Erdoğan'dan gündeme ilişkin açıklamalar

AKP Grup Toplantısı'nda konuşan Başbakan Erdoğan, CNN muhabirine "dalkavuk" diyerek Gezi direnişine çattı. Gündemdeki konulara ilişkin sert açıklamalar yapan Erdoğan'ın hedefinde, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı da vardı.

Başbakan Erdoğan, Merkez Bankası Başkanı Başçı'nın Bakanlar Kurulu'na yaptığı sunumun rutin bir çalışma olduğunu belirterek, "Faiz noktasındaki yaklaşımlarını asla olumlu bulmuyorum. O yaklaşımı kabul etmiyorum. Bu konudaki şeyleri zaten kendilerine tarafımızdan da iletilmiştir" dedi.

Grup toplantısındaki konuşmasında ise Erdoğan, gündemdeki konulara ilişkin sert açıklamalar yaptı.

"Gezi olaylarında başı çeken polis asker katilinin sırtını sıvazlayan bir CHP var" var diyen Erdoğan, "Hakkari’de Türk bayraklarını sallayamayan, Ankara’da bozkurt işareti yapan her türlü renge bürünebilen bir CHP var. Bir MHP’li nasıl olur da İstanbul’da duvarlara “Zülüm 1453’te başladı” diyen bir zihniyetin yanında yer alabilir? Ankara’da Türk bayrağını yakan bir zihniyetin yanında durabilir?" dedi.

Gezi'nin yıl dönümü
Erdoğan konuşmalarına şöyle devam etti:

"Gezi olaylarının yıl dönümünde yine CHP vardı, milletvekilleri vardı, ellerinden gelen her türlü oyunu oynadılar. CHP il ilçe başkanlıkları cumartesi günü, çeşitli illerde lojistik merkez görevi yaptılar. Gençleri sokağa çıkartmak için, sokakta polisle çatışmaya girmek için çağrı yaptılar. CHP ve o marjinal terör örgütlerinin çağrısına rağmen karanlık senaryo devreye sokulamadı. Polisimizin dik duruşu sayesinde geldikleri gibi gittiler. Bundan önceki gezi’de onlara destek veren sermaye vardı. Onlardan da destek gelmeyince şimdi çırılçıplak ortada kaldılar. İstanbul’un lüks kafelerinde isyan çağrısı yapanlar cumartesi günü avuçlarını yaladılar.

Bir tane o CNN’nin dalvakuğu oralarda bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN International yerlisi, geçen yıl 8 saat aralıksız yayın yaptı. Niye? Ülkemi karıştırmak için. Şimdi de suçüstü yakalandı. Bunların böyle hani özgür tarafsız bağımsız basın diye bir şeyleri yok. Bunlar görevli görevli, bunlar adeta ajan görevi icra ediyorlar."

'Polisin savunma hakkı bile yok'

Pensilvanya’dan kaos çıkması için avuçlarını ovuşturanlar gazetelerini TV’lerini Twitter’daki maskeli korkaklarını görevlendirenler de onlar da avuçlarını yaladılar. Gezi olaylarının yıl dönümünde, nefret dilini faşizmin İslamafobinin dilini kullananlar avucunu yaladılar. Biz bunları konuşunda, bu başbakan çok gerilimci. Sokakta polisime kurşun sıkacak, polisimi yakacak. Bir tanesi hayati tehlike içinde. Bunu konuşmayacaklar ama farklı bir şey olduğu zaman polis şamar oğlanı, öldür vur yarala. Bunun için her yol meşru. Polisin savunma hakkı bile yok. Böyle bir şey olabilir mi?

Geçenlerde bu ne sabırdır dedim diye, beyefendiler rahatsız olmuş. Niye rahatsız oluyorsun? Sen bunu git de ABD’de yap bakalım. Git İngiltere’de İspanya’da yap bakalım. Sizlere de şöyle özellikle bazı çekimleri göstermek istiyorum. Bunları bir göreceksiniz nerede ne nasıl yapılıyor görmek lazım. Sürekli olarak bizim güvenlik güçlerimizi bu işlerde tahrik unsuru olarak hedef haline getirenler dünyada neyin nasıl yapıldığını görmeleri lazım. Onun için herhalde bir grup toplantımızda da buradan bunları özellikle yayınlamak istiyorum.

