan bir markete işaret ediyor. “IŞİD'e mali desteği bunlar sağlıyor. Her pazar piknik yaparlar, tüm malzemelerini bu bakkaldan alırlar.” Mahallenin gençleri, marketlere ilgili farklı iddialara sahip. Gençlere göre marketin sahibi, uyuşturucu satıcısı olarak biliniyor.

Hacıbayramlı Yaşar da, IŞİD'e katılarak Suriye'ye giden, yaralanınca ülkeye dönen oğlu örgütle ilk başta ilişkisini geliştirdiğinde, çocuğunun bu takva gösterisinin, mahallede çok yaygın olan uyuşturucuyla örülmüş bir hayat yaşamasından daha iyi olabileceğini düşünmüş.

Antep'te Kamil'le görüşmek için gittiğimiz sokaklarda gece vakti gezerken, esrar kokusunun sokakları sardığını fark ediyoruz. Bu yoksul mahallelerde gençler arasında madde bağımlılığı oranı çok yüksek.

Mahalleli de aynı fikirde. Konuştuğumuz ve ismini vermek istemeyen birkaç mahalleli, “Örgüte aldıkları çocukların çoğu serserilik peşinde koşan, madde kullanan ve kavga etmeden duramayan insanlar” görüşünü dile getiriyor.

Mahallelerde gerilim tırmanıyor
Göllüce'de bir başka mahalle sakiniyle sohbete koyuluyoruz. O da oğlunu Kuran öğrenmesi için, İslamcı şebekenin parçası olan kurslardan birine yollamış. Örgüt gençten cihat için Suriye'ye gitmesini isteyince, genç, babasına danışmış. Baba, milliyetçi eğilimlere sahip. Oğlunu bu savaşa göndermemesinin gerekçesini, bir başka savaşta arıyor: “Yıllardır Güneydoğu'da süren savaştan kaçanlar cihat yapsın, biz oğlumuzu neden gönderelim?” Neyse ki oğul, babasının sözünü dinlemiş ve Suriye'ye gitmemiş.

Fakat Suriye gerçekliği, bu mahallelere çoktan gelmiş durumda. Ünaldı, Şehreküstü, Türkmenler, Saçaklı, Cengiz Topel, Saçaklı ve Düztepe mahallelerinde, geride bıraktığımız haftalarda hemen her gece mahalleliyle, savaş sonrası gelip buraya yerleşen Suriyeliler arasında kavga çıktı.

Yaşanan olaylardan sonra birçok Suriyeli şehri terk etti. Otogara gittiğimizde, her köşede, derdest edilmiş eşyalarının üzerine oturan Suriyeliler vardı. Çoğunluğu Diyarbakır, Malatya, Kilis, Adıyaman ve Mardin'e gitmeye karar vermişti.

“Buradaki mahallede tehdit ediliyoruz. Her akşam esrarlı kişiler eve gelip bizi taciz ediyordu. Bu son olaylardan sonra artık burada yaşayamayız.”

Suriyeliler önce konuşmaktan çekiniyor, sonra içinde bulundukları yoğun duygular patlarcasına anlatmaya başlıyorlar.

'Orada size Erdoğan bakacak' dediler
“Bize en çok 'Suriye'den ayrılırken bunların olacağını düşünmediniz mi, niye geldiniz' diye soruyorlar. Bize dediler ki 'Orada size devlet bakacak, Erdoğan bakacak, iş ve ev verecekler', biz de geldik.” Gerçekten de Suriyeliler Antep'e ilk geldiklerinde, toplu taşımada, lokantalarda, kaldıkları evlerde para vermeleri gerektiğinde hep “Erdoğan'ın misafiriyiz” diyorlardı.

Sonradan, anladılar. Zamanla bambaşka bir tabloyla karşılaştılar. Suriyeliler, Antep'in kölelik koşullarında çalışan işgücü kaynağına dönüştü. Ev kiraları tavan yaptı. 10 metrekarelik dükkanlarda 30 Suriyeli'nin yattığını görmek kentte sıradanlaştı.

Daha kötü öyküler de anlatılıyor. Suriyeliler, kira karşılığı, iş karşılığı, bazen yemek karşılığında kadınlarla birlikte olunmak istendiğini anlatıyor.

Otobüs şoförleri, “O kadar fazla Suriyeli kentten gidiyor ki, sırf Suriyeliler için ek sefer koyduk” diyor.

Antep'teki Suriyeliler, yoğun olarak İnönü Caddesi'nde ticaret yapıyordu. Caddenin üzerinde çoğu dükkanda bulunan Arapça tabelalar önce Anteplilerin saldırılarında hedef oldu, ardından AKP'li Fatma Şahin'in talimatı üzerine kaldırıldı.

Halen caddede tutunan, vitrininde üç yıldızlı Suriyeli muhaliflerin bayrağının bulunduğu lokantaya giriyoruz. Civardaki Suriyelilerin çoğu, burada yemek yiyor. Duvarda muhaliflerin bayrak ve afişleriyle, Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafı ve seçim afişleri yan yana duruyor.

Erdoğan ve AKP'nin politikaları, Antep'te çok karmaşık bir sorunlar yumağı ortaya çıkarmış durumda. Gericilik politikaları ve sefalet koşulları, İslamcı örgütlerin örgütlenmesine zemin yaratıyor. Fakat Suriye'ye karşı yürütülen savaşın parçası olarak Türkiye'ye getirilen Suriyeliler, ücretleri düşürüp kiraları yükselttikleri için aynı İslamcı taban tarafından “misafirler” olarak değil, “düşmanlar” olarak görülüyor.

Kentte cihat örgütlenmesi hız kesmiyor. Savaş bitip Antepli cihatçılar buraya geri döndüğünde, sorunlar yumağı daha da karmaşıklaşacak.

* Gencin ismini değiştirdik.

Fotoğraflar: Sedat Gövyaprak