Hepimiz aptal mıyız?

Yandaş medya, Soğuk Savaş döneminin bilinen hikayelerini sır ya da itiraf gibi veriyor.

soL (HABER MERKEZİ) ABD emperyalizminin tarihindeki en önemli isimlerinden biri olan ABD eski Savunma Bakanı Robert McNamara birkaç gün önce 93 yaşında öldü. McNamara'nın en önemli özelliği ABD emperyalizminin ideolojik ve siyasi köşe taşlarını yerleştiren isimlerden biri olması. 1961 ile 1968 yılları arasında iki başkan Kennedy ve Johnson dönemlerinde bakanlık yapan McNamara güçlü antikomünist görüşleriyle tanınıyor. Bakan olmadan önce Ford Motor Company'nin Ford ailesi dışındaki ilk başkanı olarak çalışırken, bakanlığının ardından da 1968 ile 1981 yılları arasında emperyalizmin en önemli ekonomik örgütlerinden Dünya Bankası'nın başkanlığını yürüttü.

McNamara'nın Savunma Bakanlığı dönemindeki en önemli işlevlerinden biri, Vietnam savaşının mimarı olması. Ayrıca dönemin ulusal kurtuluş mücadelelerine ABD'nin karşılık verebilmesi için yeni taktikler geliştirilmesinin de öncülüğünü yürütmüştü. Klasik askeri tarzdan farklı savaşan "düşman"a karşı kendi ifadesiyle "askeri taktikler sniper, pusu ve baskındır. Siyasi taktikler ise terör, gasp ve suikasttir." Bunun pratikteki karşılığı ABD'nin ve müttefiklerinin askeri personelinin bu doğrultuda eğitilmesi oldu.

Kennedy dönemindeki önemli uluslararası olaylardan "Küba krizi" de McNamara'nın anılmasını gerektirmekte.1962 yılında ABD ile SSCB arasında doğan siyasi krizde Küba ve Türkiye konu olmuşlardı.

Ölümünün ardından yayınlanan haberlere göre McNamara, 27 Ekim 1962'de Sovyetlerle ABD'nin büyük bir nükleer savaşa tutuşabileceği ve Türkiye'nin tarihin ilk nükleer restleşmesine ev sahipliği yapabileceği endişesini dile getirmişti. SSCB'nin Küba'ya nükleer füze yerleştirmesi üzerine bu ülkeyi işgal etme planları yapan ABD, Sovyetler'in de Türkiye'yi işgal edebileceğinden endişe ediyor. Çünkü Türkiye'de de ABD'ye ait ve varlığı duyurulmamış olan nükleer silahlar bulunuyor.

McNamara, Küba'ya saldırıldığı takdirde SSCB'nin de Türkiye'ye saldıracağını düşünüyor. Bunu takiben ABD'nin de Karadeniz'deki Sovyet gemi ve üslerine saldırmak zorunda kalacağını tahmin eden McNamara, bu tehlikeli gelişmenin önüne geçmek için en iyi yöntemin Küba'ya saldırıdan önce Türkiye'deki nükleer füzeleri sökmek olduğunu söylüyor. Kriz, Sovyetler Birliği'nin Küba'daki, ABD'nin de Türkiye'deki nükleer silahlarını kaldırmasıyla sona eriyor.

İşin ilginç tarafı bu bilgilerin, McNamara'nın ölümünden sonra "yeni" bir habermiş gibi verilmesi. Bilinen hikayeler bir tür sır ya da itirafmış gibi sunuluyor. Oysa bunlar yıllardır söylenen şeyler. Üstelik 1962'de kriz yaşanırken dünyanın gündeminde olan düşünceler. O yıllarda emperyalizmin saldırganlığı, bütün dünyayı etkileyebilecek bir nükleer savaş olasılığını çok canlı tutmuştu.

Kısacası dünya halkları bu tür bir "habercilik"le aptal yerine konmuş oluyor. Bir şekilde tarihi, özellikle de genç kuşaklar için "yeniden yazmış" oluyorlar. McNamara ile ilgili haberler de, bu işlevi gören diğer örneklerin yanına yerleşiyor.