'Sanatçı müsveddesi'

Cumartesi günü beklenenin gerçekleşmeyeceği, isyan ve çatışma çağrılarının karşılık bulamayacağı zaten çok net biçimde görülüyordu. Bir yıl önce Ak Parti’ye, milletin iktidarına karşı o malum çevreler ellerindeki imkanları seferber etmişlerdi. Hatırlayın her yerden taarruz ettiler medya sosyal medya yazarlar, sözüm ona aydınlar, sözüm ona sanatçılar taarruz ettiler. Bu taarruzun içerisinde hepsi yer aldılar. İş dünyası, iş veren örgütleri yer aldılar. Başta CHP olmak üzere, milletten umudunu kesmiş siyasi partiler bu taarruzun içinde yer aldılar. Bu şiddet ve Vandalizm gösterileri dünyaya çevre protestosu gibi sunuluyordu. Hedefin ne olduğunu bizler de aziz milletimiz de gördük.

Bir tane sanatçı müsveddesi şunu söylüyordu “hala bunun ağaç meselesi olmadığını anlamadınız mı”

'Duvar yazıları unutulamaz'

Camiye girerek orada her türlü, bizim cami adabımızın aksine, orada her türlü bira şişelerine varıncaya kadar, ayakkabılarıyla camiye girenleri nasipsiz olarak savunanlar var. hemen ilerisinde dozerle yaya kaldırımlarını söktüler. Biraz ileri gittiler başbakanlık ofisimizi yakma girişiminde bulundular. Duvarlara yazdıkları yazılar unutulamaz. Onlar tamamıyla küfürname. Kendi kişiliklerini ortaya koydular.

Başbakan bunları savunsun, başbakan gerilimci. Bunları söylemeyecek miyiz? Bunları millete tanıtmayacak mıyız? Yanlarına kar mı kalacak? Öyle bir paralel yargı var ki, bir kapıdan alıyor oradan bırakıyor. Neymiş? Yasalar buna müsait değilmiş. Bütün bunları bu şekilde uygularsanız o zaman tabi ki bunlarla mücadele zorlaşır.

Anadolu ve Trakya’nın iktidarda olmasını hazmedemeyenler sokağı kullanarak kendilerine göre darbe gerçekleştirmek istiyorlar.

17 ve 25 Aralık

Sokak eylemleriyle ihtilal yapamayanlar, 17 ve 25 Aralık’ta bir başka darbe senaryosunu uygulamaya koydular. Orada da dik durduk taviz vermedik. Daha önce de ifade ettim darbe girişimleri için fezlekede, bunu inkar ediyor paralel yapının paralel yayın organları. Dönemin başbakanı ifadeleri geçiyor. Tam ifade şu “suç işlemek için oluşturulan örgütün lideri dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan” aynı şekilde bakanlarımızdan da örgüt üyesi olarak bahsediliyor. Bu fezlekeler yok edilmek istendi. Silinmiş dosyalar kurtarıldı. Bu fezleke büyük oranda ortaya çıkarıldı.

Şimdi paralel medya, başına gelecekleri önceden bildikleri için, rezilliğin farkında olmak için bunların düzmece olduğu için kampanya başlattı. Hiç boşuna uğraşmasınlar. Ortaya çok vahim belgeler deliller çıkıyor. Yaptıklarının hesabını vermeye başlayacaklar. İnlerine gireceğiz demiştik. Şu anda inlerine girdik. Bütün pisliklerini ortaya döküyoruz. Kaçıp saklandıkları inlerinden de sorumluları çıkaracak adalete teslim edeceğiz. Bu ülkede artık hiçbir darbe girişimi hesapsız kalmayacak.

'Kendi çocuklarını ABD'ye gönderiyorlar'

Genç bir çocuğun beş yıl boyunca annesiyle babasıyla görüşmesini engelleyerek kim neyin mücadelesini veriyor? Buradan mı özgürlük barış gelecek? Buradan mı barış mücadelesi verecek? Vicdanın olmadığı yerde özgürlük olur mu? Biz terör örgütünden ne vicdan bekliyoruz ne insaf bekliyoruz ne de acıma duygusu bekliyoruz. Ben BDP’nin HDP’nin vekillerine soruyorum. Sizin çocuğunuz yok mu? İnsafınız vicdanınız yok mu? Kaçıyorlar, dağa götürüyorlar, kendi çocuklarını da ABD’ye İngiltere’ye gönderiyorlar. Fark bu.

