'Anneler nasıl olur da küçücük çocuklarını ölüm saçan bu okullara gönderebilir?'

Efe’nin annesi Nurdan Boz, yeni eğitim dönemi başlarken tüm annelere seslendi: “Devlet okulları ölüm saçıyor, anneler nasıl olur da küçücük çocuklarını ölüm saçan bu okullara rahatça gönderebilir?”

Büyük ihmallerin ardından hayatını kaybetti Efe Boz… Okulların küçük çocuklar için ölüm saçtığının da kanıtı oldu bu acı ölüm. Oğlunun ölümünün ardından okulların durumuna ilişkin ciddi bir mücadele veren anne Nurdan Boz, “5,5 yaşında çocuğum olsa asla okula göndermem" diyor ve ekliyor, "aileler çocukları için mücadele etmeli…"

Henüz 6 yaşını dolduramadan okullardaki denetimsizlik sonucunda hayatını kaybetti Efe Boz. Hem Efe’nin ölümünü hem ölümün ardından gelişen dava sürecini konuştuk Efe'nin annesi Nurdan Boz ile. Oğlu Efe’yi ve onun bilim insanı olma hayallerini gözyaşları içinde anlattı. Uzun süren röportajda tüm ailelere seslendi Nurdan Boz: “Anneler çocuklarını bu okullara göndermemeli. Bu işin geri dönüşü yok hem fiziksel hem ruhsal açıdan büyük zararlar görecek çocuklar. Devlet okulları ölüm saçıyor, nasıl olurda siz küçücük yavrularınızı bu okullara rahatça gönderebilirsiniz?"

Efe bilim insanı olacağını söylerdi. Ben bilim adamı dediğim zaman düzeltir “hayır anne bilim adamı değil, bilim insanı” derdi. Gökyüzüne çok meraklıydı. Profesyonel bir teleskop isterdi gökyüzünü iyice incelemek için. Çok neşeli bir çocuktu. Şaka yapmayı pek severdi ve “herkes beni tanıyacak anne, bilim insanı olacağım” derdi. Onun tüm bu hayallerini elinden aldılar…

Dava hâlâ hazırlık aşamasında

Öncelikle anaokulunda büyük ihmaller sonucu hayatını kaybeden oğlunuz Efe’nin devam eden davasından başlayalım isterseniz. Dava şu an hangi aşamada?
Neredeyse 2,5 yıl olacak Efe hayatını kaybedeli. Buna karşın dava hâlâ hazırlık aşamasında ve henüz esastan görülemedi. Bu sürenin 1 yılında suçlu ve sorumluların yargı karşısına çıkması için devletin vereceği izni bekledik. Suçlu ve sorumlular gayet açık ama yargı süreci o kadar dolaylı ki, sabırla bekliyoruz.

Son iki yılda tam 16 çocuk hayatını kaybetti

2,5 yıldır devam eden dava sürecinin en çok konuşulan noktası adeta Efe’yi suçlayan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün raporu olmuştu. O raporu bugünden bakınca nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rapor, ihmal yok, kusur yok diyordu. Milli Eğitim’in tuvalet ve lavabolara ilişkin standartları olmadığı için okulun da, yetkililerin de kusurunun olmadığını ileri sürüyordu. O günden bu yana bu standartlar yok diye tam 16 çocuk hayatını kaybetti.

Müfettişlerin hazırladığı raporun ardından kimse suçlanamadı. Devlet okulun güçlendirme çalışmasını yapan müteahhiti tam 8 ay bulamadı. Efe’nin ölümünün ardından “Başka Efeler ölmesin” adlı bir çalışma başlattık. Okullardaki çocuk ölümlerine dikkat çekmek için eşim Ankara’ya yürüdü. 117 bin imza toplayıp TBMM’ye teslim ettik. "Okullarda denetim, tedbir alınsın çocuklar ölmesin" dedik ancak o günden bugüne değişen hiçbir şey yok.

“Bakanlık hangi hakla ‘çocuklarınızı güvenle okula gönderin’ diye çağrı yapıyor”
Dilekçemizin ardından okulların güvenli olmadığına ilişkin bir komisyon kararı çıktı ve bu rapor MEB ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderildi. Yani devlet, "okullar çocuklar için güveli değil" demiş oldu. Bu karar 2012 Mart ayında çıktı ve o zamandan bu zamana hiçbir önlem ve tedbir alınmadı.

