Gülen'in ırkçı sözleri hâlâ hafızalarda!

Fethullah Gülen'in geçtiğimiz gün yayınlanan açıklamaları "Kürt sorununa çözüm önerileri" olarak sunuldu. Onlarca yıldır devletle içli dışlı olan Gülen'in şimdi suçu 'eskilere' atması bir yana, Gülen'in Kürt sorunu ile ilgili söylediği ırkçı sözler hala arşivde duruyor.

Van depreminin ardından bazı kesimlerde iyice açığa çıkan ırkçı yaklaşımlar ve hükümetin aciz kaldığı fakat Kürt yerel yöneticilerle temastan kaçınarak yardım faaliyetlerini de baltaladığı gibi olgular bir yanda dururken, halklar arasındaki kardeşlik ve dayanışmayı gösteren yardım çabaları da hızla sürüyor.

Fakat bu havanın da kendi hesabına yazılması derdindeki kesimler, özellikle de büyük bir gücün lideri konumundaki Fethullah Gülen, Kürt düşmanlığı yapmaktan geri kalmıyor.

Fethullah Gülen, cemaatin internet sitesi herkul.org'da geçtiğimiz gün yayınlanan ve basındaki yankısı "Kürt sorununa çözüm önerileri" şeklinde olan açıklamalarında, ordu aracılığıyla savaşın şiddetlenerek devamına onay verirken, Kürt halkına yönelik girişimler için de cemaat örgütlenmesi yöntemleri ve din dışında bir ufka sahip olmadığı görülüyor.

Dost postunda Kürt düşmanlığı
Sitede yayınlayan videoda, öncelikle Kürt sorununun çözümünde AKP'yi eleştiri oklarının menzilinden çıkarmaya çalışan Fethullah Gülen, "10 sene önceye dek" ülkenin yönetiminde olanları suçlayıp, TSK'nın yürüttüğü savaşın yeterince şiddetli olmadığından da şikayetçi görünürken, "ayıptır bu, ârdır, otuz senedir dağdaki bir avuç şakînin hakkından gelemiyorsun" dediği şu ifadeleri kullandı:

Çoklarının dediği gibi, mensup olduğumuz Birleşmiş Milletler ve NATO içinde önemli güce, kuvvete ve mekanize birliklere sahip sayılı devletlerden biriyiz. Bir espriye bağlı ifade edersek, o güç, kuvvet ve mekanize birliklerin neler yapabileceğini görmek istiyorsanız, 27 Mayıs ihtilaline bakabilirsiniz. O güç, gelip kendi milletinin başına binmiş ve 25-30 milyon insanı teslim almıştır. Daha sonra da her on senede bir binlerce insanı ezmiş, zindanlara atmış, sürgünlere yollamıştır. Şimdi, sen orada kuvvetini sonuna kadar kullanmışsın, sokağa hükmetmişsin fakat, ayıptır bu, ârdır, otuz senedir dağdaki bir avuç şakînin hakkından gelemiyorsun.

Kürt halkının kuşatılması için, cemaat ufkunu aşamayan önerileri ise şu şekilde idi:

Keşke, o bölgeye gönderilen muallimler, bugün dünyanın dört bir tarafına ciddi fedakârlıklarla hicret eden gönüllüler gibi, dönmemek, orada ölmek ve oraya gömülmek üzere gitselerdi. Keşke o halkın karakterini çok iyi bilen, çok ciddi bir empati mülahazasıyla onları doğru okuyan ve ona göre muamelede bulunan vaizler gönderebilseydik. Keşke her köye olmasa bile birkaç tanesine bir sağlık memuru, pratisyen hekim gönderebilseydik de okullardaki sağlık derslerini onlar verseler hem mesleklerini icra etme yoluyla hem de okuttukları çocuklar vesilesiyle ailelerin içine girseler ve kendilerini ifade etselerdi. Keşke halkı öyle kucaklayabilecek adliyeden insanlar ve mülkiye memurları gönderebilseydik. Keşke evleri teker teker gezip toplumun dertlerini dinleyen ve güvenin teminatı olan emniyet memurları gönderebilseydik. Böylece başkalarının halkı idlal etmesine fırsat vermeyecek şekilde bütün sızma kanallarını kapatsaydık. Otuz sene değil, on sene evvel bile ülkeyi idare edenlerin aklı bu işe erseydi ve bunlar bugüne kadar gerektiği ölçüde yapılabilseydi, bugün o problemler kökünden kurutulamasa da en aza indirilmiş olacaktı.

