Gül meclis açılışında konuştu, muhalefet alkışladı

Bir süredir kamuoyunda ana akım ve yandaş medyanın da yönlendirmesiyle Başbakan Erdoğan’ın AKP'nin 4. Kongresi'nde “önemli” bir konuşma yapacağı sanrısı Cumhurbaşkanı Gül ile devam ediyor. Medyanın deyimiyle “gözler Cumhurbaşkanı Gül’ün mesajlarında.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, 24. Dönem 3. Yasama Yılı çalışmalarına başladı. Açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül konuşmasında terörden yeni anayasa çalışmalarına, Kürt sorunundan dokunulmazlıklara, Suriye meselesinden ekonomiye kadar pek çok konuya değindi.

Konuşmasında tutuklu vekillerin de yasama faaliyetine katılmaları gerektiğini vurgulayan Gül’ün bu çıkışı dikkatlerden kaçmadı.

Gül’ün tutuklu milletvekilleriyle ilgili sözleri CHP milletvekilleri tarafından alkışlanırken, Erdoğan ise, “Cumhurbaşkanı ile polemiğe girmek istemem. Bu düşünceyi paylaşmadığımız ortada” şeklinde konuştu.

Gül’ün tutuklu vekillerden bahsederek CHP’den alkış alan çıkışı, Cumhurbaşkanlığı tartışmasında CHP’nin önceden karşı çıktığı Gül'ü ısrarla "siyaset üstü" bir konuma yerleştirme çabası ile birlikte düşünüldüğünde bu durumun düzen içi bir birliktelik çabasına denk düştüğü söylenebilir.

Açılış konuşmasında tutuklu vekillere dikkat çekmesi nedeniyle Başbakan Erdoğan'dan tepki aldığı iddia edilen Cumhurbaşkanı Gül’ün TBMM'nin açılış konuşmasında dikkat çektiği konular ise şöyle:

Tutuklu vekiller
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül konuşmasında, "Dünyada, çevremizde ve ülkemizde meydana gelen olumlu ve olumsuz gelişmeler, karşı karşıya kaldığımız sorunlar, bu yasama dönemini öncekilerden daha hassas hale getirmiştir" dedi.

Kendisine giydirilen uzlaşmacı ve ılımlı Cumhurbaşkanı giysisini sergilemeye devam eden Gül, "Birbirimizin düşünce ve kaygılarına empatiyle yaklaşalım. Doğrularımızı söylemeye devam edelim, ancak bunu yaparken dışlayıcı ve birbirimizden uzaklaşmayla sonuçlanacak bir üslup kullanmaktan da kaçınalım. 'Sözün gücü'nün ne olduğunu hep hatırda tutalım" şeklinde konuştu.

Gül, sözlerine şöyle devam etti:

"Geçen yılki konuşmamda, bu Meclis'in siyasetin tüm renk ve eğilimlerini temsil ettiğini ve bu nedenle çok güçlü olduğunu vurgulamıştım. Bu vesileyle, seçildikleri halde bu yasama yılında da Meclis’te olamayan milletvekillerinin bu tablo içinde bir noksanlık oluşturduğunu belirtmek isterim.

Seçimlere yasal olarak katılmış, halkın oyunu almış, milletvekili sıfatını taşımaya hak kazanmış herkesin, haklarında kesin yargı kararları ortaya çıkana kadar yasama faaliyetine katılması gerektiğini düşünüyorum.

Ülkemiz ve milletimizin karşılaştığı bütün sorunların çözüm yeri Yüce Meclis’tir. Ülkemizdeki bütün fikir ve renklerin burada temsili önemlidir. Mühim olan bu yüce kurumun kapsayıcı olması ve çoğunluktan farklı düşünenlerin bu çatı altında kendilerine güvenli bir yer bulmasıdır.

Meclis kompozisyonunda meydana gelebilecek her türlü noksanlık, geçmişte yapılanları tekrar etmekten ve çok ihtiyacımız olan çözümleri daha da ötelemekten başka bir işe yaramayacaktır.”

“Başkanlık sisteminin olumlu ve olumsuz yanları irdelenmeli”

“Yeni anayasa yapım sürecinde, pek çok meselenin ve alternatif anayasal sistemlerin gündeme getirilmesi, bu sistemlerin olumlu ve olumsuz yanlarının irdelenmesi sağlıklı bir tartışmadır. Bu sistemlerin dünyada başarıyla uygulandığı örnekler bulunduğu gibi, ciddi sıkıntılara yol açtığı örnekler de mevcuttur. Önemli olan dünyadaki mevcut örnekleri de dikkate alarak, meseleyi kendi bütünlüğü içinde, tüm veçheleriyle tartışmaktır.