Benim Kürt kardeşimin bunu bilmesi lazım. Bizim yavrularımız dağlara kaçırılırken şu anda bölücü terör örgütüyle el ele olan HDP’nin işte başındakiler veya milletvekilleri belediye başkanları onların çocukları da ABD’de Avrupa’da değişik yerlerde, eğitim alıyorlar, turistik seyahat yapıyorlar.

Ey HDP milletvekilleri siz evde çocuklarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz? 30 yıldır evladının nerede olduğunu, yaşayıp yaşamadığını bilmeyen anne babalar var.

Ben de geçen akşam bir tanesinin anne babasıyla ninesiyle görüştüm. O da son kaçırılanlardan. Telefonda tabi hüngür hüngür ağlıyor. Dertleştik. Tablo bu. Ve belediyenin önünde de kalkıyorsun saldırıyorsun. Niye? Hadi işte onlar da Kürt, çocuklarını kaçırdınız. Niye rahatsız oluyorsun? Ama gelip Taksim meydanında şurada burada her türlü eylemi molotofla yapıyorsunuz. Can alıyorsunuz, can yakıyorsunuz, silah kullanıyorsunuz. Evladı ölse bile gözyaşı dökemeyen ağıt yakamayan acısını paylaşamayan anne babalar var bugün. Bunlar çocukları almakla kalmıyor, ağıt yakmalarını engelliyorlar. O anneler babalar artık isyan etmeye başladılar.

Çocuklarının kaçırılmasına yüreklice isyan ediyorlar. Anneler babalar artık susmuyorlar, kan tüccarına dönüşen terör örgütü karşısında boyunlarını öne eğmiyorlar.

İşte şimdi Diyarbakır’da anneler evlatlarına sahip çıkıyor. Demokrasiden barıştan insan haklarından olduğunu savunan HDP göstericilere eziyet ediyor. Çok rahatsız oldular. Gerçek yüzlerinin görünmesinden çok rahatsız oldular. 15 yaşındaki çocukların kaçırılmasını izah edemediler. İnanın rezil oldular.

'Çok önemli düzenlemeler'

TBMM genel kurulunda yoğun bir hafta bizleri bekliyor. Çok önemli tasarı ve teklifleri cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde inşallah çıkartmış olacağız. Bugün grup toplantımız öncesinde çok önemli tasarı ve teklifimizin detaylarını açıkladım. Alt işverenlik yani taşeronluk konusunu yeniden ele alıyoruz. Çok önemli düzenlemeler getiriyoruz. İşçilerimizin hak kayıplarının önüne geçiyoruz. Alt işverenlikte iş sağlığı ve güvenliği, kıdem tazminatı gibi konularda önemli düzenlemeler yapıyoruz. Yer altında çalışan işçilerimiz için haftalık çalışma saatini 36 saat günlük çalışma süresini 6 saat olarak kısıtlıyoruz. Şehit madencilerimizin anne babaları için muhtaçlık şartını da kaldırıyoruz. Soma’da şu anda çalışamayan madencilerimizin ücretleri işveren tarafından ödenecek. Ne alıyorsa, o işletme açılana kadar aynen alacak. Ayrıca çalışamadıkları dönemde işsizlik sigortası fonundan net maaşları kadar biz de ödeme yapacağız. Madenlerde çalışan işçilerimizin emeklilik yaşını da 55’ten 50’ye indiriyoruz. Yıpranma payını değiştiriyoruz. İzinde geçirdikleri süreler tatiller de yıpranmaya dahil edildiğinde erken emekli olmak isteyen madenci kardeşimiz 43 yaşında bile emekli olabilecek.

Şu anda AFAD’dan başka yetkili hiçbir birim yoktur. Bunu genelgeyle de valiliklerimize bildirdik. AFAD’da sadece somadaki madencilerimizin ailelerine bunlar olacak. Belki iki belki üç ev düşecek. Belki kiraya verecek. Çocuklarını onunla okutulacak. Bazıları üniversiteleri okumalarını sağlayacağım diyor. Bunlar AFAD’da toplanacak. Ama bu paralelin vakıflarına derneklerine sakın ha, bunlar aldatırlar, bu paralar biliyorsunuz farklı yerlere giderler. Bunlar kara para, bu kara parayı da bazı şirketler vasıtasıyla aklarlar.