Erdoğan konuşuyor: yalan yalan yalan...

Başbakan Erdoğan partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, Gezi Parkı’nda başlayıp tüm ülkeye yayılan hükümet karşıtı gösterilerle ilgili konuşuyor meydan pis kokuyormuş, bayrak yakılmış, türbanlılara saldırılmış, eylemleri faiz lobisi yönlendiriyormuş, eylemciler çevreyi katletmiş...

“Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacak” diyen Erdoğan, sözde itidal çağrısı yaparak ve özellikle gençlere seslenerek, “Sizleri itidale davet ediyorum. Bu işi bitirin diyor ve gözlerinden öpüyorum” dedi.

Çevre duyarlılığı olan samimi kişilerin oradan ayrılmasını isteyen Başbakan Erdoğan, ''Diyorlar ki Başbakan geriyor, Başbakan sert. Bunların önünde diz çöküp, ne olur bu paçavraları indirin mi diyecektik. Buna sert diyorsanız kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez'' dedi.

Son iki haftadır devam eden olaylar ile çevrecilik adı altında başka hesapların yapıldığını, asıl hedefin üzerinin örtüldüğünü ileri süren Erdoğan, tüm kamu kurumlarına zarar verildiğini, esnafın dükkânlarının yıkıldığını, tencere-tava sesleri, korna sesleri ile gürültü kirliliği yapıldığını iddia etti.

Birkaç ağacın sökülmesi ile başlayan gösteriler farklı noktaya ulaştı
Son iki haftadır Türkiye başta İstanbul olmak üzere Ankara ve İzmir değişik şehirlerimizde çok farklı boyutlarda katmanlarda bir kısım gösterilere sahne oldu. Taksim’in yayalaştırma projesi kapsamında, Gezi Parkı’ndaki birkaç ağacın sökülmesi ve taşınmasında başlayan gösteriler amaç değiştirerek ilk çıktığı andan çok daha farklı bir noktaya ulaştı.

Bu süreçte tekrarladığım bir hususu vurgulamakta fayda görüyorum. Ak Parti olarak hadiseleri okumak analiz etmek iyi değerlendirmek konusunda her zaman çok büyük hassasiyet içinde olduk.

Gerek sandık sonuçlarını, anket sonuçlarını doğru okuyarak bugünlere ulaştık. Şuraya dikkatinizi çekiyorum. Sandıktan çıkan sonuçlar tartışmasız zaferi işaret ettiğinde kendimizi mağrurların yerine değil kaybetmişlerin yerine koyduk.

“Biz ne kimseye dayatma yaparız, ne de kimsenin dayatmasına eyvallah deriz”
Farklı toplum kesimleriyle inatlaşan bir parti olmadıklarını öne süren Erdoğan, “Bundan sonra da hiç kimseyle, hiçbir kesimle, onların hassasiyetlerine kulak tıkayarak bir kenara itmedik ve itmeyeceğiz. Meşru taleplerini, demokratik hak taleplerini bugüne kadar nasıl dikkatle kulak verdiysek, bundan sonra da dinlemeye, anlamaya, empati kurmaya devam edeceğiz” dedi.

10,5 yıllık iktidarları süresince tezgâhlarla, provokasyonlarla, siyaset mühendisliği girişimleriyle baş ettiklerini ifade eden Erdoğan, “Onlara karşı nasıl dik durduysak, bundan sonra da milletin emanetini aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. Biz ne kimseye dayatma yaparız, ne de kimsenin dayatmasına eyvallah deriz” dedi.

Hakkâri’ye havaalanı yaptık
İki haftadır süren protestolar ile ilgili yaptığı her açıklamada Hakkâri’deki havaalanına değinmeden geçemeyen Erdoğan, yine iktidarı döneminde Hakkariye yapılan havaalanından bahsetti.