Ülkemizde bugün herkesin görüşlerini rahatlıkla ifade edebileceği bir özgürlük ortamı bulunuyor. Bu yolda eksikler veya yanlış uygulamalar, demokrasiyi zedeleyen görüntüler söz konusu ise bunların hepsi hiç gecikilmeden ortadan kaldırılmalıdır. Türkiye'nin demokratik bir hukuk devleti olduğu yolunda kimsenin kaygısı da kuşkusu da bulunmamalıdır. İç ve dış kamuoyunda bu yoldaki kazanımlarımızın haksız bir şekilde gölgelenmesine müsaade etmemeliyiz.”

"Yazarlar, düşünürler görüşlerini korkusuzca paylaşabilmeli"

“Bir ülkede yazarların, düşünürlerin ve fikir adamlarının görüşlerini korkusuzca paylaşabilmeleri, o ülkeye itibar kazandırır. Aynı şekilde, gazeteciler, haberciler ve bir bütün olarak medya mensuplarının halkı haberdar etme görevlerini yerine getirirken hiçbir engelle karşılaşmamaları da temel esastır.Hiç kimse fikirleri ve fikirlerini medya yoluyla açıklaması yüzünden hapse düşmemelidir. Şiddeti teşvik eden ile görüş açıklayan arasında kesin bir ayrım gözetilmelidir."

Gül, Esad sonrası Suriye’yi anlattı

“Suriye’de her gün yüzlerce insanın canını alan kanlı bir iç savaş sürüyor… Bir ülke kendisini tüketir mi? İşte bugün Suriye kendisini tüketiyor. Biz Suriye’nin kendi kendisini tüketmesini istemeyiz. Tercihimiz, halkı mutlu olan güçlü bir Suriye’dir.

Olaylar başladıktan sonra da, inisiyatifin Suriye yönetiminin elinden çıkmaması için dostça çok çalıştık. Her seviyede çok çaba gösterdik. Bölgeye uzak ülkeler gibi davranmadık. Çünkü bugünlere gelineceğinin kaçınılmaz olduğunu gördük. Ancak, dünyanın gözü önünde kendi halkının meşru taleplerine savaş uçakları dâhil ağır silahlarla mukabele eden bir rejim var bugün karşımızda. Biz ırk, din, mezhep, ideoloji farklılıklarına asla bakmaksızın ilkeli bir tutum sergiledik. Duruşumuz tarih önünde doğrudur.
Buradan bütün uluslararası topluma çağrıda bulunmak isterim. Suriye’de akan kanın durması hepimizin ortak sorumluluğudur.

Suriye’de ortalık durulunca ülkeyi yönetecek kadrolar ile ortaya çıkacak düzenin, tüm Suriye halkını temsil etmesi aşırılıklardan kaçınması ve intikamcı duygularla hareket etmemesi en büyük arzumuzdur.
Yeni Suriye’nin kendi halkıyla ve komşularıyla barışık bir şekilde, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini koruması en temel önceliğimizdir. Öte yandan, Filistin davasına sadakat ve desteğin kesintisiz sürdürülmesi, yeni Suriye’nin meşruiyetinin en önemli kaynaklarından biri olacaktır.”

“Türk ekonomisi hızlı büyüdü ve bu büyüme istihdam yarattı”
Hızlı büyümeye karşın artan işsizliğe ve toplumsal sınıflar arasındaki gelir uçurumuna rağmen ekonomik performansı olumlu bulan Gül şunları ifade etti:

“Türkiye ekonomisinin yakın tarihi, ekonominin bütün temel dengelerini tahrip eden ve her defasında büyük kayıplara ve zararlara sebebiyet veren krizlerle doludur. Bu sıkıntılı dönemlerin gösterdiği gerçek, ekonomimizin her zaman krizlere maruz kalabilecek kırılganlıklar ve zayıflıklarla malul bulunmasıydı. Ayrıca, 2007'de başlayıp 2008'de derinleşen ve halen etkileri devam eden, dünyanın son yüzyılda yaşadığı en şiddetli krize karşı güçlü bir dayanıklılık ve esneklik göstermiştir. Yapılan reformlar bizi bu defa dış şoklara karşı korumuştur.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Türk ekonomisi son 10 yılda AB ortalamasından yaklaşık 5 kat daha hızlı büyümüş ve bu büyüme istihdam yaratan bir büyüme olmuştur.

Gül ayrıca, "'Bütün dünyanın takdirle ve dikkatle izlediği ekonomik performansın, kendi ülkemizde yeterince önemsendiğini ve takdir edildiğini maalesef söyleyemeyiz. Arzu ettiğimiz neticeler, talimatla değil, doğru politikalar izlemekle elde edilebilir. Bu kırılgan dönemde kamu harcamalarındaki önceliklerimize de dikkat etmeliyiz. Hedefimiz, fiyat istikrarını ve finansal istikrarı tehlikeye atmadan, cari açıksız yüksek büyüme olmalıdır" dedi.

(soL- Haber Merkezi)