Ankara Tabip Odası'nın iddiaları 20 bin sayfalık raporla doğrulandı

Ankara Tabip Odası, Sağlık Bakanlığı bünyesinde bulunan kimi üst düzey hekim bürokratların, sahip oldukları kamu gücünü ve yetkilerini, hukuka ve kamu yararına aykırı biçimde yerine getirdiği yolunda bazı iddiaları olmuştu. Ankara Tabip Odası'nın iddiaları, bilirkişi raporları ile birlikte doğrulandı.

Ankara Tabip Odası, Sağlık Bakanlığı bünyesinde müsteşarlık ve Türkiye Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü görevlerinde bulunan, kimi üst düzey hekim bürokratların, sahip oldukları kamu gücünü ve yetkilerini, hukuka ve kamu yararına aykırı biçimde yerine getirdiği yolunda bazı iddiaları olmuştu. 28 Eylül 2013 tarihinde "Sağlık Bakanlığı'nda Neler Oluyor?" başlıklı bir basın açıklaması ile, iki hekim bürokratın eylem ve tutumlarına yönelik iddialara dair düşüncelerini kamuoyu ile paylaşmıştı.

Ankara Tabip Odası'nın iddiaları, bilirkişi raporları ile birlikte doğrulandı. Açıklama ve rapor sonuçları şu şekilde

"Ankara Tabip Odası (ATO), bilindiği üzere Anayasa’nın 135 inci maddesi ve 6023 Sayılı TTB Yasası hükümlerine göre kurulmuş, anılan mevzuat hükümlerince “kamu kurumu niteliğine” haiz kılınmış, hekimlerin meslek örgütüdür.

Aynı zamanda Odamız başta sağlık alanı olmak üzere, kimi kamusal alanlarda temel toplumsal gündemlerin oluşturulmasında ve şekillenmesinde asli rol alan, “yürütme erki”nin özellikle sağlık alanına dair tutum ve eylemlerine yönelik katkı ve katılımda bulunan, gereğinde bu yolda eleştiri ve muhalefet hakkını da kullanan, bağımsız bir demokratik öznedir.

Bu kapsamda Odamız, anılan Anayasa ve yasa hükümlerinin verdiği görev ve yetkilerin, aynı zamanda demokratik toplum düzeninin ayrılmaz bir parçası olan “düşünce ve ifade özgürlüğü”, “eleştiri hakkı” ve “haber/bilgi verme ve yayma hakkı”nın da bir gereği olarak kimi idarecilerin, daha somut bir ifade ile Sağlık Bakanlığı nezdinde görev yapan kimi hekim bürokratların doğrudan hekimlik mesleğinin etik/deontolojik kuralları ile genel olarak hukuka uygun görev ifasının gereklerine aykırı eylem ve tutumlarını hekim camiasının ve genel olarak kamuoyunun gündemine taşıma, bunları eleştirme, kişi ve/veya kurumları bu yolda uyarma çabasını sözlü ya da yazılı basın açıklamaları, açık veya kapalı yer toplantıları, süreli ya da süresiz yayınlar gibi bilinen enstrümanlarla, öteden beri yerine getirmektedir...

Ancak, bu haklı ve meşru çabamızın ardından yerinde ve ölçülü eleştirilerimize yönelik ağır bir tahammülsüzlük sergilenmiş, odamıza yönelik haksız ve yersiz suçlamalar yöneltilmiş, hatta kimi yargı organları tarafından verilen "yayından kaldırma" ve/veya "erişimin engellenmesi" kararları ile de, anılan "düşünce ve ifade özgürlüğü”, “eleştiri hakkı” ve “haber/bilgi verme ve yayma hakkı” özünde yok sayılmıştır.

Böylelikle Türkiyemiz, siyasetçilerin ve bürokratların eleştirilmez, dokunulmaz kılındığı bunun karşısında yurttaşların ve toplumun suskunluğa ve koşulsuz itaate zorlandığı bir ülke olma yolunda, karanlığa bir adım daha yaklaşmıştır.

Ancak bu gün (19.09.2014 günü), Hürriyet Gazetesi'nde ve devamında başkaca basın-yayın organlarında yer bulan bir haber, anılan basın açıklamamıza konu yapılan söz konusu olguları, çok daha fazlasıyla ve çok daha vahim bir biçimde bir kez daha ortaya koymuştur.