Erdoğan, “10 yıl önce Hakkâri’ye havaalanı yapılacak dense acaba kim inanırdı? Iğdır’a havaalanı yapılacak dense kim inanırdı? Şırnak’a, Ağrı’ya Muş’a havaalanı yapılacak dense kim inanırdı? Bakın bunların hepsi hayata geçti. Iğdır açılışını yaptım. Hakkâri ve Şırnak bitmek üzere. Bunlar bizim bu ülkede bölgemize ve insanımıza yaklaşım tarzımızı gösteriyor” dedi.

İtirazlar siyasi istismarın sonucu
Son iki haftadır devam eden olayları elbette her boyutuyla analiz ettiklerini, insanları bu gösterilere sevk eden saiklerin neler olduğunu, sokağın ne dediğini, bazı gençlerin neden bu tepkiyi verdiğini araştırdıklarını iddia eden Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiç kimseyle hiçbir kesimle onların hassasiyetlerini kulak tıkayarak bir kenara itmedik ve itmeyeceğiz. Meşru taleplere, demokratik hak taleplerine bugüne kadar nasıl dikkatle kulak verdiysek bundan sonra da anlamaya devam edeceğiz.

Ancak ben bütün bu olaylara baktığım zaman, bilmiyorum bizim göremediğimiz anlayamadığımız acaba ne istedikleri belli mi? Ne talep ettikleri belli mi? Sizler böyle bir şey anlayabildiniz mi? Bütün bunları yaparken sapla samanın birbirine karıştırılmasına kusura bakmasınlar izin vermeyeceğiz. Veremeyiz. Farklı zeminlerde farklı hesaplaşmalara girenlere karşı dirayetli bir duruş sergileyeceğiz. 10,5 yıldır farklı tezgâhlarla nasıl baş ettiysek onlara karşı nasıl dik durduysak bundan sonra da milletin emanetini aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. Biz ne kimseye dayatma yaparız ne de kimsenin dayatmasına eyvallah ederiz. Kaldırımın genişletilmesi için Gezi Parkı’nın meydan tarafındaki duvarlarının yıkılması gerekiyordu. Yapılan işlem bundan ibaretti. Bazı siyasetçilerin çark etmeleri maalesef oradaki itirazları büyütmüştür."

Olaylar arkada 4 cansız beden bıraktı
Bir çevre katliamını orada olanlar bizzat icra etmişlerdir. Kaldırım taşlarının sökülmesi, çiçek saksılarının paramparça edilerek sökülmesi, ağaçların yakılması, kamu binalarının araçlarının ateşe verilmesi, sivil vatandaşlarımızın araçlarının ateşe verilmesi birer çevre katliamı değil mi? Çevre sadece yeşil bir ağaçtan ibaret midir?

Olayın ilk safhasında ortaya çıkan itirazlar, ilk andan itibaren siyasilerin örgütlerin sürece dahil olmasıyla farklı yerlere doğru dal budak salmıştır. İki haftadır yaşanan olayları çevre hassasiyetiyle açıklamak mümkün değildir. Bugün itibariyle arkasında dört cansız beden bırakmıştır. Üç gencimiz olaylarda hayatını kaybederken, bir komiserimiz şehit edilmiştir.

İşte şurada Ankara'da bütün otobüs duraklarının halini görüyorsunuz. Alt geçitlerdeki o canım çevre adına düzenlemiş bütün seramiklerin nasıl kırıldığını görüyoruz. Çevreye saygınız böyle mi? Böyle mi yürüyecek? Bunlara karşı tedbir almayacaksınız. Bildiklerini istediklerini istedikleri gibi yapacaklar. Yollara duvarlara bina duvarlarına çirkin yazılar yazılmak suretiyle, çevre faciası yaşatılmıştır.

Tencere tava sesleriyle insanlar rahatsız edildi
Esnafın dükkânları yağmalanmış yakılmış yıkılmıştır. Ciro kaybı yaşatılmıştır. Araç kornolarıyla tencere tava sesleriyle sloganlarla evlerinde insanlar rahatsız edilmiştir. Bu çevre değil mi? Bize ders vermeye kalkanlar hava kirliliğinin de görüntü kirliliğinin de çevreye karşı bir tavır olduğunu bilmeleri gerekir.

