"Halka karşı bir silah: Ergenekon"

soL dergisinin 17 Ekim tarihli sayısı, kapak dosyasını Ergenekon davasına ayırdı. Dergide bütün boyutlarıyla işlenen Ergenekon sürecinde, solun konumunun analizi de ele alındı.

soL Haftalık soL dergisi, "ve mahkeme başlıyor..." manşetli kapak konusunda, Ergenekon davası eksenli değerlendirmelere geniş yer verdi.

"Dava halka karşı bir silah" yazısında, bugün başlayacak olan yargılama sürecinin daha uzun zaman, genişleyerek süreceğini, toplumsal desteğini yitirmeye başlayan AKP'nin en güvendiği silah haline gelen Ergenekon olgusunun, muhalefeti sindirmekte kullanılacağını söyleyen dergi, bunu beş ana noktada ele aldı. Bir biçimde Ergenekon'la bağ kurularak tutuklama gözdağıyla, bürokrasiden yargıya, soldan sistem partilerine kadar herkesin sindirilmesi özel yaşamın sürekli izlenmekte olduğu havası yayılarak, "generallerin bile bundan azade kalamadığı"nı düşündürerek, bireylerin AKP tarzı yaşama yönlendirilmesi sosyal güvenliğin tasfiyesinden işsizliğe, çiftçinin çökertilmesine kadar bir dizi halk düşmanı uygulamanın sorumluluğunu Ergenekon'la örterek, gündemi yönlendirme demokrasi adına, solun bir kesiminin maşaya dönüştürülerek, değerlerin aşındırılması ve yine bunların toplamında, sermayenin ve emperyalizmin, "derin devlet" ve "asker"le hesaplaşmaktan ibaret bir "devrimcilik" yanılsaması yaratarak, aklanması.

"Solun Ergenekon'la imtihanı" başlıklı değerlendirmede, ÖDP, EMEP, SDP , TKP tarafından sürecin nasıl algılandığını ve alınan tavırları özetleyen dergi, Ezilenlerin Sosyalist Platformu'nun (ESP) düzenleyip İHD'nin desteklediği, "Susurluk'tan Silivri'ye" yürüyüşünü de duyurdu.

"Bu mudur?" sorusunun altını, "Tabloya bakın ve karar verin, Türkiye'yi kan gölüne çeviren, darbeler yapan, katliamlar düzenleyen 'kontrgerilla örgütü' bu mu diye" spotuyla açımlayan soL, Ergenekon davasında yargılanan "kilit" isimlerin kısa tanımlarıyla bir listesini yayımladı. Bu liste, kapak konusunun açılış yazısında ele alınan, toplumun bütün kesimlerine, Ergenekon'la bağlantılandırılma tehdidinin kapsamını da gözler önüne serdi.

soL, "Yalancı haberciler!"de, Aydınlık dergisinin Ergenekon Savcısı Zekeriye Öz'le ilgili, belgelerle ortaya konulan iddialara, Zaman gazetesi tarafından telaş içinde verilen yanıtı ve karşı suçlamaları haberleştirerek, genel bir saflaşmanın altını çizdi, "Ergenekon karşıtı cephe"nin organik bağlarını sorguladı.

"Gerçek Ergenekon'un kısa tarihi" yazısında, İkinci Dünya Savaşı sonrası, kapitalist/emperyalist bloğun sosyalizme karşı gayri nizami harp konseptini devreye sokmasıyla kurulan istihbarat örgütlerinin ve kontrgerilla teşkilatlarının tarihçesini aktaran dergi, bu örgütlenmelerin, ABD projesi olan Türkiye ayağını da, rol oynadıkları bazı olaylarla birlikte ele aldı. soL, Ergenekon'da, katliamlardan darbelere kadar işlev üstlenen bu kurum ve örgütlenmelerin dava konusu edilmediğine dikkat çekerek, gerçek sorumluların, yaratılan "heyula"yla gözlerden gizlendiği noktasında uyarılarda bulundu.

Ergenekon davasını değerlendirme röportajında, Avukat Ayhan Erdoğan, soruşturma sürecinden başlayarak bütün hukuk normlarının çiğnendiğini ifade etti ve "Birinci Cumhuriyet'i bitirme davası" olarak tanımladığı yargılamada, mahkemenin siyasal yönlendirmelerle davrandığını söyledi.

Kemal Okuyan'ın köşe yazısında da bu konuya değinildi ve Ergenekon'un siyasal analizi yapılarak, solun alması gereken tavır, bu analize oturtularak dile getirildi. Okuyan, "Ergenekon davasından Türkiye'ye bir gram hayır gelmez, sola da ekmek çıkmaz" dediği yazısında, "sol"un bu süreçteki perspektif bozukluğunun, AKP dolayısıyla piyasacılığa, gericiliğe, işbirlikçiliğe omuz vermeye yol açabilmesine dikkat çekti.