Cemaat operasyonunun ardından Erdoğan şiddete muhtaç

Erdoğan kaçınılmaz sonuna doğru her sıçrayış döneminde gittikçe yalnızlaşmakta ve dönemeçleri artık mutabakatlarla değil şiddetle almaktadır, çıkan sonuç budur. Saf şiddetin siyasette uzun süre güvence sağladığıysa görülmüş değildir.

Volkan Algan -soL

Uzun süredir bekleniyordu dünkü operasyon. Gerekçesi belli, tıpkı daha önceki siyasi davalarda olduğu gibi “hükümete karşı işlenen” suçlar. Cemaat’in polis şeflerinin koalisyon döneminden kalma pisliklerinin elbette dosyada yeri yok. Tıpkı Ergenekon sürecinde bazı isimlerin halka karşı işlediği suçlardan değil de “seçilmiş hükümeti devirmekten” yargılandığı gibi…

Operasyonun kısa süre içinde başka alanlara sıçrayarak büyümesi de muhtemel, Erdoğan dün bu mesajı verdi.

Genel kuraldır böylesi büyük operasyonlara girişirken koalisyon ortakları seçmeniz ve operasyona bir “siyasi misyon” yüklemeniz gerekir. Çünkü herhangi bir siyasi öznenin tek başına örgütsel, siyasal ve ideolojik sınırları vardır. Bu nedenle tıpkı Ergenekon davasıyla simgelenen süreçte liberaller-İslamcılar-emperyalizm arasında sağlanana benzer, kapsamı her zaman bu kadar geniş olmasa bile bir koalisyona ihtiyaç vardır. Bu koalisyon asıl olarak ideolojik hegemonya için gereklidir.

AKP Cemaat’e karşı bunu Silivri’yi boşaltırken denemiş, böylesi bir ortaklığın kolay olmadığı kısa sürede iki taraf açısından da anlaşılmıştır.

Dünkü tablo bir süredir yaşanan gelişmelerle birlikte okunduğunda Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerine herhangi bir koalisyona ihtiyaç duymadan ve attığı adımlarda meşruluk şartı aramadan zora dayalı bir siyasal ve fiziksel şiddet gösterisiyle gireceğini gösteriyor. İkna yok şiddet var ya da bir ikna yolu olarak şiddet. Erdoğan için meşruluk artık zordan geçiyor.

Dünkü operasyon AKP açısından riskli ama gereklidir. Tutuklanan polis şeflerinin neleri faş edeceğini hep birlikte göreceğiz, risk buradadır ve büyüktür. Ancak operasyon kaçınılmazdır Erdoğan bu sefer yıkmak için değil yıkılmamak için saldırmaktadır.

Erdoğan toplumun bu isimlere duyduğu nefrete güvenmektedir ancak kendisine duyulan nefret bunlardan az değildir ve güvenebileceği herhangi bir siyasi ortaklığa gitmeden ya da gidemeden, Cemaat’e duyulan nefret kendisine bu yolda bir güvence sağlamaktan uzaktır. Olası bir siyasi ortaklığınsa bu süreçten ancak muktedir olarak çıktıktan sonra mümkün olabileceğini görmektedir. O zaman daha da sertleşmek kuraldır.

Her siyasi sıçrayış döneminde kendisine bir misyon yüklemeyi başaran Erdoğan 12 yılın ardından artık tüm argümanlarını tüketmiş inandırıcılığını kaybetmiştir. Üstelik işler dışarıda da içeride de sarpa sarmaktadır. O zaman hem içeriye hem de dışarıya saf şiddetten oluşan güçlü bir mesaj verilmelidir.


Dünkü operasyonda Ergenekon, Balyoz, KCK, Odatv gibi siyasi operasyonlarda kilit rol oynayan İstanbul eski İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer de gözaltına alındı.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden çıkacak sonuçlar burjuva siyasetinde masadaki aktörlerin yeniden pozisyon belirlemesine, kartların yeniden dağılmasına neden olacak. Bu seçimin sadece Erdoğan’ın değil Kılıçdaroğlu ve Bahçeli gibi isimlerin de siyasi geleceğini belirleyeceğini söyleyebiliriz. Bu isimler Erdoğan’a karşı İhsanoğlu’nu aday göstererek büyük bir risk almıştır. Başarısızlığın ciddi sonuçları olacağını tahmin edilebiliriz.

Erdoğan’ınsa hem kendi tabanını konsolide edecek hem de karşıtlarının gözünde takdir görmese bile en azından sessiz bir mutabakatla karşılanacağını bildiği bir siyasi manevraya ihtiyaç duyduğu görülüyor. Operasyonun anlamını burada arayabiliriz. Ayrıca yolsuzluk operasyonlarının intikamını alamazsa, üstelik onca edilen laftan sonra sonra, gücü de sorgulanacaktır. Operasyondan yeniden ısıtılan bir kavga adamı imajıyla siyasi prestijinin artmasını da beklemektedir.

Cemaat’e yapılan operasyonun bir de yurtdışına mesaj niteliği olduğunu görüyoruz. ABD’nin operasyonel aparatı olduğundan kuşku duyulmayacak ancak 17 Aralık sonra gözden düştüğü de tahmin edilebilecek bu yapıya yönelik saldırı açıkça “burada patron benim” mesajı taşımakta ABD’ye adres göstermektedir. ABD’ninse kimi yollardan örtük de olsa Erdoğan’la pazarlığa oturduğunu söyleyebiliriz. Cemaat operasyonu ABD’nin onayını değilse bile en azından ses çıkarmayacağının güvencesini almayı gerektirir.

Erdoğan kaçınılmaz sonuna doğru her sıçrayış döneminde gittikçe yalnızlaşmakta ve dönemeçleri artık mutabakatlarla değil şiddetle almaktadır, çıkan sonuç budur. Saf şiddetin siyasette uzun süre güvence sağladığıysa görülmüş değildir.