Türkiye ekonomisi hedef alındı
Türkiye ekonomisi bu olaylarla tabi ki doğrudan doğruya hedef alınmıştır. Faizlerin yükselmesi, yatırımcıların ürkütülmesi sistemli bir projeyle devreye sokulmuştur. İçerisi ve dışarısının dayanışmasıyla. Türkiye’nin uluslararası güç ve iktidarı hedef alınmıştır. Uluslararası basın sistematik olarak yanlış bilgilendirilmiş, art niyetli medya kuruluşlarının devreye girmesiyle saldırı yürütülmüştür.

Masum bir direniş değil
Şiddet sarmalına dönüşen bu olayları masum bir direniş olarak görmek mümkün değildir. Şu anda Taksim Gezi Parkı’ndaki eylemlerle, diğer gösteriler arasında bir çizgi çekme çabası olduğunu görüyoruz. Bu hataya hiç kimse düşmesin. Taksim Gezi Parkı’ndaki eylemler masum demokratik olarak yansıtılırken, şiddet içeren eylemlerin bu eylemlerle ilgisi olmadığı vurgulanıyor. Durum hiç de öyle değil. Kusura bakmasınlar.

Oraya gidenler yüzde 95’i Gezi Parkı’nın adresini bilmez
Türkiye’ye ekonomiye demokrasimize yönelik eylemler burada fitili ateşlenen eylemlerden dolayı bu boyuta ulaşmıştır. İnanın buraya gelenlerin yüzde 95’i şu olaylardan önce Gezi Parkı nerededir diye sorsanız adresini bilmezlerdi. İnanın böyle.

Türk Bayrağını yıkacak kadar alçaldılar
Buralar benim doğup büyüdüğüm yerler, çok iyi bilirim. Belediye başkanlığımız döneminde hep bunun hayali içindedir. Olay 15 tane ağacın sökülmesi değil. Artık öyle yerler vardır ki ağaçlar ağaç sökme makineleriyle sökülür, taşınmak suretiyle ağaç dikme çalışmaları gibi dikilir. Aynı şekilde yeni fidanları çeşitli süs ağaçlarını bu şekilde dikersiniz. Bunlar yapılır. Ama buna mani bir hal varmış gibi bunu göstermek asıl sandıkta çıkamayanların kendilerine alternatif yol arama gayretidir.

Ankara’da yapılan vandallıklar, Taksim Gezi Parkı'ndan güç almıştır. Taksim Gezi Parkı eylemlerini bahane edenler Türk bayrağını yakacak, illegal paçavraları devletin kurumuna asacak kadar, o bölücü posterleri asacak kadar alçalmışlardır.

Kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez
Diyorlar ki Başbakan geriyor, Başbakan sert. Ne olacaktı? Biz gelip bunların önünde diz çöküp, ne olur bu paçavraları indirin mi diyeceğiz? Şu terör örgütü mensuplarının posterlerini indirin mi diyeceğiz? Burada güvenlik güçlerimizin başta bu işe müsaade etmemesi gerekirdi. Yahu kamu kurumunun içine bunlar nasıl sokulur? Oradan bu tür paçavralar nasıl asılır, astırılır? O örgüt liderlerinin posterleri oralara nasıl astırılır?

Bunların karşısında biz konuşunca Başbakan sert konuşuyor. Buna sert diyorsanız kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez.
Şu anda gerek bakanımıza, gerek valimize, il emniyet müdürümüze, bu sabah yaptıkları operasyon sebebiyle teşekkür ediyorum. Atatürk Kültür Merkezi’nden bütün bu paçavralar vesaire hepsi indirildi. Ayrıca anıt. Anıt'taki bütün o paçavraları gördünüz. Gönlüm bugün brifing vermek isterdi. 20 dakikalık görüntü hazırlattım. Bunları sunacağız, o hali bu görüntülerle sunmak isterdim.

