Beşir Atalay: Süreç samimi ilerlerse iki sene sürmez

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İmralı sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu. Atalay, sürecin iki yıldan daha kısa sürede noktalanacağını belirtirken, yeni anayasa için ise kendi tekliflerini sunacaklarını açıkladı.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Bugün gazetesinden Seda Şimşek'in gündeme dair sorularını yanıtladı.

"Konjonktürel zikzaklar"
Atalay yeni “çözüm” sürecinin diğerlerinden farkını, “Bizim keskin hedefimiz silahı bırakmalarıdır. Silahın bırakılması, terörün bitmesi demektir” sözleriyle açıklarken, 2 ay önce dokunulmazlıkların kalkması ve idam cezası tartışmalarının yaşanmasını ise “konjonktürel zikzaklar” olarak tanımladı.

O söyleşiden bir bölüm şöyle:

Sürecin sonuçlandırılması için iki yıllık bir süre mi öngörüyorsunuz?
Böyle süreçlerde kesin takvimler konulması zordur. Süre zikretmiyoruz ama biz süreci çabuklaştırıcı bir tutum içerisindeyiz, eğer samimiyet varsa, dürüstçe yönetilirse öyle iki sene filan çok uzun sürelerdir. Yeni başlamıyoruz, bunlar çok çalışıldı, yıllar geçti, yaşadığımız pek çok tecrübeler var, şu anda daha olgunlaşmış bir yerdeyiz, o kadar uzun bir süreye gerek olduğu kanaatinde değilim.

Nevruz'da PKK'nın eylemsizlik kararı alması bekleniyor, size ulaşmış böyle bir karar var mı?
Bütün bunlar medyada yer alan, yürüyen sürecin içinde zikredilen hususlar ama ne zamanı ne de atılacak adımla ilgili biz ileri ifadelerde bulunmuyoruz. Daha ilk günler, daha işin başındayız, ileri ifadelerden kaçınıyoruz. Temkinli olmayı tercih ediyorum ama umut seviyesinde ben hep umutlu oldum.

Oslo'da görüşmeler yansıyınca mı kesildi süreç, hangi aşamada masadan kalkıldı?
O da sabote edildi. Oslo'da masadan kalkma diye bir şey olmadı. Seçim vardı, 2011'de, herkes seçime oryante. Seçim işlerine ağırlık verilmişti, bütün partiler de anayasa oryantlı bir seçim kampanyası yürütmüştü, hepimiz anayasa ile ilgili ciddi taahhütlerde bulunduk, seçimden sonra bu sorunların daha rahat konuşulabileceği düşünülüyordu. Her şey iyi olacaktı Türkiye'de.

Ne oldu da her şey iyi olmadı?
Daha hükümet işe yeni başlayacakken bir baktık Silvan'da terör başladı. Çok büyük acı, affedilmez bir olay.
Neresi olursa olsun, ben tamamen süreci kesintiye uğratan provokasyonlar olarak görüyorum. Hemen peşinden, kısa süre sonra Oslo görüşmeleriyle ilgili bir yerlere servis yapıldı, oralardaki konuşmalar yayınlandı. Bütün bu gelişmeler o süreci yürüyemez duruma getirdi.

Öcalan'a nasıl bir rol biçiyorsunuz bu süreçte?
Bizim bir entegre stratejimiz var. Onu çok çalıştık, geçen yazdan beri üzerinde çalışılan bir süreçtir. 30 Eylül'de yapılan kongremizde zaten bugünlerin işaretini verdik, eylem planı gibi madde madde yapacaklarımızı açıkladık. O zamanlardan biz bu adımları atmayı planlıyorduk. Burada, bireylerden çok her enstrüman kendi etkisi çerçevesinde değerlendirilir. Kuzey Irak da kendine göre bir enstrümandır, bölgedeki sivil toplum kuruluşları da, İmralı da... İdare elindeki enstrümanları devreye sokmamakla eleştiriliyordu. Şimdi onlar devreye sokuluyor. Bu süreç aynı zamanda herkes için bir sınavdır. Kimin kararlılığı ne kadar, kimin gücü ne kadar onları da gösterecek bir süreçtir.

İmralı'nın Kandil üzerinde ne kadar etkili olabileceği hesaplanıyor bu stratejide?
Biz çok çok çalıştık bu süreci, uzun uzun. Oranın ne kadar parçalardan ibaret olduğunu, kendi içlerindeki sorunları çok iyi biliyoruz. Bu süreç yürürken temkinli oluşumuz da biraz oradandır. Daha işin başında yanlışlıklar oluyor, konuşma özeti yayınlanıyor. Hükmü şahsiyet olarak parti "biz yapmadık, bizim bireylerimiz yapmadı" diyor ama diğer yandan kamuoyuna o sözler hükümetle irtibatlandırılarak sunuluyor. Tamamen kendi aralarındaki bir konuşmanın özeti, bizleri ilgilendiren, bağlayan hiçbir şey yok, resmi vesaire hiçbir boyutu yok.