Buna karşın okullarda hiçbir yenilik yapılmamasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı hangi hakla “çocuklarınızı güvenle okula gönderin” diye çağrı yapıyor.

“Efe 22 dakika 10 saniye boyunca geri dönmedi ama”
Efe anasınıfındaydı ve 5 yaş 10 aylıktı. Yaşıtlarına göre uzun boylu, uslu ve akıllı bir çocuktu.

Öğretmeninden izin istedi ve tuvalete gitti. Tuvaletten tam 22 dakika 10 saniye boyunca geri dönmedi. 25 kişilik bir sınıfta, üstelik yardımcı personel de bulunmasına rağmen, kimse "bir şey oldu mu" diye merak etmedi ve benim çocuğum lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybetti.

“Acımı bile yaşayamadım”
Olay sonrası ihmal yok denildi ve ben acımı hiç yaşayamadım. O kadar ağır bir mücadele verdik ki suçlu ve sorumluların yargılanması için... Başbakan’ın ayağına kadar gittim…

Çünkü ihmal olmadan, kusur olmadan 6 yaşında bir çocuk nasıl okulda hayatını kaybedebilirdi ki… Sapasağlam elini tutarak okula götürdüğümüz Efe’yi 3 saatten sonra morgdan aldık. Yetkililerse "bize ihmal yok, kusur yok" dedi.

Biz bu mücadeleyi verdik ve kısmen sonuç aldık ama mücadele veremeyen birçok aile var. Takipsizlik kararıyla üzeri örtülen o kadar çok olay var ki…

Güven içinde çocuklarınızı okula gönderin diyorlar. Anne ve babalar en başta devlet okullarına güvenip çocuklarını okula teslim etmesin. Okulların birçoğu sadece 5.5 yaşındaki değil 16-17 yaşındaki çocuklar için bile oldukça riskli. Son iki yılda hayatını kaybeden çocukların yaşları 4 ile 17 arasında değişiyor.

İstanbul’da birçok okulun durumu içler acısı
Evimin önündeki okulun duvarı yıkılmak üzere. Bunun için aylardır mücadele ediyorum, ama hâlâ bir sonuç yok. İstanbul’daki birçok okulun durumu içler acısı.

Efe’nin odasına hiç dokunmadım. Onun odası hâlâ bıraktığı gibi duruyor. Okul müdürü oğlumu suçlamış, “çok yaramazdı” demişti. Oysa ben oğlumun odasını tek bir kez dahi boyamadım. O kadar uslu ve düzenli bir çocuktu ki Efe… Recep İvedik filmini çok severdi. Çok iyi taklit yapar kendini çok sevdirirdi… Efe başka bir çocuktu. Belki her anne için bu böyle ama...

Çocukların alaturka tuvalete ayakları yetişmiyor ve mermerlerin üzerine oturarak tuvaletlerini yapmaya çalışıyorlar. Bu çocuklar hem fiziksel hem de sağlık açısından büyük tehlike altında. Okullar o kadar kalabalık ki temiz hava alamayacaklar. Tuvalet ihtiyaçlarını düzgün karşılayamayacaklar. Şu an anneler okulda ama herkes dağıldığında asıl sorunlar gün yüzüne çıkacak. Şu an rezilliğin başındayız.

Çocukların gözleri o kadar güzel o kadar masumlar ki yetkililer onların hayatını böylesine tehlikeye atarken hiç mi üzülmüyor?

“Çocukların geleceği ile oynuyorlar”

4+4+4 sistemi okullardaki karmaşayı iyiden iyiye arttırdı. Daha ilk günler birçok sorun ortaya çıktı. Bu sistemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kendi çocukluklarını düşünsün yetkililer, çocuk aynada kendini görmek ister. Küçücükler onlar… Denetlenmeyen, kontrol edilmeyen her şey onların hayatını tehlikeye atıyor. Okullar denetlenmeli, eksiklikler giderilmeli, ama bunların hiçbiri yok... Şaka gibi…

Çocuklar fiziksel ve ruhsal açıdan birçok tehlikeyle karşı karşıya. 70 kişilik sınıfta okulu nasıl sevecek çocuklar. Hiç mi pedagoga danışmadılar?