Gezi Parkı’yla ilgili kararlılığımız devam edecek
Çünkü böyle bir tabloya eğer bir yürütme olarak biz müsaade edersek, bu yürütme bu görevi veren halkımız başta olmak üzere biz millete karşı sorumluluk içinde oluruz. Bundan sonraki sürece yönelik bu kararlılık Taksim Meydanı’yla alakalı, Gezi Parkı’yla alakalı devam edecektir. Bunu söyledim, biz buraları kusura bakmasınlar Gezi Parkı adı üzerinde, Gezi Parkı’dır işgal alanı değildir.

Taksim Gezi Parkı’ndaki gösteriler Türkiye genelinde, arkasında ölüm bırakan şiddet eylemlerinin meşru görünümlü kılıfından başka bir şey değildir. Gösteriler asıl amacı asıl hedefi çıkarılmak istenen kaosu önlemek için sistemli şekilde kullanılan eylemlerdir.
Şu anda dahi Gezi Parkı’nda çevre için eylem yaptığını düşünen vatandaşlarıma özellikle seslenmek istiyorum. Taksim Gezi Parkı kılıfıyla büyük bir oyun oynanmak isteniyor. Ekonomi üzerinde ağır tahribat yapılmak isteniyor. Ambalajın üstüne ağaç koyarak birileri Türkiye’yi yavaşlatmak istiyor. Taksim eylemcilerin nerede nasıl kullanıldıklarını görmelerini rica ediyorum.

70 bin ağaç söktüysek 780 bin fidan diktik
Bu ülkenin Başbakanı olarak sesleniyorum. Bu eylemler, bazı sermaye grupları, faiz lobileri tarafından kullanılmıştır. Taksim’de eylem yapanlar, ekonomiye turizmine kast edenler tarafından açık şekilde kullanılıyorlar. Ağaç için eylem yapanlar samimiyseler, gerçekten dürüst davranıyorlarsa, bu ağaçlar söküldü dikildi.

Biz İstanbul’a 180 kilometreden suyu getirdiğimiz zaman, biz tüneller açtık. O tünellerden suyu getirirken ağaçları söktük. O zaman da bazıları yazdılar çizdiler. Diyelim ki 70 bin ağaç söktüysek 780 bin fidan ve ağaç diktik onun yerine. Ama İstanbul’u da susuzluktan kurtardık. Şimdi bunu görmeyecek misin? İstanbul susuz, banyolarda küvetler dolduruluyor, su kullanılıyor. Yeni bir sektör oluşmuştu. Bidonla sular alınıyor, banyosunu yapıyor. Böyle bir dönem. Susuz İstanbul’u 2040 yılına kadar kurtaracak adımı attık. Dağları delerek İstanbul’a su getirdik. Şimdi Allah aşkına soruyorum. Bunlar mı çevreci, Tayyip Erdoğan ve ekibi mi çevreci?

Biz dikiyoruz, bunlar yıkıyor
Bununla kalmadık, yine aynı dönemde İstanbulumuz yeşil fukarasıydı. 4,5 yıl içinde sadece fidan değil, İtalya’dan Almanya’dan ağaçlar ithal etmek suretiyle Tem – E-5’i biz ağaçlandırdık. Şu anda o ağaçların dibinde bir aile piknik yapıyor. Kazlıçeşme’de Zeytinburnu’nda bizi görürsünüz. Hep o dönemin ağaçlarıdır. Kim çevreci? Bunlar mı biz mi? Biz dikiyoruz, inşa ediyoruz. Bunlar yakıyor, yıkıyor. Aradaki fark bu.

Esnaf ciroları çöktü, bira satanlar hariç
İşte bakın şu anda Taksim’de oteller yüzde 80 boşalmıştır. Bu şimdi birilerinin özgürlük alanına tecavüz değil mi? Esnaf ciroları çökmüştür. Bira satanlar hariç. Yaşı 25 olan gençlere de sesleniyorum. Ben sizi Allah için seviyorum. Şu anda sizler 20 yaşındasınız. Bakınız İstanbul’a ben Belediye Başkanı olduğum zaman 1994. O günden bugüne 19 yaş. AK Parti iktidarı olarak demek 10 yaşındaydılar. Ama Tayyip Erdoğan olarak alırsanız 19 yıl geçti. Sevgili gençler, Türkiye’yi biz çok zor şartlar altında devraldık.