Gülen'in halklara düşmanlığının şeceresi
Dün Taraf gazetesinde köşe yazan Yıldıray Oğur'u heyecanlandırıp, cemaat medyasından bile önce sözünü ettiren Fethullah Gülen'in açıklamalarının anlamı, Oğur'a göre şöyle: "Fethullah Gülen de 'durun siz kardeşsiniz' diyor ve Kürt meselesinin çözümünü kolaylaştıracak bir yol açıyor."

Fakat ifadelerinde düşmanlığı açıkça ortaya koyan Fethullah Gülen'in ülkedeki dinci gerici ve milliyetçiler dışında ne kadar muhalif kesim varsa, hepsine olan düşmanlığını bir arada sergileyebildiği örnekleri bulmak hiç de zor olmuyor.

Bunlardan biri, yaklaşık iki yıl önce CHP milletvekili Onur Öymen'in AKP'nin "Kürt Açılımı"nı devreye soktuğu sıralarda Meclis'te yaptığı konuşmada Dersim ayaklanmasına devletin müdahale etmesini savunduğu gerekçesiyle çok tepki görmesi üzerine ortaya çıkmıştı.

O günlerde, AKP hükümetinin, bugün hedef ve sonuçları daha net anlaşılan "Kürt Açılımı" projesini desteklemek için çırpınan cemaat medyası, Kürtlerin ve Alevilerin haklı protestolarına uğrayan Onur Öymen'in istifa etmesi çağrılarına ortak çıkmış, ama ister istemez, hocaefendilerinin konu hakkındaki görüşlerine karşı bir merak uyanmıştı. Cevabı, Fethullah Gülen'in cemaat içinde yaptığı ve yine cemaatin internet sitelerinde bulunan eski bir konuşma kaydında bulmak mümkün oldu.

Bugün "dinler arası diyalog" liderliğine soyunan, Kürt sorununun çözümü konusunda kendisini en yetkili isim gören, "uzlaşma"yı dilinden düşürmeyen ve "barışçıl" politika yürütmesiyle övünen ve övülen Fethullah Gülen'in, bugün de herhangi bir değişikliğe uğramadığını düşünmemiz gereken düşmanca yaklaşımlarını, Alevileri kendi içerisinde sınıflandırırken özellikle Kürt Alevilerini adlandırmak için bu cenahta kullanılan şekliyle "Kızılbaşlar"ı hedef tahtasına oturttuğunu göstermesi açısından, sözü kendisine bırakalım:

Güneydoğu'daki vatandaşı baştan çıkarmak için Ermeni'yi, Süryani'yi, ateisti kullanıyorlar. Bir zaman komünizm perdesi altında yapıyorlardı. O yıkılınca biraz işleri zorlaştı. Artık 'Kürt istiklali', 'Kürt vatanı' filan diyorlar şimdi.

Eğer eskiden yaptıkları gibi burayı da verelim derlerse, burayı da bertaraf ederlerse, Türkiye'de Kızılbaş meselesi geliyor. Şimdi bunların içinde mollalar, hocalar, şeyhler, dindarlar var. Açtığımız okullarda orada ve kurslarda bunlarla diyalog kurabiliyoruz. Bu sertlikleri, dalgayı kırma imkanı oluyor.

Fakat Türkiye'de ben Alevi demiyorum. Onlar Alevi değildir. Anadolu'daki Aleviler Yörükler, bizim tahtacılar onlar bizim her zaman anlaşacağımız insanlardır. Fakat aslen Nusayri olan Ermenilerden, Süryanilerden meydana gelmiş aslen Nusayri olan Tunceli civarındaki Aleviler bu işin arkasında. Bunlar Türkiye'de gaileler açtığı zaman devletinizle, ordunuzla bu işin karşısına çıkamazsınız. Ve bunların dinleri yoktur. Nusayri akidesi vardır.

Biz Güneydoğu'yu verelim dediği zaman bile Sivas'a kadar talepler gelecektir. Çünkü bu talebi yapabilecek şeyler şimdiden kazınmaya başlamıştır. Çok sıkı durmak lazım. Taviz vermemek lazım bu mevzuda. Allah baştakilerin başına akıl versin. Esas derdin dermanı olan reçeteyle işin üzerine gitmiyorlar, yanlışlık içindeler. Haber toplamak açısından da yanlışlık içindeler, İslam'dan kopma açısından da yanlışlık içindeler. İslam'ın oradaki insanın derdine derman olması, reçete olması açısından da yanlışlık içindeler. Ve bu yanlışlıklar inşallah bu millete pahalıya mal olmaz. Akılları başlarına gelir de ne o tampon devlet teşekkül eder ne de arkadan gelenlerin iştahları kabarır.

(soL - Haber Merkezi)