Okul, eğitimden çok oyun ağırlıklı diyorlar. Gitsin gezsinler, hangi okulda oyun parkı, oyun alanı, oyun salonu var?

Biraz dürüst olsunlar, laboratuar ve kütüphaneyi bile sınıf yaptılar. İnsanları salak mı sanıyorlar, ne yapmak istediklerini görmediğimizi mi düşünüyorlar?

Açıkça çocukların geleceğini ile oynuyorlar ve bunun farkındalar.

“Ülkeyi öyle bir hale sokuldu ki her şey kadere havale ediliyor”

Türkiye’de yaşanan ölümlerin ardından yetkililer tek bir ortak açıklama yapıyor: Kader. Efe için de aynısını söylediler. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Efe’nin ölümünün ardından tam 16 çocuk hayatını kaybetti ve birisi dışında hiçbirinde ihmal kararı çıkmadı biliyor musunuz?

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer dâhil olmak üzere bana yetkililer tarafından “takdir-i ilahi, kader, sizin çocuğunuz cennete gidecek” denildi.

Ben Türkçesiyle Kuran okuyan bir insanım. Orada "herkes kendi günah ve sevaplarından sorumludur" yazıyor. Ben yetkililerin bir anneye pervasızca bu sözleri söylemesini çok cahilce buluyorum. Ben bilmiyorum cennete gidip oradan geri gelen birisini. Ben bilmiyorum çocuğumun nerede olduğunu sadece öyle olduğunu düşünüyorum…

Bu yönde bir teselli bana cinnet geçirtiyor. Ben oğlumun melek olmasını diliyorum, diğer çocukların başına da kendi başına gelen şeylerin gelmemesi için çaba sarf ettiğini düşünmek istiyorum ama kimse kendi hata ve kusurlarını Tanrı’ya havale etmesin.

Bu devleti yönetenler ülkeyi öyle bir hale soktu ki her şey kadere havale ediliyor. Ben bunu kabul etmiyorum…

“İnsanlar mücadele etmekten korkuyor”

Uzun süredir hem mücadele ediyorsunuz hem de diğer okullardaki sorunlara dikkat çekiyorsunuz. Çalışmalarınızda edindiğiniz gözlemler neler?
Birçok insan okullarındaki sorunlara ilişkin bana ulaşıyor. İnsanlar korkuyor ve hakkını arayamıyor. Hak verilmez alınır diyoruz, lütfen mücadele edin çocuklarınız ölmesin diyoruz ama mücadele etmiyorlar. Evimizin önünde bir okul duvarı yıkılmak üzere 600 imza topladık, abarttığımızı ileri sürüyorlar. Anne-babaların en güvendiği yer olan okullarda son iki yılda 16 çocuk öldü…

Okulların durumunun düzeltilmesi için TMMOB, çocuk derneği ve biz birlikte bir çalışma hazırladık, ama aylardır MEB’den yanıt bekliyoruz. Çok yoğun olduklarını söylediler ve gördük meşguliyetlerinin nedenini: 4+4+4…

"Küçükük yavrularınızı okullara göndermeyin"

5.5 yaşındaki çocuklarını okula gönderecek olan ailelere okulların durumu çok iyi bilen bir anne olarak neler söylemek istersiniz?
Anne-babalar ya gazete okumuyor ya da gözlerini kapamışlar. Ben bir anne olarak o okulların çocuklar için tehlikeli olduğunu görüyorum. Okulların durumunu görmemek için kör olmak gerekiyor. Ben 5.5 yaşında çocuğum olsa asla okula göndermem. Rapor verilmeyen aileleri para cezası ile korkutuyorlar.

Anneler çocuklarını bu okullara göndermemeli. Bu işin geri dönüşü yok. Hem fiziksel hem ruhsal açıdan büyük zararlar görecek çocuklar.

Devlet okulları ölüm saçıyor, anneler nasıl olurda küçücük çocuklarını ölüm saçan bu okullara rahatça gönderebilir?

Hem öğretmen hem yardımcı personelin bulunduğu 25 kişilik bir sınıfta benim çocuğum hayatını kaybetti. 70 kişilik sınıflarda neler olur düşünmek bile istemiyorum.

(soL – Ali Ufuk Arikan)