Emrah Gezer Davası’nda karar çıktı: Polise tahrik indirimi

Kürtçe şarkı söylediği için kendisi ve arkadaşlarıyla tartışmaya başlayan gruptan bir polisin kurşunlarıyla can veren Emrah Gezer'in davasında mahkeme, polise "tahrik indirimi" yaparak 19 yıl ceza verdi.

27 Aralık 2009 tarihinde Ankara’da Emrah Gezer’in öldürülmesiyle başlayan yargı sürecinde ilk karar çıktı. “Kürtçe şarkı cinayeti” adıyla bilinen olay, Emrah Gezer ve arkadaşlarının, gittikleri barda Kürtçe “Agir Ketye Dilemin” (Yüreğime Ateş Düştü) türküsünü söyledikleri için üç kişilik bir grubun (Serkan Akbulut, Levent Akbulut ve Sinem Uludağ) sözlü tacizine uğramasıyla başladı. Barın dışına taşan tartışmada Serkan Akbulut 15 el ateş etti. Akbulut’un ateşlediği kurşunların vücuduna isabet etmesi sonucunda Emrah Gezer yaşamını yitirdi.

2 Şubat 2010’da başlayan dava sürecinde ilk karar bugün çıktı. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararla, polis memuru Serkan Akbulut 19 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Mahkemede yargılanan diğer sanıklardan, cinayete azmettirme suçuyla yargılanan Sinem Uludağ ve hakaret ve fiili saldırı suçlarından yargılanan Ramazan Gezer adli para cezasına çarptırıldılar.

Mahkeme çıkışında Gezer Ailesi, avukatlar ve davayı takip eden örgütler açıklamalarda bulundu. Gezer Ailesi’nin avukatı Selçuk Kozağaçlı, kararın kabul edilemeyeceğini, 15 el atış sonucu meydana gelen ölüm ve yaralanmaların mahkemece indirimlere tabi tutulduğunu belirtti. Kararı temyiz edeceklerini belirten Kozağaçlı, açıklamalarına şöyle devam eti: “Bizler bu yargılamanın başından beri, eğer bu dosyada bir tahrik indirimi, bir iyi hal indirimi, hukuksal veya vicdani bir indirim yapılırsa bunun tek anlamının Kürtçe şarkı söylemenin insanları tahrik ettiğini kabul etmek olacağını söyledik. Bugün mahkemenin verdiği kararla zımnen bize söylediği şudur: Eğer Kürtçe şarkı söylerseniz etrafınızdaki insanlar bundan rahatsız olur, tahrik olur ve size ateş ederlerse indirim alırlar.”

Ceza yeterli görülmedi
Davayı takip eden örgütlerden İnsan Hakları Derneği’nin Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türkiye’de yargısız infazlarda son yıllarda artış olduğunu ve Yargıtay’ın bu tip olayların önüne geçmek için indirimleri mutlaka ortadan kaldırması gerektiğini söyledi. Türkdoğan, İnsan Hakları Derneği olarak sürecin takipçisi olacaklarını ekledi.

Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar ise, mahkemenin polise ceza verememesini şöyle açıkladı: “Bugün sadece bir yargısız infazın hoşgörülmesiyle değil, bir nefret söyleminin, nefret suçunun hoşgörülmesiyle karşı karşıyayız. Bu suç, kamu güvenliğini sağlamakla görevli kişi tarafından işlendiği halde hoşgörüyle karşılanıyor.” Aktar, Emrah Gezer’in örneklerden yalnızca biri olduğunu, makul yurttaş tanımının dışındaki her kimlikten insanın farklılaştırıldığını ve ötekileştirildiğini aktardı.

Davayı takip eden Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Erol Aras, mahkemenin kardeş kavgasına yol veren bir karar verdiğini belirtti ve cezada uygun görülen indirimin insanları bu yönde davranışlara teşvik edebileceğinin altını çizdi. Aras sözlerini şöyle noktaladı: ”Yargıtayın bu yanlış kararı düzelteceğini tahmin ediyorum. Buradaki indirimin hukuki veya insani hiçbir temel dayanağı olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.”

Emrah Gezer’in babası Cemal Gezer ise karardan ötürü üzüntülüydü. Tek beklentisinin polisin indirimden faydalanmadan ceza alması olduğunu belirten Cemal Gezer, Türkiye’deki teamüllerden ötürü mahkememelerin polise ceza veremediğini söyledi. 2007’den 2010 sonuna kadar 104 gencin polis kurşunuyla can verdiğine dikkat çeken Baba Gezer, hayatından olan kişilerin çoğunun suçsuz olduğunu belirtti ve şöyle konuştu: “Yahu durmayan insanın iki tane de bacağı vardır. Bacağına sıksana, benim oğlumun kalbine sıkacağına.”

“İçişleri Bakanlığı ve bütün Emniyet birimlerine dava açacağım”
“İçişleri Bakanlığı’na, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, Polis Akademileri’ne, Polis Kolejleri’nin bütün yetkililerine dava açacağım. Bu gencecik 15-16 yaşında okula kaydolan polis okuldan niçin ırkçı ve kafatasçı olarak çıkıyor? Onları anaları babaları ırkçı kafatasçı yapmadı. Ben polise bakıyorum, hepsi gencecik ama ‘günaydın’ bile diyemiyorsun. Öyle bir zalim bir eğitim alıyorlar ki halkla konuşmuyorlar. Hele bilhassa Kürt’le konuşmuyorlar. Kürt ötekidir, düşmandır. Benim oğlum bir tek şarkı okudu, televizyonlarda yayınlanan tek bir şarkı. Üç dakika süren bir şarkı için pusu kuruyor. ‘Senin Kürtçe şarkına ben tahammül edemem’ diyor, ‘Kürtçe şarkıya tahammül edemediğim için ben bunu yaptım’ diyor mahkeme başkanına. Oğlumu kollamakla korumakla görevli polis, öteki dilde şarkı söylediği için pusu kurup 15 el ateş açıyor, kalleşçe kalbinden vuruyor. Mahkeme şevki kırılır diye polise ceza vermiyor. Polise nasıl ikramiye veriliyorsa, askerlikten muaf tutuluyorsa, ceza da verilmeli. Ama bir polis bir katliam yapıyor, diğeri gelip kanıtları yok ediyor. Bu ülkenin bunları aşması lazım. Acımız büyüktür.”

Davayı takip eden ve dava sonrasındaki basın açıklamasına katılan Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe! Girişimi, Çağdaş Hukuçular Derneği, Baransav (Uluslararası Baran Tursun Vakfı), Ankara ve Diyarbakır Baroları gibi örgütler, davanın takipçisi olmaya devam edeceklerini ve temyiz aşamalarını izleyeceklerini belirttiler.

Haber: Doğu Eroğlu
Fotoğraf: G. Dora Göksal

(soL - Haber Merkezi)