Sadece başörtüsü takıyor diye kızlarımız üniversiteye gidemedi
Gençlerin şunu özellikle anlamasını istiyorum. Hem birkaç nesil olarak, siyasi nesil olarak zorlu süreçlerden geçtik. Gençlerin bizleri anlamalarını çok isterim. Bu ülkede inançlarından dolayı nice insanımızın hayatı karartıldı. Öyle mi? Sadece başörtüsü takıyor diye halkının yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de üniversiteye kızlarımız gidemedi. Yurtdışına gitmek zorunda kaldılar.
Ben İspanya’da yaptığım konuşmada bunu söyledim diye, partimin hakkında kapatılma davası açıldı. O zaman CHP Genel Başkanı şunu söylüyordu

Çok önemli bir yakınımın gelinini, Başbakanlık ofisimin yanında, yerlerde süründürdüler
Bunlar mı özgürlükçü? Bunlar mı özgürlükten yana? Bir genç kızın başörtülü olduğu için okuma hakkı yok mu? Okumayacak mı? Bunları yaşayan bir baba olarak ben de çok iyi biliyorum. Başörtülü kızlarımızı, başörtülerinden tutmak suretiyle onları yerlerde sürükleyenler bunun hesabını nasıl verecekler? Bu olaylarda bile çok önemli bir yakınımın gelinini, Başbakanlık ofisimin yanında, yerlerde süründürdüler, kendisini çocuğunu taciz ettiler. Bu mudur özgürlük, çevrecilik? Bütün bunlara sabır sabır sabır dedik. Ben bütün bunlara karşı halkımın duyarlılığı adına, Kuzey Afrika’dan dönerken iki saatte toplanan İstanbullu bir şey dile getirdi aslında. Asıl özgürlük budur dediler.

Alkol düzenlemesini mağduriyetleri gidermek için yaptık
Ama biz hiçbir zaman intikam peşinde olmadık. Bize yapılanı başkasına reva görmedik. Tek yaptığımız imtiyazları almak, hak ve özgürlükleri evrensel manada tesis etmek olmuştur. İnanç özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırdıysak bunun normalleşme adına yaptık. Eğer alkol kullanımına düzenleme getirdiysek, bunu birilerini mağdur duruma düşürmek için değil, mağduriyetleri gidermek adına yaptık.

Gezi parkı pis kokudan geçilmiyor
Bakın Gezi Parkı’ndan aldığım haberler ne biliyor musunuz? Gezi Parkı pis kokudan geçilmiyor. Bunlar çevrecilik adına yapılıyor değil mi?

Müezzini tehdit ettiler, farklı şekilde konuşturdular
Dolmabahçe Camii, ayakkabılarla caminin içine gireceksiniz, orada içeceksiniz ve bu ülkenin dini mabetlerine karşı bu saygısızlığı yapacaksınız, ne adına çevre adına? Müezzini tehdit edeceksiniz, farklı şekilde göstereceksiniz. Ne olmadı yahu? Bütün görüntüler elimizde. Görürler, görürler merak etmeyin.

Olayların zamanlaması dikkat çekici
Bu olayların zamanlaması elbette son derece dikkat çekici. Taksim’deki gösteriler büyütülerek abartılarak Türkiye tarafından tehlikeli bir seviyeye çekilmek istenmiştir. Bazı medya kuruluşlarının bu olayları büyütmek yaygınlaştırmak adına nasıl sorumsuz yayınlar yaptığını gördük. Sözüm ona sanatçıların, adeta emir almış gibi hep birlikte nasıl aynı ağızla konuştuklarını, tahrik ettiklerini yaşadık. Kin ve öfkeyle hareket eden insanlar nefret suçu işlediler. Bugün Taksim’de ifade özgürlüğü tehdit altında diye bağıran bir çok marjinal grup, akil insanlar toplantılarını basmaktan terör estirmekten geri durmadılar? Burada konuşamazsınız neden dediniz? Akil insanlar karşınıza geldiler. Adımlar atılıyordu, neden engellemeye çalıştınız? Hep aynı ekipler. Hepsinin tespiti var. Polisime küfreden ana muhalefet partisinin bir milletvekili. Polis teşkilatım davayı açıyor.