Söz konusu haberi, olduğu gibi aşağıda bilgi ve takdirinize sunuyor hekimlerin meslek örgütü ve halkın sağlık hakkının savunucusu olarak susmayacağımızı, daha iyi bir ülke ve daha iyi bir sağlık ortamı için görmeye, düşünmeye ve konuşmaya devam edeceğimizi, bir kez daha vurguluyoruz."

Hudut parası baldıza akmış
"Beş yıl boyunca Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü yapan İ.Ş ile birçok bürokratın adının geçtiği promosyon yolsuzluğu ve ihalelerde usulsüzlük iddialarının soruşturmaları tamamlandı. Şüpheliler, Uludağ’da kayağı, stand-up gösterisini, kol saati, güneş gözlüğünü kamuya fatura etmiş. En çok harcama ise eski genel müdürün baldızının şirketine yapılmış.

Eski Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü İ.Ş. ile birlikte birçok bürokratın adının geçtiği promosyon yolsuzluğu ve ihalelerde usulsüzlük iddialarına ilişkin 2012 yılı sonunda başlatılan soruşturma tamamlandı. Ekleriyle birlikte 20 bin sayfayı bulan ve 15 gün önce bilgilendirme notlarıyla kendisine sunulan dosyayı inceleyen Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, bu kişiler hakkında yasal işlem başlatılması için gerekli izinleri verdi. Toplam kamu zararının ise 32 milyon lira olduğu ifade ediliyor.

Hudut Sahilleri’ndeki soruşturma süreci, 13 Kasım 2012’de sağlık bakanlığı Teftiş Kurulu’na gelen ihbar mektubuyla başladı. Bakanlıkça görevlendirilen müfettişler, Ziraat Bankası’yla promosyon anlaşması yapan genel müdürlükte, beş yıl boyunca sağlanan 9 milyon 526 bin 815 TL’lik kaynağın 6 milyon 294 bin 881 lirasının sahte fiş ve faturalarla usulsüz harcandığını tespit etti."

Uludağ'da kayak
"Raporda, Genel Müdür İ.Ş., Strateji Geliştirme Daire Başkanı İ.P., eski Genel Müdür Yardımcısı A.H.B., eski Destek Hizmetleri Daire Başkan Vekili S.Y., İnsan Kaynakları Daire Başkanı M. F.E’nin usulsüz harcamalardan sorumlu olduğu öne sürülerek zararın tazmin yoluna gidilmesi ve haklarında, TCK’nın 157 ve 158 maddelerinde yer alan kamu kurumu aleyhine nitelikli dolandırıcılık suçundan işlem yapılması istendi."

İhalelerde suçlananlar
"İhalelere ilişkin detaylı incelemenin ardından eski Genel Müdür ve halen Sincan Devlet Hastanesi Başhekimi olan İ.Ş., eski genel müdür yardımcıları A.K.G, Ö.K. ve D.D.’nin halen çeşitli hastanelerde devam eden yöneticilik görevlerinden alınarak, haklarında yasal işlem başlatılması talep edildi. Aynı zamanda Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı İ.P. ile eski İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı A.H.B.., İnsan Kaynakları Dairesi Başkanı F.E., Destek Hizmetleri Daire Başkan Vekili S.Y. ile Ankara Koordinasyon Müdürü E.A.A.’nın da kamuyu zarara uğrattıkları gerekçesiyle görevden alınmaları ve haklarında yasal yapılması işlem talep edildi."

Bakım sözleşmeleri
"Bilirkişi raporunun da yer aldığı müfettiş incelemesinde, alımı yapılan cihazların garantili olmasına karşın, fazladan yapılan bakım sözleşmesiyle kurumun zarara uğratıldığı iddia edildi. Raporda, Onkoloji Hastanesi’ne 2012-2013 yılları arasında alınan tomoterapi cihazına dair hizmet alımına yönelik imzalanan sözleşme örneği konulurken, hastane yöneticisi M.E.’nin garanti içeren bu sözleşmeye karşın, imzaladığı 200 bin liralık bakım anlaşmasıyla kurumu zarara uğrattığı iddia edildi. M.E.’nin görevden alınarak, zararın tazmin yoluna gidilmesi ve hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulması istendi. Kocaeli Devlet Hastanesi Yöneticisi A.Ç.’nin de tomotedavi sistemi ihalesinde, teknik şartnameye aykırı sözleşme imzalayarak, kurumu 300 bin lira zarara uğrattığı öne sürüldü."