Belediyeler AKP kıskacında

Hükümetin AKP'li olmayan belediyeler üzerindeki baskısı giderek artıyor. Seçimler öncesi özellikle DTP'li belediyelere kaynak ayırmakta "cimri" davrandığı iddia edilen AKP, ödenek silahını elinde tutarken belediyeleri de taşeronlaşmaya zorluyor.

soL (HABER MERKEZİ) Boğazına kadar borca batmış belediyelerin taşeronlaşma uygulamasına daha fazla başvurması ve faaliyetlerini "ihale" açmadan yürütemez hale gelmesi, belediye yolsuzluklarının gündemden düşmesini engelliyor. AKP hükümeti ise bu tablonun hem başlıca sorumlusu konumunda bulunuyor hem de bu durumu AKP'li olmayan belediyeler üzerindeki baskıyı artırmak için kullanıyor.
Son olarak Esenyurt eski Belediye Başkanı Gürbüz Çapan'ın 5 yıl hapis cezası alması konuyu gündemin ilk sırasına taşıdı. Yerel seçimler öncesi nadiren de olsa AKP'li belediyelere ilişkin yolsuzluk soruşturmaları gündeme gelirken, 29 Mart sonrasında özellikle DTP'li ve CHP'li belediyelerin konu olduğu dava ve soruşturmalar yoğunluk kazandı.
Şahin malumu ilan etmiştiHükümet, AKP'li olmayan belediyelere karşı nasıl bir tavır takınacağını 29 Mart seçimlerinden hemen önce bizzat bir bakanının ağzından dile getirmişti.
Seçim öncesi o dönem Adalet Bakanı olan Mehmet Ali Şahin, Antalya'da yaptığı bir açıklamayla AKP'nin yerel yönetimler ile mesafesini nasıl belirlediğini açıkça ifade etmişti. Şahin, "Hükümetimizle kavga eden, zıtlaşan yerel yönetimler her projelerini Ankara'dan geçiremiyor. Maalesef bu Türkiye'nin gerçeği. O nedenle halkıyla barışık, hükümetiyle barışık, devletiyle barışık mahalli yöneticiler işbaşında olursa bizim sorunlarımız daha çok çözülür" diyerek AKP'li olmayan belediyelere göz dağı vermiş, seçimler öncesi halka ise "AKP'yi seçmezseniz belediyeleri size hizmet veremez duruma düşürürüm" tehdidinde bulunmuştu.
AKP'den belediyelere taşeronlaşma dayatmasıAKP, Mart 2007'de yayınladığı bir genelge ile belediyeleri özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarına zorlayan bir düzenlemeye imza atmıştı. 2007/18 nolu Bakanlar Kurulu genelgesi ile İl Özel İdareleri ve belediyelere bağlı şirketlerin sermaye artırımlarına Bakanlar Kurulu onayı şartı getirdi. Sermaye artırımı bu kısıtlamaya tabii hale getirilen belediyeler, AKP'nin yerel yönetimler anlayışına uygun biçimde faaliyetlerini daha fazla piyasalaştırmak durumunda bırakıldılar. Borç yükü oldukça yüksek belediyeye bağlı işletmeler yıllardır, sermaye artırımı yoluyla faaliyetlerini sürdürmekteydiler.
Söz konusu genelge ile belediye hizmetlerini veren şirketlerde taşeronlaşma uygulamaları ciddi bir şekilde arttı. Belediyelerde özelleştirme politikalarının en yaygın biçimi haline gelen taşeronlaşma, yerel yönetimlerin piyasaya açılmasını hızlandırdı. Taşeronlaşma uygulamasından belediyelerde çalışan sendikalı işçiler, işten atılmak ya da örgütsüzleştirilmek suretiyle etkilendiler. Kent halkı ise kentsel hizmetlere ulaşamaz duruma geldi.
Belediyeler üzerinde mali kontrolü sıkılaştıran benzeri düzenlemeler aynı zamanda hükümetin baskı aracı olarak kullanılıyor.

Belediye borçlarına Hazine garantisiBelediye faaliyetleri giderek piyasaya açılırken, belediyeler de derin bir borç batağına saplandı. Belediyeler en temel hizmetlerini verebilmek için dahi borç almak durumunda kaldılar. Belediyelerin zayıf mali durumu, AKP hükümetinin belediyeler üzerindeki kontrolünü daha kolay hale getirdi.
Belediyelerin dış borçlanmasına "Hazine garantisi verme" uygulaması, AKP hükümetinin en çok başvurduğu politikalardan biri oldu. 2001 krizinin ardından belediyelerin dış borçlarına verilen Hazine garantilerine getirilen sınırlamalar, AKP hükümeti döneminde giderek gevşetildi. 2008 yılında Hazine garantili borçların üst limiti 2 milyar dolar olarak belirlenirken, 2009 yılı için aynı limit 4 milyar dolara çıkarıldı. 2009 yılının ilk aylarında yani seçimler öncesinde belediyeler, 2008 yılının tamamında yapılan borçlanmayı aşan 341 milyon dolarlık kredi aldı. Hazine garantisinin neredeyse tamamı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin altyapı projeleri için aldığı 322 milyon dolarlık krediye verildi. Böylece seçim öncesinde İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın emrine yüklü miktarda bir mali kaynak tahsis edilmiş oldu.