Bunlar yeni anayasa istemiyor
Bunlar yeni anayasa falan istemiyorlar. Oyalamaca. Süre koyamazsınız diyorlar. Bu ne demek? Sınırsız süresiz bir parlamento çalışması olur mu? Bu işlerde pratiği olan deneyimi olan bir ülke olacaksın, geri kalmış ülkeler 6 ayda bir yılda anayasa yapacak. Biz bir buçuk yılı doldurduk hala 45 maddedeyiz. Dürüstseniz yüklenin iş bitsin. Biz mevcut anayasayla yönetmeye devam ederiz. Ama bizim verdiğimiz bir söz var. Gelin halkımızı oylamayalım. Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur. Yaptıkları bu.
Daha fazla özgürlük diye bağıranların, daha fazla statüko diyen bu gruplarla iç içe geçmesi ironidir.

Solcu gençler nasıl bir oyun içinde olduklarını görmeli
Sadece birkaç rakamdan bahsedeceğim. Gençlerimizin, solcu olduğunu, antikapitalist olduğunu iddia edilen gençlerin nasıl oyun içinde olduklarını görmeleri bakımından özellikle rica etmelerini istiyorum.

2002 yılında görevi devraldığımızda Türkiye’de gösterge faiz yüzde 63 seviyesinde, 116 milyar lira bütçemiz var. Bunlar anti-emperyalist değil mi, kapitalizmin karşısındaysa, en önemli sömürü aracı faizse, ben onlara cevap veriyorum. Bu bütçenin 52 milyar lirası, yüzde 45’i faiz harcamalarına gidiyor.

En büyük parayı faiz lobisi kazandı
Yani benim vatandaşımın vergisinin her gelirinin, 100 lirada 45 lirası faiz lobisine gidiyor. Bir değişiği de toplanan verginin yüzde 85’i faize gidiyordu. Ama bugün yüzde 15’i faize gidiyor. Peki, Türkiye bütçesi şu anda ne oldu? 404 milyar lira oldu. Faiz harcaması ne oldu? 53 milyar lira oldu. Oran yüzde 13.

On yılda Türkiye’nin faizlerini düşürmek yoluyla yaptığı tasarruf, 642 milyar lira. 10 yılda milletimin 642 milyar lirası yine milletim için harcandı. Eğer 2002 yılındaki gibi kalsaydık tam 642 milyar lira, faiz lobisine gidecekti. Ama biz bu parayı tasarruf ettik. Bununla okullar yaptık, hastaneler yaptık, yollar yaptık, enerjide değişime gittik. Tarımda destekler getirdik, adalet emniyet sarayları yaptık. Yoksulun elinden tuttuk.

Tabi bu durumdan faiz lobisi çok rahatsız. Ama bu dönemde faiz lobisi acayip kazandı. En büyük parayı faiz lobisi kazanmıştır. Az para değil tam 642 milyar lira kaybetmişler, buna tahammül edebilirler mi? Esnafın kazancını, işverenin sermayesini hortumlayan bu çevreler 10 yılda 642 milyar liradan olmuşlar. Çok ilginç mayıs ayında Türkiye 46 milyar dolarlık bir havalimanı yatırımına start veriyor. 22 milyar dolarlık santral için adım atıyor. Borsa rekor kırıyor, faizler en düşük seviyesine iniyor. Türkiye çok uzun yılların ardından IMF’ye borcunu sıfırlıyor.

