‘Hakim resmen insanlarla dalga geçti’

Taksim’de bayrak satarken tutuklanan ve önceki gün serbest bırakılan Ali Sarıçiçek, ailesine kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor. Denetimli serbestlik kapsamında her gün imza vermesi gereken Sarıçiçek, “Hakim olmayacak gerekçelerle tutuklama verdi” diyor.

Rıfat Doğan/soL
Bayrak satıcısı Ali Sarıçiçek cezaevini, içeride yaşadıklarını ve serbest kalmasıyla kavuştuğu özgürlüğünü soL’a anlattı.

Ailene, çocuklarına kavuştun, neler hissediyorsun?
Ali Sarıçiçek: Kısa da olsa insanın özgürlüğünün elinden alınması kolay bir şey değil tabii. İçeride yatmayan birisi için günler çok çabuk geçiyor ama içeriye girdiğin anda saniyesi geçmiyor. Cezaevine girdik, memurlar çok iyi davrandı. Bize elinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştılar. Genç bir arkadaşımızı darp etmişler onu duydum, onu biliyorum. Bir iki arkadaşın da parasını koparmaya çalışmışlar. Onun dışında bir zorluk yaşamadık.

Özgürlük nasıl bir duygu? dışarıya çıkınca ayrı bir duygu yaşadın herhalde?
Tam özgürlüğüme kavuştum sayılmam aslında. Çünkü gidip her gün imza vereceğim denetimli serbestlik kapsamında. O zaman ha çıkmışım, ha çıkmamışım bunun bir anlamı yok ki. Ben işe gidemedikten sonra eve yük olacağım. Orada en azından devlet bakıyordu bana. Şimdi her şey evin üzerine olacak, ben bu haldeyken onlar için yük olacağım. Bir de yurtdışı yasağı var galiba, ya ben memleketten memlekete gidemiyorum.

Ne yapacaksın bundan sonra?
Bayrak satmaya devam edeceğiz. Başka bir işimiz yok ki.

Biraz geriye gidelim. Nerede gözaltına alındın?
Sokağın ismini bilmiyorum ama İstiklal Caddesi üzerinde sağda ilk sokak. Sokakta kaldırımda oturuyorum, gazdan etkilendim tabii. Her taraf polis ve polis araçları, otururken arkamdan geliyorlarmış, benim arkam dönüktü onlara. Bir polis benim için “onu da alın” dedi. Bayraklarımı da aldılar.

Arabada darp veya hakaret edildi mi?
Yok, öyle bir şey olmadı.

Adliyede yemek getiren avukatlarınız darp edildi haberleri çıktı. Doğru mu bu?
Evet evet, tek suçları yemek ve su getirmekti. Yemekleri ezdiler. Avukatları darp ettiler. Bir sivil polisti bunu yapan.

Diğer yedi arkadaşın ruh hali nasıldı, örneğin bir haftalık evli Ahmet Erol vardı aranızda?
Onun psikolojisi bozuldu. Durumu iyi değildi. Ama cezaevinden çıkarken eli ayağı titriyordu sevinçten.

Çıkabileceğine inanıyor muydun peki, böyle bir umudun var mıydı?
İlk müracaat edildiğinde, ret kararı geldiğinde, artık kolay kolay buradan çıkamayız diye düşündüm. Zaten siz olmasanız, bu medya bizi görmeseydi, avukatlar olmasaydı, kolay kolay çıkamazdık. Sizlerin sayesinde bunlar duyuldu.

Sorgu sırasında savcı ve hakimlerin tavırları nasıldı?
Savcı sadece sorularını sordu. Bir fotoğrafımı gösterdi “bu sen misin” diye sordu bende “evet efendim benim” dedim. Sonra “çıkabilirsin” dedi. Daha sonra hakimin karşısına çıktık. Hakim resmen insanlarla dalga geçti. Gırgır yapıyor, şamata yapıyor, biz de herhalde bırakacak diye düşündük. Sonra dosyasının arasından bir not kağıdı çıkardı okudu, belli önceden hazırlamış, biz ifadeye girmeden önce iki iki buçuk saat biriyle sohbet etti. Biz o kadar saat onu bekledik.

Misafiri vardı. Sohbeti bitti, geldi ifadelerimizi verdik, kendimizi savunduk. Biz sanki hiç savunma yapmamışız gibi bir kağıt çıkardı dosyanın arasından, “şunun şunun tutuklanarak cezaevine gönderilmesine karar verildi” dedi. Tutuklama gerekçesinin en başına da, “kendimizi saklamışız, adresimizi yanlış vermişiz” diye yazdı. Öyle bir saçmalık olabilir mi? Kimliğim zaten poliste, ismimi nasıl saklayabilirim? O kimlikten nerede oturduğumu da bulabilir. Bunu bahane gösterdi.

Bayraklarını geri alabildin mi?
Hayır, halen orada, 20 tane bayrağım onların elinde.