Kimin yansıttığını siz biliyor musunuz?
Kim yansıtabilir bunu? 'Biz yansıtmadık' diyorlar, bu da bizim için önemli. Kaç gündür bunu tartışıyoruz. Yürüyen bir süreç var, bu süreci kullanmak isteyenler, 'hükümeti nasıl yıpratırım' diye malzeme arayanlar için hemen değerlendirme konusu oluyor.

Konuşma özetinin yayınlanması ile bir güven sorunu oluştu mu sizde?
Güven sorunu oluşmasın diye çabalıyoruz, güven sorunu oluşursa süreçler tıkanır, orada bir sorun olmamalı. Biz gayet açık ve samimi, dürüst bir politika yürütüyoruz. Herkesin o hassasiyeti koruması gerekiyor. İmralı'ya gidip görüşüyor, görüşmeyi yapanlardan birisi hemen ertesi akşam bir televizyon kanalında.

Öcalan'ın yol haritası içeren mektubu kamuoyuna açıklanacak mı?
Olmadan nasıl açıklansın, niye açıklansın? Bir faydası olur mu sürece? Herkes bir kenarından speküle etmeye, kafa karıştırmaya başlar. Mektup açıklandığında konuşma özeti belki kendiliğinden önemini kaybeder.

Kendi aralarındaki konuşmanın böyle ortalıkta dolaşması büyük bir ciddiyetsizlik, sorumsuzluk ama yol haritası ana hatlarıyla belli. Silahsızlandırma, silahlı örgüt üyelerinin yurt dışına çekilmeleri gibi. Her gün adım adım şu şöyle oldu, bu böyle oldu gibi bir şey olursa o zaman süreç yürümez, kesintiye uğrar ve yazık olur. Sorumlu bir muhalefete de ihtiyacımız var. İngiltere, Meksika, Kolombiya, İspanya örneklerinin hepsinde ortak özellik, iktidarla muhalefetin işbirliği. Muhalefet, konuyu iç siyaset malzemesi yapmamış. Bizim muhalefet daha işin başında, oturup bekliyor, bir malzeme bulsam da iktidarı yıpratsam diye.

Bu konuda (anayasa) mesela BDP ile bir görüşme yapıldı mı?
Şu anda alternatif görüşme içinde değiliz, komisyonda çalışma sürerken uygun olmaz. Uzlaşma komisyonunda sonuç alınamazsa diğer partilerden biriyle en azından referanduma anayasayı götürecek sayıyı bulmak istiyoruz. Bunu açıkça söylüyoruz, hiç sürpriz olmasın. Elimizde zaten bu yıl var, gelecek yıl seçim yılı. Çözüm süreci ile paralel, anayasa onun parçası gibi bir şey yok ortada.

Bu yeni sürecin başkanlık sistemine geçişte BDP'nin destek vermesi için başlatıldığı yönündeki iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim başkanlık sistemi teklifimiz çok önce gündeme getirilmiştir. Bu sürecin başkanlık sistemi ile irtibatını kurmak çok yanlış bir yaklaşım olur.

Örgütün silahı bırakması için yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var mı?
Bizim hedefimiz silah bıraktırma, örgütün yurtdışına çıkışı, daha ileri aşamada eve dönüşle ilgili mevzuatımızda zaten düzenlemeler var. Silah bırakıldıktan sonrası için de normalleştirme.

Nihai hedef PKK'nın silah bırakması ise silahı bıraktıktan sonra ne yapacakları konusundaki öneriniz ne?
Silah bırakma sağlanmadan başka adımlar olmaz.

Silahları bıraktıktan sonra ne yapacaklar?
Onlar öncelerden de çok çalışıldı. Pek çok alternatif düzenleme var. Eve dönüşü sağlama veya dışarıda yaşama anlamında alternatifler var. Bunlar silah bırakma safhasından sonraki şeyler. Bunları bu süreç içinde şu anda zikretmemiz uygun değil. Şu anda durumu biraz görmemiz lazım. Şu anda bizim açımızdan süreç iyi gidiyor, süreç yönetiminin de iyi götürüldüğünü söyleyebiliriz.

Sizce bu sürecin sonunda Nobel Barış Ödülü’nü alır mı Başbakan?
İnşallah, süreç olumlu bitsin, o da olsun. Başbakanımız şimdiden Nobel’e layıktır. Bu süreçte inşallah Türkiye terörden kurtulsun bu Nobel’den çok daha önemli, kıymetli. Siyaset alanında bazen kıvrımlar çok fazla, hepsini analiz edemiyorsunuz ama muhalefetin, “AK Parti bu sorunu da çözerse artık hiç baş edemeyiz” diye bir endişesi de olabilir.