CHP bu olaylarda başrol oynamak istedi ama beceremedi
Şu son olaylarda Menderes’e kurulan tezgâhın aynısıdır. Türkiye’de huzursuzluk oluşturarak birileri kaybettikleri imtiyazları geri almak istemektedir. Ama bu sefer millete toslamıştır. 28 Şubat’la müdahale senaryolarıyla 27 Nisan bildirisiyle istediklerini elde edemeyenler emellerine ulaşmak istemektedir. CHP her zaman yaptığını tekrar yapmak istemiş, elini yüzüne bulaştırmıştır. İki yıldır sokak sokak direniş çağrısı yapan, gerilimi yükselten, düşmanlara kucak açacak kadar aklını kaybeden CHP bu olaylarda da başrol oynamak istemiş bunu da becerememiştir. CHP formalarıyla meydanlarda olanları gördük. İzmir’de bizim Karşıyaka teşkilatımız yakılmıştır. Büyük bir tahribat verilmiştir. Çiğli teşkilatımız aynı şekilde. Şu ana kadar 12 civarında ilçe teşkilatımız saldırıya uğraşmıştır. Bunlar mı demokrasi adına yapılıyor? Eylemlerin üzerine çöreklenmek isteyen CHP Genel Başkanı kendi tuzağa düşmüş ve eylemlerden kovulmuştur.

CHP Genel Başkanını istifaya davet ediyorum
CHP’nin böyle genel başkanla, yardımcılarıyla, milletvekilleriyle yol alamaz hale gelmiştir. CHP Genel Başkanı’nı bir kez daha ben istifaya davet ediyorum. Tabi diyeceksiniz ki sayın genel başkanım bunun orada kalmasında fayda var. Çünkü burada var, kalırsa daha güçlü oluruz diyeceksiniz ama. Biz bir tarafta demokrasilerde güçlü muhalefete ihtiyacımız olduğu için istiyorum. Türkiye adına millet adına hiç olmazsa CHP adına, oy vermiş kardeşlerimiz adına CHP genel başkanı o koltuğu derhal liyakat sahibi birine devretmektedir.

İnşallah hafta sonu dev bir miting yapacağız
Bu hafta sonu saat 17.00 Ankara Sincan’da inşallah dev bir miting yapacağız. Aynı şekilde pazar günü saat 17.30’da dev bir miting yapacağız. Derdimiz sayıları yarıştırmak için değil. Korku için ürkütmek için değil. Bakın biz daha çoğuz demek için değil. Sessiz çoğunluğun sesini duyurmak için. Milletin burada olduğunu, milletin seçtiği Başbakan'a ve ekibine, hizmetkârlarına sahip çıktığını görmek için meydana geliyoruz. Haftalardır dişlerini sıkarak izleyen milletimin, sokakları yakıp yıkanlara nasıl edep adap gösterdiğini göstermek için meydanlara geliyoruz. Ortalığı yakıp yıkanlar karşısında, illegal örgütler karşısında hiç kimse eziklik hissetmesin. Bunlar gelip geçer. Çok güçlü bir hükümet iş başında.

Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacak
Sadece bu olayları sonlandırmakla kalmayacak, bu teröristlerin de hukuk çerçevesinde her an enselerinde olacağız. Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak. Polisimize dil uzatanların, polis katledenlerin bunu yanına bırakmayız ve bırakmayacağız.
Şehit polisimiz Mustafa Sarı’yı bir kez daha rahmet diliyorum.

Bu işi bitirin, gözlerinizden öpüyorum
Taksim başta olmak üzere, çeşitli yerlerde gösteri yapan ve samimi duygularla oralara gittiğini kabul ettiğim gençleri özellikle buralardan ayırarak artık bu işi bitirin diyor ve gözlerinden öpüyorum. Ama bu işleri terörize ederek devam etmek isteyenlere demek istiyorum ki artık bu iş sona ermiştir. Bundan sonra bunlara da tahammül yoktur. Sizleri itidale davet ediyorum.

(soL- Haber Merkezi)