Diyanet İşlerinden 'bilimsel' kürtaj açıklaması

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaptığı kürtaj açıklamasında "kürtaj haram ve cinayettir" denilirken, bu sefer yalnızca dine değil bilime de atıfta bulunuldu. Açıklamada kürtajın bir cinayet olduğunun bütün bilimadamlarının kabul ettiği bir gerçeklik olduğu iddia edildi.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaptığı kürtaj açıklamasında ""kürtaj haram ve cinayettir" denilirken, bu sefer yalnızca dine değil bilime de atıfta bulunuldu. Açıklamada kürtaj konusunda "ana rahminde döllenme ile birlikte bir insanın oluştuğunun" bütün bilimadamlarının kabul ettiği bir gerçeklik olduğu iddia edildi.

'Bunlar müsellem bilimsel birer gerçekliktir'
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez tarafından yapılan açıklamada, kürtaj konusunda 'Meşru bir mazeret olmadıkça kürtaj haram ve cinayettir' denildi. Açıklamada, Din İşleri Yüksek Kurulu 1956 yılında aldığı bir karara atıfta bulunuldu ve şu ifadelere yer verildi:"Ailenin devamlılığını çocuk sağlar. Çocuk aileye Allah'ın emanetidir. Çocuk düşürmek ve aldırmak haram hükmündedir". Açıklamada bununla yetinilmeyerek, kürtaj konusunda fetusun yaşayan bir insan olduğu konusunda bilimadamları arasında bir görüş birliği olduğu ve kürtajın bu nedenle bilime de aykırı olduğu öne sürülerek şu ifadelere yer verildi:

"Elbette döllenmiş yumurtanın tüm insani özelliklere sahip olup olmadığı gibi teorik problemlerin çözümü bilim adamlarımızın görevidir. Ancak bilim adamları, biyologlar, embriyologlar, jinekologlar, genetik uzmanları, bize anne rahminde döllenme ile birlikte biyolojik bir bireyin, bir insanın oluştuğunu kesin, bilimsel verilere dayanarak söyledikleri müddetçe (ki artık bunlar müsellem bilimsel birer gerçekliktir) sadece Diyanet değil, sadece Müslüman ilim adamları değil bütün ilahi dinler, bütün ahlaki sistemler ve bütün tabii hukuk sistemleri, bu biyolojik varlığın bir insan olduğunu ve meşru bir mazeret olmadıkça, bu masum, günahsız, savunmasız varlığın tıpkı doğmuş, dünyaya gelmiş, yetişmiş bir insan gibi yaşama hakkına sahip olduğunu, bu varlığın da yaşama hakkının dokunulmaz olduğunu söylemeye devam edeceklerdir.

Bu açıklamanın konuyla ilgili batılı ülkelerde kamuoyunda yıllardır süren tartışmaların yalnızca bir tarafını aktardğı anlaşılıyor. Kürtaj hakkı konusunda yapılan tartışmalarda, fetusun ancak geçirdiği bazı evrelerden sonra bir insan olarak kabul edilebileceğini ortaya koyan geniş bir bilimsel literatür bulunuyor. Bundan kaynaklı olarak batılı ülkelerin ve eski sosyalist ülkelerin hemen hemen tamamında erken dönem kürtaj üzerinde hiçbir kısıtlama bulunmazken, geç dönem kürtaj konusunda farklı ülkelerde farklı kısıtlamalara rastlanabiliyor. Diyanetin açıklaması ise bütün bu tartışmaları yok sayarak, adeta bilimin de kürtaja karşı olduğunu iddia ederek şu şekilde devam ediyor:

"Bilimadamları kesin döllenmiş yumurtaların anneden bağımsız olduğunu, her ikisininde ayrı kalbi ve organları olduğunu söylediği müddetçe, sadece diyanet değil tüm kurumlar kürtajın bir varlığın hayatına son vermek olduğunu ortaya koyacaktır. Sorun bilimin ortaya koyduğu gerçekleri uygulamamaktadır."

'Tecavüzde her durumda ayrı karar verilsin'
Geçitiğimiz günlerde bazı AKP'lilerin yaptığı "tecavüzde de kürtaj olmasın" şeklindeki çıkışları hatırlatan açıklamada, bu durumlarda bile kürtajın bir hak olarak tanımlanmaması ve "her durum için ayrı karar verilmesi" savunuldu:

"Annenin hayatını korumak, tecavüz gibi cinsel saldırıların sonuçlarını ortadan kaldırmak ve anne rahminde ceninde ortaya çıkan ağır hastalıklar gibi konularda genelleme yaparak konuşmak, genel hükümler belirtmek yerine, her bir özel durum için özel hüküm gerekebileceğini ve söz konusu özel hükmün din bilginleri, psikolog, psikiyatrist, ruh hekimi, adli tabip gibi farklı ihtisas sahiplerinin ahlak ve hukuk çerçevesinde verebileceklerini ifade etmek isterim. "

Böyle bir uygulamanın hayata geçmesi durumunda, her durumda karar verecek kişinin ilgili kadın değil, geniş aile çevresi ve Diyanet tarafından atanan dini görevlilerin olacağını öngörmek zor değil. Bu durumun ise, kürtajın tecavüz durumunda dahi yasaklanmasından çok farkı bulunmuyor.

(soL - Haber Merkezi)